Edirne F Tipi Cezaevi’nde beş yıldır tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “AKP sonrası Türkiye’de demokrasi inşa edilecekse bunun sol olmadan yapılmasına göz yumulmaması gerektiğini” savundu.
Demirtaş, Diken için kaleme aldığı “Umut olmadan yaşanır mı?” başlıklı yazısında Türkiye’deki gelir dağılımı adaletsizliğine dikkat çekti ve bütün sol partiler için şu öneriyi yaptı:
“Sol parti ve hareketlere önemli, tarihsel görevler düşüyor. AKP sonrası Türkiye’de demokrasi inşa edilecekse eğer, sol olmadan, emeğin sesi olmadan yeni rejimin inşasına göz yumulmamalıdır. Hem demokrasinin inşası sürecinde hem de emek mücadelesinin yükseltilmesi için şimdiden yapılacak hazırlıklar hayati derecede önemlidir.
Bunun için parti, hareket, kişi ayırımı yapmaksızın tüm sol ve sosyalist güçler, bir konferansta bir araya gelerek hem seçime kadar nasıl ortak bir mücadele yürüteceklerini hem seçimlerde nasıl ortak bir tutum alabileceklerini tartışabilir. Sol ve sosyalist güçler, hem seçimlerin ardından demokrasinin inşasında nasıl roller alabileceklerini ve hem de emek mücadelesini yeni dönemde nasıl başat hale getirebileceklerini tartışıp netleştirmek ve emekçilerin huzuruna ortak bir tutum belgesi, bir yol haritasıyla çıkmayı başarmak zorundadır.”
Demirtaş, yazısında “Kafaya çivilenmesi gereken gerçeklik” başlığı altında ise şunları yazdı:
“Yoksulluğun, açlığın, çaresizliğin şakası yok. Emekçiler düpedüz kölelik koşullarında çalışıyor. İş güvencesi olmadan, iş güvenliğinden yoksun ve tedirgin şekilde karın tokluğunun bile güçlükle sağlandığı ağır şartlar dayatılıyor emekçilere.
Bugün (2 Ekim) Halk TV’de, DİSK Genel Merkezi önünde eylem yapan emekçilerle bir röportaj vardı. Şöyle diyordu bir işçi: “Kızım üniversiteyi kazandı. İhtiyaçları için alışverişe çıktık. Bir kot pantolon 170 lira. Bir gömlek 150 lira. Kızım dedi ki, ‘Baba, pantolon almayalım.’ Ben sabahları kahvaltı niyetine simit alıyorum. Ama çoğu zaman yanına meyve suyu alamıyorum.” Lütfen bu emekçi arkadaşın mealen yazdığım cümlelerini bir daha okuyun. Sonra bir daha, bir daha. Bu gerçeklik kafanıza çivi gibi çakılana, yoksulluğun nasıl derinleştiğini hissedene, idrak edene kadar tekrar tekrar okuyun. Yoksulların ve emekçilerin tekrar okumasına gerek yok elbette.”
“Mısır piramitleri beş bin yıl önce yapıldı. Bir kişi o günden bugüne her gün tam 10 bin dolar biriktirmeyi başarsaydı bile bugünün en zengin beş kişisinin servetinin ancak yüzde yirmisini biriktirebilmiş olurdu. İşte sermaye tekelleşmesi bu boyutlara varmış durumda” diyen Demirtaş “Şimdi tekrar okuyalım. ‘Baba, pantolon almayalım.'” ifadelerinden sonra şu satırları yazdı:
“Türkiye’de ise durum çok daha vahim. Saray ve avanelerinin, soyguncu ve talancı yandaş müteahhitlerin servetlerinin toplamı, Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi bütçesinin birkaç katına ulaşmış durumda. Yani beş-10 kişinin parası, devletin tüm parasından kat kat fazla. Ballı ihaleler, yedi-sekiz yerden alınan yüksek maaşlar, lüks, şatafat, pudra şekerleri…
Yazacak, söyleyecek, eyleyecek çok şey var. İnsanın yüreği daralıyor, öfkesi kabarıyor. Tüm emekçi kardeşlerime tavsiyemdir, öfkeniz biriksin. Bu düzeni değiştirecek olan şey, sizin öfkenizin örgütlü mücadelesidir.”
“Daha iyisini, siz dışarıdaki arkadaşlar düşünüp yapabilirsiniz elbette. Benimki sadece bir öneri, bir fikir jimnastiği. Eminim, HDP de bu tür çalışmaların içinde yer alacak ve tüm gücüyle destek olacaktır” diyen Demirtaş yazısını şu sözlerle noktaladı:
“DİSK’in önündeki emekçi arkadaşımızın Halk TV’deki o röportajda söylediği final cümlelerle bitirelim biz de: ‘Umudumuz var elbette. Umut olmadan yaşanır mı?’
Not: Bu yazıyı yazdığım esnada Bingöl’de iki işçinin bir saldırıda katledildiğini öğrendim. Saldırıyı açıkça kınıyor ve yaşamını yitirenlere Allah’tan rahmet, yakınların baş sağlığı ve sabır diliyorum. Bu tür cinayetlerin tek bir haklı ve meşru gerekçesi yoktur, olamaz.