Kalbinde stentle ara vermeden 24 saat çalıştığı için iş yerinde hayatını kaybeden işçinin ölümü bilirkişi raporunda ‘kötü tesadüf’ olarak geçti. Savcılık, ölümde kast ya da kusuru olan kimsenin bulunmadığı, gerekçesi ile soruşturmaya takipsizlik kararı verdi.
Kalbinde stentle ara vermeden 24 saat çalıştığı iş yerinde hayatını kaybeden işçinin tazminat davasında bilirkişi heyeti ölümün ‘kötü tesadüf’ sonucu meydana geldiği şeklinde bir rapor hazırladı.
Mahkeme, raporu dikkate alarak manevi tazminat talebi ile açılan davayı reddetti. Davacı Vekili Avukat Rojda Yıldırım, işe alırken uygun bir sağlık raporu ile gece çalışabilir sağlık raporu aldırmayan ve işçinin periyodik muayenesini yaptırmayan işverenin işçiyi 24 saat çalıştırdığını belirterek bu gerekçelerle kalp krizinde işverenin ağır sorumluluğu bulunduğunu ifade etti. İşçinin lehine olan tüm bu düzenlemelerin yok sayıldığını dile getiren Yıldırım, bu yaklaşımın işçilerin ölümünü kader olarak gören bir yaklaşım olduğuna dikkat çekip kararı temyiz edeceklerini söyledi.
Aile dava açtı
Arif Açıkalın 25 Temmuz 2015 gecesi 22.45 sıralarında 6 aydır çalıştığı benzin istasyonunda kalp krizi geçirdi. Önce Ceyhan Devlet Hastanesi’ne, oradan da Adana Seyhan Uygulama Hastanesi’ne kaldırıldı. 5 gün yoğun bakımda kaldıktan sonra hayatını kaybetti. Kalbinde stentle 24 saat çalışma, 24 saat dinlenme esasına göre çalıştırılan Açıkalın’ın ailesi ölümünde işverenin ağır sorumluluğu olduğu gerekçesi ile davalar açtı.
Ceza soruşturmasında savcılık, ölümde kast ya da kusuru olan kimsenin bulunmadığı, ölümün doğal yollardan gerçekleştiği gerekçesi ile takipsizlik kararı vermişti.
Bilirkişi heyetinden rapor
Tazminat davasında ise işverenin şahit olarak dinlettiği iki çalışan 3 vardiya şeklinde çalıştıklarını iddia etti. Bilirkişi heyeti, işverenin tüm önlemleri eksiksiz aldığı ve işçinin de bir kusuru olmadığı durumlarda yaşanan ölümler için kullanılan ‘Kaçınılmazlık, kötü tesadüf sonucu ölüm’ şeklinde kusur raporu hazırladı. Raporda, aile hekiminden alınan sağlık raporunu yeterli görürken kazanın iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine uymamasından kaynaklanmadığı, aşırı iş temposu, mobbing, işyerinden kaynaklı stres gibi olumsuz durumlara maruz kaldığına ilişkin herhangi bir bilgi veya bulgunun tespit edilemediği ve işçinin de bir kusuru bulunmadığı belirtilerek ölümün ‘kötü tesadüf’ sonucu gerçekleştiği söylendi. Temmuz ayında dosyaya giren rapor sonrası 10 Eylül’de Ceyhan İş Mahkemesi ise tazminat davasını reddetti.
“Patron beyanına göre rapor hazırlandı”
Evrensel’den Volkan Pekal’ın haberine göre Avukat Rojda Yıldırım, iş yeri özlük dosyasını dikkate almak yerine sadece davalı patronun ve onun tanıklarının çelişkili ve soyut beyanlarına dayalı olarak rapor hazırlandığını ifade etti. İş yeri özlük dosyasında vardiya usulünün olup olmadığından, işe giriş ve çıkış saatlerinin işçiler tarafından imzalanmak suretiyle belirlenmesi gerektiğini dile getiren Yıldırım,”ayrıca hafta tatilleri ve bayramlarda işçinin çalışıp çalışmadığı özlük dosyasında yer almak zorunda ve bu evrakları tutup saklamak yükümlülüğü işverene ait. Bu tespit yapılmamış, dolayısıyla davalı işverenin kusurunun belirlenmesi aşaması eksik inceleme ile hatalı yapılmıştır.” dedi.
Bilirkişi heyetinde kardiyolog yok
Raporu düzenleyen heyetin 1 tane iş yeri hekimi ve 2 tane iş güvenliği uzmanından oluştuğunu ifade eden Yıldırım, olayın kalp krizinden kaynaklanan iş kazası olmasından hareketle heyette uzman kardiyolog olmasının zorunlu olduğunu ifade etti. Raporda çalışma koşullarının kalp krizine etkisi olup olmadığının yer almadığını ifade eden Yıldırım, heyette uzman kardiyolog hekimin de olması gerektiğinin Yargıtay içtihatlarında açık olarak vurgulandığını hatırlattı. Açıkalın’ın, 49 yaşında olmasına rağmen 24 saat çalışma ve 24 saat dinlenme usulünde çalıştırıldığını söyleyen Yıldırım, “Uzun saatler ayakta ve düzensiz uyku oluşturacak şekilde mesainin kalp krizi riskini artırabileceği ve sebebi olabileceği açıktır.” dedi.
“İşveren ‘bilmiyordum’ diyemez”
İşverenin Akalan’ın kalp hastası olduğunu bilmediğini iddia ederek kusurlu kabul edilmesini istediğini ifade eden Yıldırım, “İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na göre işçinin işe gireceği zamanda uygun sağlık raporunun alınması ve bu sağlık raporuna ödenecek ücretin işveren tarafından karşılanması gerektiği açıktır. Ayrıca işveren tarafından, aile hekiminden alınan sağlık raporunun mevzuat gereği kabul edilmesi mümkün değildir. Aile hekimi tarafından sadece fiziksel muayene yapılmak suretiyle alınan rapora dayalı olarak işverenin ‘Ben kalp sorununu bilmiyordum’ şeklindeki beyanına itibar edilemez.” dedi.
İşveren tarafından işçilere yaptırılması gereken periyodik muayenenin de yaptırılmayarak ihmal edildiğini ifade eden Yıldırım, “Bu noktada kalp krizi ihtimali hesaplanmayarak göz ardı edilmiş olması da işveren tarafından yükümlülüklerin ihlal edildiğini ve bu nedenle müteveffanın kalp krizi geçirmesinde kusurlu olduğunu göstermektedir. Olay saati göz önüne alındığında işveren tarafından gece çalıştırılacak işçilere yönelik olarak gece çalışabilir sağlık belgesinin alınmadan gece vakti Açıkalın’ı çalıştırma yoluna gittiği ve bu raporu almadan hareket etmesi sebebiyle de işverenin kusurlu olduğu açıkça ortadadır.” dedi.