Metin KIYAN yazdı – İktidarın pandemiyi kendi lehine kullanmasını tersine çevirmenin yöntemi, pandemiden bir an önce kurtulmaya çalışmaktır. Dilipak’ın hareketinin ise, aşıya ve maskeye direnç örgütleyerek pandemi süresinin uzamasına yol açacağı açıktır.
Açık söyleyelim Abdurrahman Dilipak bir şarlatandır ve şu an cinayet işlemektedir. Öncüsü olduğu aşı karşıtları girişiminin, cehaleti örgütleyerek bir çok insanın ağır hastalanmasına ve ölmesine yol açacağı açıktır. Abdurrahman Dilipak sadece aşıya değil, maskeye de, teste de karşıdır. Miting düzenledikleri alanda insanları maske kullanmamaya teşvik etmiştir, bu açıkça suçtur ve ifade özgürlüğü ile ilgili olmaktan çıkmıştır.
İstanbul’da maskesiz, mesafesiz ve büyük oranda aşısız 6 bin kişinin yan yana gelmesinin anlamı, “virüsü yayalım, herkese bulaştıralım” demektir. Polis arama noktasında göstermelik olarak takılan maskeler, miting alanında çıkarılmıştır. Dilipak da yaptığı konuşmada bu durumu teşvik etmiştir, insanların inadına el ele tutuşmasını istemiştir.
Dilipak konuşmasının bazı yerlerinde virüsün varlığını kabul ederken bazı yerlerinde sanki virüs uydurmaymış gibi bir algı yaratmaktadır. Tutarlılıktan uzaktır. Dilipak’ın iddiaları en ufak bir bilimsel temele dayanmamaktadır. Bazı verileri gelişi güzel yan yana getirince bilimsel bir iddia ortaya atıyormuşsunuz gibi görünebilir ama verileri bağlamından koparıp sunmak sahterkarlık ve şarlatanlıktır.
Bazı tanıdıklarının aşılı olduğu halde başka nedenlerden öldüğünü, fakat ölüm sebebinin Covid-19 olarak kayda geçirildiğini iddia eden Dilipak, neredeyse virüsün olmadığını söyleyecektir. İnsanların yanlış PCR testi ile korkutulduğunu iddia etmektedir. Suriye’yi kastederek sınırın ötesinde vaka olmadığını, bu virüsün Türkiye’de yoğunken sınırın ötesine nasıl olur da geçemediği, ya da koskoca Çin’de ölüm sayısının 5 binde kaldığını bu tezine destek olarak ortaya atmaktadır. Çin de ölüm sayısının 5 binde kalmasını, Çin’in virüsü temizledikten sonra ülkeye tekrar sokmamak için nasıl önlemler aldığını ya da virüs bir şekilde tekrar sızarsa, yayılmasını bertaraf etmek için nasıl bir olağanüstü duruma geçtiğini bilmeden anlayamazsınız. Peki Suriye’de gerçekten virüs yok mu? Bir çok bölgesinde merkezi bir kontrolün olmadığı, sağlık sisteminin kalmadığı, olanaklardan yoksul bir coğrafyada virüs mü yoktur, yoksa virüsü tespit edecek mekanizmalar mı yoktur? Dilipak bunları bilmez mi ya da idrak edemez mi? Bence bal gibi bilir.
Dilipak, emperyalizmi eleştirmektedir, hükümeti eleştirmektedir, bunların hiç mi önemi yoktur? Egemenlerin sistemine yanlış yerden yapılan her eleştiri egemenlerin işlerini kolaylaştırmaktan başka bir işe yaramaz. Pandemiyi başta AKP ve bir çok hükümet kendi lehine kullandı ve kullanmaya devam etmektedir, pandemi onlar için bazı alanlarda rant kapısı olurken, insanları kontrol altında tutmanın da vesilesidir. Örneğin, iktidarın, yakın zamanda 1 Eylül barış mitinglerine ve kendisine karşı eleştiriye dönüşecek her mitinge en ufak tahammülü olmadı. Pandemi gerekçesi ile bu tip mitingler engellendi. Fakat iktidarın kendisine de eleştiriye dönüşecek bu aşı karşıtı mitinge yol vermesi, bu mitingin iktidarın da işine geldiğinin işareti sayılabilir. Hatta bana kalırsa iktidar için ikili bir fırsattır. Aşı karşıtlarının varlığı, pandemiyi yönetmekte başarısız olan iktidar için başarısızlığı örtmeye yarayan bir bahane olarak kullanılacaktır. “Biz elimizden geleni yaptık ama vatandaşlarımız aşı olmaya, maske takmaya direndiler” denilecektir. İktidar için ikinci fayda da; aşı olmayanlar, virüsü hafife alıp maske takmayanlar, kurallara direnenler vesilesi ile uzayacak olan pandeminin kendisine sunduğu avantajları kullanmaya devam edebilecek olmasıdır. Bu olanaklar daha önce başka yazıların konusu olmuştu.
İktidarın pandemiyi kendi lehine kullanmasını tersine çevirmenin yöntemi, pandemiden bir an önce kurtulmaya çalışmaktır. Dilipak’ın hareketinin ise, aşıya ve maskeye direnç örgütleyerek pandemi süresinin uzamasına yol açacağı açıktır. İlk icraat olarak da şimdiden 6 bin insanı maskesiz yan yana getirerek, yakın çevreleri ile birlikte risk altına atmış olmasıdır ve böylece virüsün yayılma alanı bulacağı yeni bir zincir oluşturulmuştur. İktidar ise bu durumun kendisine sunduğu olanakları daha uzun süre tepe tepe kullanacaktır.
Bir de not düşelim, toplum içinde yaşıyorsak eğer, özgürlüklerimizin sınırı diğer insanların özgürlükleri ve sağlıklı yaşam hakları ile sınırlıdır. Dolayısı ile toplu ortamlara girdiğinizde aşınız yoksa güncel test istenmesi gibi uygulamalar prensip olarak karşı çıkılabilecek uygulamalar değillerdir. Unutmayalım isteyenlerin kişisel olarak hasta olmaya hakkı vardır fakat kimsenin bilinçli olarak hastalığı yaymaya hakkı yoktur. Salgın bireysel bir mevzu değil toplumsal bir sorundur.