Mehmet CAN yazdı – 1922 yılından 1960’lı yıllara kadar İrlanda Adası çatışmaların ve silahların sustuğu ancak fırtına öncesi sessizliğin hakim olduğu bir yer halindeydi. 1960’lı yıllarda IRA’yı yeniden Katolik İrlandalılar kurup aktif bir hale getirdi.
James Connolly önderliğinde kurulan “İrlanda Yurttaş Ordusu” İrlanda ulusal sorunu açısından bir dönüm noktasıdır. İlk defa İrlanda ulusal sorunu bir bütün olarak ele alınmış ve sosyalist bir program ile İrlanda sorunu tarih sahnesine çıkmıştır. “İrlanda Yurttaş Ordusu ve “James Connolly’i” diğer sosyalist hareketlerden ayıran başka bir şey daha vardı. James Connolly, II.Enternasyonel’in aksine I. Dünya Savaşı’na karşı da tutum alarak enternasyonalizm çizgisinde ısrarcı olmuştur ve sosyalizm ile ulusalcılık, sosyalizm ile yurtseverlik, sosyalizm ile sosyal şovenizm arasına net bir çizgi koymuştur.
II. Enternasyonal ihaneti Almanya başta olmak üzere olumsuz anlamda pek çok sosyalist hareketi etkilerken, İrlanda’daki devrimci hareket de bu ihanetten payına düşeni almıştır. II. Enternasyonel işçi sınıfının o dönemdeki uluslararası önderliğiydi, Enternasyonal’in bu şekilde bir çizgi izlemesi İrlanda’daki sosyalist hareketin İngiliz emperyalizmine karşı verdiği mücadelede yalnız kalması demekti. James Connolly ve İrlanda Yurttaş Ordusu’nun savaş karşıtı tutumu, Lenin’in Rusya’da izlediği tutumun aynısıydı, yani “Devrimci Yenilgicilik”. Devrimci Yenilgicilik, emperyalist savaşı iç savaşa çevirme stratejisidir, olası bir emperyalistlerarası savaşta, İrlanda işçi sınıfı egemenlerin olan bu savaşın bir parçası olmayacak, kendi egemen sınıfına karşı ayaklanarak dış savaşı iç savaşa çevirecekti. Lenin’in, Rosa’nın, Troçki’nin, James Connolly’nin savaş karşıtı tutumu buydu. Rusya’da Lenin önderliğindeki Bolşevik Partisi bu tarz bir siyaset geliştirip Şubat ve Ekim Devrimi’nin önünü açarken, Almanya’da ve İrlanda’da ise buna karşı çıkan sosyalist önderlikler katledilmekten kurtulamayacaklardı.
James Connolly ve onun önderliğindeki “İrlanda Yurttaş Ordusu” bu sözünün arkasında duracak ve 24 Nisan 1916’da adada bulunan “Ulster Hükümeti” ve “İngiliz Hükümeti’ne” karşı ayaklanacaktır. Ayaklanmanın özellikle Hristiyanlar için önemli bir gün olan Paskalya Bayramı’nın bir günü olan tarihte gerçekleşmesi, Hristiyanlar için “DİRİLİŞ” günü anlamına gelen bir günün seçilmesi olayın dinsel boyutundan öte, başkaldıran bir yönü olması nedeniyle tercih edilmesindeki en büyük etkendir. Dublin’de başlayan ayaklanma bazı kaynaklara göre 5, bazı kaynaklara göre 6 veya 7 gün sürdü, Dublin şehri ile sınırlı kalan bu ayaklanma İngiliz emperyalizmi tarafından acımasızca bastırıldı. Connolly ve ayaklanmaya katılan diğer militanlar tutuklanırken, İrlanda halkına karşı da İngiliz emperyalizmi işkence ve tutuklama furyasını başlattı. Dublin şehri İngiliz emperyalizmi tarafından yerle bir edildi. Bu ayaklanmadan sonra James Connolly ve 15 arkadaşı kurşuna dizilerek idam edildi.
Dolayısıyla günümüzde İrlanda ulusal sorunu denince birçok kişinin aklına IRA (İrlanda Cumhuriyet Ordusu) gelmektedir. Pek çok insan IRA’nın kuruluşu ve günümüze kadar gelen sürecinden İrlanda ulusal sorununu almaktadır, oysa İrlandalıların James Connolly ve İrlanda Yurttaş Ordusu gibi öncüleri de vardı, IRA-yani ulusalcı önderlik James Connolly ve İrlanda Yurttaş Ordusu’ndan sonra tarih sahnesine çıkacak ve James Connolly önderliğinde gelişen sosyalist önderliğin verdiği bedelin meyvelerini yiyecektir. 1922 yılında Güney İrlanda’nın bağımsızlığına kavuştuğunu baz alırsak ne demek istediğim daha iyi anlaşılır sanırım. James Connolly ve İrlanda Yurttaş Ordusu önderliğindeki sosyalist hareket 1916 yılında tam olarak İngiliz emperyalizmi tarafından bastırılıyor, İrlanda Cumhuriyet Ordusu (IRA)1919’larda silahlı mücadeleye başlıyor ve 1922 yılında İngiliz hükümetiyle masaya oturuluyor. Bu masada İrlanda ikiye bölünüyor, başkenti Dublin olan İrlanda yani Güney İrlanda bağımsız olurken, Belfast merkezli Kuzey İrlanda ise Britanya’ya bağlanıyor. Kısacası İrlanda Yurttaş Ordusu ve James Connolly’in gösterdiği direniş o dönem için söylüyorum Güney İrlanda’nın bağımsız olmasında büyük bir rol oynamıştır.
IRA’nın doğuşu
Güney İrlanda bağımsız olurken, İngiliz emperyalizmi Kuzey İrlanda’nın bağımsız olmasını ve birleşik bir İrlanda’nın yaratılmasını engelledi. Kuzey İrlanda’yı ise kendisine bağladı. Neden Güney bağımsız oldu da, Kuzey İrlanda bağımsız olamadı? Çünkü Kuzey İrlanda bir liman ve sanayi bölgesidir, Güney İrlanda’dan daha zengin bir yerdir. İngiltere’nin Kuzey İrlanda’yı 1922 yılında kendisine bağlamasının en büyük nedeni budur diyebiliriz.
Bu dönem artık İrlanda ulusal sorununun önderliğini ulusal hareket yani IRA yapacaktır. 1919 yılından itibaren ete kemiğe bürünmeye başlayan IRA, İrlanda ulusal sorununda en büyük muhataplardan birisi haline gelecektir. IRA 1919-22 yılları arası İngiliz Hükümetine karşı 3 yılı aşkın bir silahlı mücadele verdi ve bu mücadeleler sonucunda İngiliz Hükümetiyle masaya oturdu. Mücadeleler sonucu diyorum çünkü, İrlanda Yurttaş Ordusu, onun öncesinde 19. yüzyılda ortaya çıkan ulusal hareketler ve I. Dünya Savaşının İngiliz emperyalizmini yıpratması vb. tüm bu nedenler 1922 yılında IRA ile Londra’nın masaya oturmasını beraberinde getirmiştir. IRA’nın arkasındaki mücadele sürecini görmezsek IRA’nın 1922 yılında elde edilen kazanımları tek başına elde etti gibi bir değerlendirme yaparız.
Dolayısıyla 1922 yılında Güney İrlanda’nın bağımsız olması bir mücadele değil, mücadele süreçlerinin ürünüdür. 1922’den sonra, IRA 1960’lara kadar aktif bir rol oynamadı, sahadan çekildi, daha doğrusu eylem yapmayarak sessizliğini korudu. 1922 yılından 1960’lı yıllara kadar İrlanda Adası çatışmaların ve silahların sustuğu ancak fırtına öncesi sessizliğin hakim olduğu bir yer halindeydi. 1960’lı yıllarda IRA’yı yeniden Katolik İrlandalılar kurup aktif bir hale getirdi.
IRA’nın kurulmasıyla birlikte, İngiltere yanlısı paramiliter güçler de tekrar harekete geçti. “Gönüllü Ulster Güçleri” denilen, Protestan gönüllülerden oluşan bu yapı İngiliz hükümetinin el altından desteğiyle 1960’lı yıllarda 1900’lü yıllardakine benzer şekilde biçimsel farklılıklarla birlikte yeniden ortaya çıktı.
İrlanda yeniden uzun bir sessizliğin ardından çatışma sürecine girdi bu dönemde. IRA, diğer İrlandalı ulusal hareketlerden farklı olarak, bu sefer Londra başta olmak üzere İngiliz kentlerini de hedef almaya başladı. İrlanda ulusal hareketinin 1980’lerle beraber eylem biçimleri ve toplumsal tabanı da değişmekteydi. Düşmanın teknolojik üstünlüğüne karşı farklı direniş yöntemleri geliştiren IRA, özellik Bobby Sands’ın açlık grevine girmesi ve cezaevinde iken aday olup milletvekili seçilmesi IRA’nın, uluslararası arenada da sahne almasını sağlayacak, zaten dışarıda güçlü olan İrlanda diasporasına bir de bu durumdan ötürü, uluslararası kamuoyundan da destek bulacaktır. Yani İrlanda ulusal sorunu, Dünya’nın da ilgiyle takip ettiği bir sorun haline gelecektir.
Özellikle IRA militanı olan Bobby Sands’ın milletvekili seçilmesi ve hakkının İngilizler tarafından gasp edilmek istenmesi, Dünya kamuoyu açısından büyük bir tepki ile karşılaşacak, Bobby Sands milletvekili seçildikten sonra, açlık grevine girecek ve bu süreç Bobby Sands’ın yaşamını yitirmesine neden olacaktır. Bobby Sands yaşamını yitirirken, İrlanda Cumhuriyet Ordusu (IRA) toplumsal tabanını genişletmiş olarak bu durumun kazananı olacaktır. Dolayısıyla IRA’nın legal kolu olan SINN FEİN’in kuruluşu da yine bu dönemdir.
Devam edecek…