86 yaşındaki, radikal düşünür Ursula K. Le Guin Mülksüzler ve Dünyaya Orman Denir gibi eski romanlarından birçoğu çevrecilik, anarşizm ve Taoculuk üzerine etkili alegoriler. Aşağıdaki makale, yazar ve politik teorisyen Murray Bookchin’in tutkulu bir övgüsü; makalelerinin yakın tarihli bir koleksiyonundan oluşan kitabın (Sonraki Devrim) önsözünden bir alıntı.
“Sol”, Fransız Devrimi’nden bu yana anlamlı bir kavram; sosyalizm, anarşizm ve komünizm ile daha geniş bir anlam kazandı. Rus Devrimi ile tamamen sol görüşlü bir iktidar geldi; solcu ve sağcı hareketler İspanya’yı ikiye böldü; Avrupa ve Kuzey Amerika’daki demokratik partiler iki kutup arasında saflaştılar; ABD’deki gericiler “komünist solcuları” 1930’lardan Soğuk Savaş’a kadar şeytanlaştırırken, liberal karikatürcüler muhalefeti ağzında puro olan şişman bir plutokrat gibi resmettiler. Sol/sağ zıtlığı, sıklıkla bir aşırı basitleştirme olmasına rağmen, iki yüzyıl boyunca dinamik dengenin bir açıklaması ve anımsatıcısı olarak kullanışlıydı.
Yirmi birinci yüzyılda, bu kavramları kullanmaya devam ediyoruz, peki soldan geriye kalan ne?
Devlet komünizminin başarısızlığı, sosyalizmin bir derecede demokratik hükümetlerdeki sessiz tahkimi ve politikanın kurumsal kapitalizmin yönlendirmesiyle sürekli olarak sağa kayması gibi gelişmeler, ilerici düşüncenin arkaik veya gereksiz ya da hayal ürünü olduğu algısını yarattı. Sol, düşüncesi açısından marjinalleşti, amaçları açısından bölündü, birleşme kabiliyeti açısından güven vermemeye başladı. Özellikle ABD’de sağa kayma o denli güçlü oldu ki eskiden anarşizmin veya sosyalizmin konduğu terör umacısı yerini şimdi liberalizm aldı ve artık gericilere “ılımlı” deniyor.
Peki, sol gözünü kapamış, yalnızca sağ elini kullanmaya çalışan bir ülkede, iki elini ve iki gözünü kullanabilen Murray Bookchin gibi bir eski tüfek ne yana düşüyor?
Onun okurlarını bulacağını düşünüyorum. Pek çok insan, eylemlerine dayanak olacak tutarlı, yapıcı bir düşünce arayışında – sonuçsuz kalan bir arayış… Özgürlükçü Parti gibi ümit vaat edici görünen teorik yaklaşımlar, kuzu postuna bürünmüş kurt çıktı; İşgal Et hareketi gibi, bir soruna yönelik acil ve etkili çözümler, yapısal açıdan zayıf ve uzun vadede dayanıksız çıktı. Toplumun göstere göstere aldattığı ve ihanet ettiği genç insanlar, zeki, gerçekçi, uzun vadeli bir düşünce arayışındalar: atıp tutan bir başka ideoloji daha değil, pratik ve işe yarayan bir hipotez, nereye gittiğimizin kontrolünü nasıl yeniden ele alabileceğimize dair bir metodoloji. Bu kontrolü elde etmek, toplumu denetimi altına almak istediği güç kadar kuvvetli şekilde ve bir bütün olarak derinden etkileyen bir devrim gerektirecek.
Murray Bookchin, bir şiddetsiz devrim uzmanıydı. Tüm hayatı boyunca planlı ve plansız radikal toplumsal değişimler ve bunlara nasıl hazırlanılacağı üzerine düşündü. Makalelerinin geçtiğimiz ay Verso Books tarafından yayınlanan yeni bir koleksiyonu olan “The Next Revolution: Popular Assemblies and the Promise of Direct Democracy” (Sonraki Devrim: Halk Meclisleri ve Doğrudan Demokrasi Vaadi) yaşamından sonra onun düşüncelerini, yüz yüze olduğumuz tehditkar geleceğe taşıyor.
Sabırsız ve idealist okurlar, onu rahatsız edici derecede kalın kafalı bulabilirler. Gerçekliğin üzerinden atlayıp sonu mutlu biten hayallere dalmak istemez çünkü. Politik eylemmiş gibi görünen ama kurallara karşı gelmekten ibaret olan şeylere karşı isteksizdir: “Bir kargaşa veya ‘yaratıcı kaos politikası’ veya nahif bir ‘sokakları zapt etme’ pratiği (genellikle bir sokak festivalinden biraz fazlası), katılımcıları, ergen sürülerine dönüştürür.” Bu durum, Aşk Yazı açısından, kesinlikle İşgal Et hareketi için olduğundan daha geçerli. Yine de her zaman için haklı bir uyarı.
Fakat Bookchin, asık suratlı bir bağnaz değil. Onu ilk olarak bir anarşist olarak okudum. Muhtemelen kendi neslinin en belagatli ve düşünceli olanı. Ve anarşizmden uzaklaşarak, özgürlükten aldığı haz duygusunu yitirmedi. O hazzın ve özgürlüğün bir kez daha, kendi öforik sorumsuzluğunun enkazına gömülmesini istemiyordu.
Tüm siyasal ve toplumsal düşüncenin sonunda yüzleşmek zorunda kaldığı, elbette, çevrenin, dizginsiz sanayi kapitalizmince dönüşsüz şekilde bozulması: teknoloji dikkatimizi bu meseleye vermemizi hep daha da fazla engellerken, bilimin elli yıldır bizi ikna etmeye uğraştığı muazzam hakikat. Sanayileşme ve kapitalizmin bize sağladığı her fayda, bilim, sağlık, iletişim ve konfordaki her harika ilerleme, aynı ölümcül gölgeyi taşıyor. Sahip olduğumuz her şey, dünyadan aldıklarımız; ve giderek artan bir hız ve kibirle alırken, artık daha da azını kısır veya zehirli olarak iade ediyoruz.
Yine de süreci durduramıyoruz. Kapitalist bir ekonomi, tanımı gereği, büyüme sayesinde ayakta kalır; Bookchin’in gözlemlediği üzere: “Kapitalizmin akılsız genişlemesinden vazgeçmesi, intihar etmesi anlamına gelecektir.” Aslında yapmış olduğumuz şey, kanseri toplumsal sistemimiz için bir model olarak seçmek.
Kapitalizmin büyü ya da öl şartı, ekolojinin karşılıklı dayanışma ve kısıtlılık şartı ile taban tabana zıtlık oluşturuyor. İki şart, artık birlikte var olamazlar; aynı şekilde, bunların uzlaştırılabileceği miti üzerine kurulu hiçbir toplum da artık ayakta kalamaz. Ya ekolojik bir toplum kuracağız ya da toplum, statüsü ne olursa olsun herkes için iflas edecek.
Murray Bookchin, yaşamını büyü ya da öl kapitalizminin açgözlü karakterine karşı çıkarak geçirdi. “The Next Revolution”daki dokuz makale, bu emeğin en zirve noktasını temsil ediyor. Eşitlikçi ve doğrudan demokratik bir ekolojik toplum için, onu nasıl inşa edeceğimize yönelik pratik bir yaklaşımla beraber teorik temel. Toplumsal değişimi amaçlayan önceki hareketlerin başarısızlıklarını eleştiriyor, doğrudan demokrasi vaadini diriltiyor ve kitaptaki son makalede, çevresel krizi gerçek bir seçim yapma anına nasıl dönüştürebileceğimize dair ümidini kağıda döküyor – felç edici cinsiyet, ırk, sınıf, ulus hiyerarşilerini aşmak için bir şans; toplumsal sistemimizin radikal kötülüğüne yönelik radikal bir tedavi bulmak için bir şans.
Okurken, Murray Bookchin okumalarım sırasında sık sık olduğu gibi duygulandım ve minnettar oldum. Net düşünceye ve ahlaki sorumluluğa olan saygısı ve gerçekçi bir ümide yönelik dürüst ve tavizsiz arayışı ile o gerçek bir Aydınlanma çocuğu.
Bu yazı https://dunyadanceviri.wordpress.com sitesinden alınmıştır.