Bülent TEKİN yazdı – Kürtçe dünyada en çok konuşulan diller sıralamasında ilk 10 arasında. Wikipedia sözlüğüne göre İran, Irak, Suriye ve Türkiye’de toplam 50 milyon insan bu dili konuşuyor. Ve Didem Arslan Yılmaz’a son bir söz: Kürtçe’de “Didem” gözüm gibi sevdiğim, sevdiğim anlamına geliyor.
Didem Arslan Yılmaz, Show TV’deki programında Kürtçe ile ilgili söylediği sözlerden dolayı çok eleştiri aldı. Bir bakıma o tavrı hedef tahtasına konulmasına neden oldu. Kürtçe konuşan bir konuğunu yayından alması, alırken “Burası Türkiye Cumhuriyeti, olmaz öyle şey” demesi özellikle sosyal medyada büyük tepki çekti. Didem Arslan Yılmaz, aslında yüzü ekranla barışık biri.
Programında, canlı yayına telefonla bağlanan bir kişinin konuklarla Kürtçe konuşmaya başlamasına tepki gösterdi, bağlananın sesi yayından alındı. Didem Arslan Yılmaz, “Hayır hayır T… hanım, bizim de anlamamız lazım. T… hanımı hattan alalım. Kızlara hakaret edemez, böyle de konuşamaz, biraz da anlarım ben Kürtçeden, kesinlikle olmaz. Halayla konuşun, doğru düzgün Türkçe konuşsa anlayacağız. Burası Türkiye Cumhuriyeti yani. O dili bilmiyoruz, bilsek anlayacağız da konuşacağız da. Bilsek hadi neyse…” dedi.
Yani programı sunan Kürtçe bildiğini ve hakaretleri anladığı belirtmiş ve konuşanın konuşmasını kestirmişti. Buna karşın onun da Kürtçeye müdahalesi ve “Burası Türkiye Cumhuriyeti” uyarısı sosyal medyada tepki çekti. Çünkü zaman zaman bu ülkede Kürt ve Kürtçe üzerinden düşmanlığa varan pompalamalar yapılmaktadır.
Sosyal medyada yapılan paylaşımlardan Didem Arslan Yılmaz’ınSivas Koçgirili Kürt Alevi bir ailenin kızı olduğu anlaşılıyor. Eğer bu doğruysa onun tavrı daha da önem kazanıyor. Mevcut iktidara, uygulamalarına ve korkularına istinaden verdiği refleks bu topraklarda insan hak ve özgürlüğüne yapılan olumsuz davranışlara katkı yapmaktan başka bir durum yaratmaz. Çünkü-gerçek olan-Türkiye Cumhuriyeti’nde Kürtler de yaşıyor ve o Kürtlerin anadili Kürtçedir. Böylesi bir hataya düşmesinin nedeni mevcut sistemle çelişmemek ve belki de işinden olma korkusu da olabilir.
Son zamanlarda Kürtçeye karşı olumsuz tavırları medyadan duyuyoruz. Yazılanlardan Elazığ Cezaevi’nde aralarında DTK Eş Başkanı ve HDP eski Milletvekili Leyla Güven’in de bulunduğu dokuz kadın tutuklu hakkında, “Kürtçe şarkı söyledikleri” gerekçesiyle disiplin soruşturması başlatılmış olduğunu öğreniyoruz. Eğer bu doğruysa çok manidar ve ilginç bir durum olmuş olur. Kürtçe yasağı bana tek ulus yaratma projesinin uygulandığı yılları ve uygulamaları hatırlattı. Şark Islahat Planı 24 Eylül 1925 tarihinde Bakanlar Kurulu’nda onaylanarak yürürlüğe girdi. Bu plan aynı zamanda güvenlik odaklı olarak istihbarat ve ulaşım ağının iyileştirilmesini; güvenlik görevlilerinin, hükümet temsilciliklerin ve eğitim kurumlarının artırılmasını; Kürtçenin yasaklanmasını ve çocukların ailelerinden alınarak Türkçe eğitimi verilmesini ve Türklük propagandası yapılmasını öngörüyordu. Şark Islahat Planı’nın bazı maddeleri (özetleyerek bile olsa)-Mehmet Bayrak’tan yararlanarak, bugünkü Türkçeyle kısmi açıklamayla-az da olsa bir bilgi verilebilir (Bu konuları ben “Cumhuriyet Dönemi İlk Kürt İsyanları (1924-1926)” adlı kitabımda uzun uzadıya açıkladım.)
Madde 5- Van şehri ile Midyat arasındaki hattın batısında Ermenilerden kalan araziye Türk göçmenler yerleştirilecektir. Bunun için sıkıyönetim bölgesindeki illerde bulunan Ermeni malları satılmayacak ve hatta Kürtlere kiraya bile verilmeyecektir.
Yugoslavya’dan gelmekte olan Türk ve Arnavutlar ile İran ve Kafkasya’dan gelecek Türkler, öncelikle Elazığ-Ergani-Diyarbakır, Elazığ-Palu-Kiğı, Palu-Muş arasındaki Murat Vadisi, Bingöl Dağı’nın doğu ve güneyi ve Hınıs, Murat vadileri, Muş Ovası, Van Gölü Havzası, Diyarbakır-Garzan-Bitlis hatlarında iskân edilecektir. (…) Kürtler yerleştikleri Ermeni topraklarından çıkarılacak, eski yerlerine gönderilecek veya Batı’da iskân edileceklerdir:
Ermeni topraklarına yerleştirilecek Türklerin, Kürtlerin saldırılarından korunması için özel önlemler alınacaktır.
Madde 10-Şark’a “mefkûreli ve muktadir (idealist ve kararlı/işi bilen)” Türk görevliler gönderilecek, ikinci derecedeki memurluklara bile Kürt memur atanmayacaktır.
Madde 14-Bölgede Türk Ocakları, yatılı bölge okulları ve kız okulları açılarak yöre çocuklarının eğitim yoluyla eritilmeleri öngörülmektedir. Bu konuda Dersim’e öncelik verilmesi önerilmektedir.
Madde 16-Fırat’ın batısındaki illerin bazı bölümlerinde dağınık biçimde yerleşmiş olan Kürtlerin Kürtçe konuşmaları mutlaka yasaklanmalı ve kız okullarına öncelik verilerek kadınların Türkçe konuşmaları sağlanmalıdır.
Ulus devlet yaratmada uygulanan bu planın kısmi açıklaması bu topraklarda yapılanlar açısından önemli bilgiler vermektedir. Didem Arslan Yılmaz’a bu arada bir iki söz belki söylenebilir: Eğer doğruysa Didem Arslan Yılmaz, Alevi bir ailenin çocuğu. Yani bu toplumda ötekileşmenin ve dışlanmanın zorluklarını yaşamış olmalı. Herkes her dili bilmek zorunda değil ama o dile saygı göstermek zorunda. Bunu bazen çok zor da olsa yapmak zorundayız. Kürtçe dünyada en çok konuşulan diller sıralamasında ilk 10 arasında. Wikipedia sözlüğüne göre İran, Irak, Suriye ve Türkiye’de toplam 50 milyon insan bu dili konuşuyor. Ve Didem Arslan Yılmaz’a son bir söz: Kürtçe’de “Didem” gözüm gibi sevdiğim, sevdiğim anlamına geliyor.