Korkut AKIN yazdı: Bu kez iki evrensel dilimiz var. Biri İlhan Koman, üzerine yazılan kitabı ele alacağız. Diğeri de Necmi Sönmez, herkesin beklentisini boşa çıkaran farklı bir dille “biyografi” yazan bir yazar.
Herkesin bir dili var… kendince. Bilmeyenlerin anlaması için zaman gerekir, biraz dikkat, çokça özen ama asıl istek gerekir. Bebeğin “ıngaa” diye ağlamasının farklı, “aguuu” diye ağlamasının farklı anlamı vardır. Büyüdükçe çocuk kendi dilini bırakır bir tarafa, herkesin ortak dilini kullanmaya başlar. O dili öğrendikçe gelişir, kendisiyle birlikte dili de geliştirir. Kimi çocuk, yeniden -ama bu kez evrensel- bir dille anlatır içinden geçenleri…
Bu kez iki evrensel dilimiz var. Biri İlhan Koman, üzerine yazılan kitabı ele alacağız. Diğeri de Necmi Sönmez, herkesin beklentisini boşa çıkaran farklı bir dille “biyografi” yazan bir yazar.
İşin zor yanı…
İlhan Koman’ı tanımayan taş olur. Daha iyi tanınsın diye Necmi Sönmez, ince eleyip sık dokuyarak, adına “İlhan Koman Sözlüğü” dediği bir kitap yazmış (Burada Doğan Kitap da bir teşekkürü hak ediyor, bu çalışmayı kabul edip bizlere ulaştırılmasını sağladığı için). Bir yanıyla İlhan Koman’ı anlatmak isterken bir yanıyla da Sönmez’in bu özgün çalışmasının keyfini çıkarmak istediğim için ‘zor’ dedim; yoksa çok keyifli…
Heykel deyince akla ilk gelen isimlerden biri İlhan Koman. Hoş, günümüzde belediyeler tarafından, büyük olasılıkla, birilerine rant sağlamak amacıyla öteye beriye dikilen “ucube”ler geliyor akla ya, İlhan Koman bambaşka. Alabildiğine bilinçli, alabildiğine estetik ve tepeden tırnağa mesaj yüklü. Muhakkak ki, heykelin verdiği mesaj herkes için birçok ayrıntıda buluşsa da birçok yerde de farklılaşır.
İlki Akdeniz…
Ama önce çokyüzlü geometrik form anlamına gelen polihedralardan söz etmeliyiz. İlhan Koman’ın yaşam öyküsünü, sanatsal çabasını, yapıtlarını ve sosyal ilişkilerini kitapta okuyacaksınız (okumalısınız da; çünkü o sayfalarda sadece İlhan Koman yok, sanatın insan-toplum yaşamına ve gelişmesine katkısı da anlatılıyor.
Akdeniz, sanatçının en bilinen, en tepki gösterilen, buna bağlı olarak da korunan heykeli. Bir sigorta şirketinin yeni binasının önüne konulmak üzere yapılan, ama gerek formu, gerek hareketliliği, gerek anlamlılığı ve gerekse de mesajıyla daha ilk günden ilgi çeken metal çubuklarla oluşturulan bir heykel. Koman’ın ölümünden sonra saldırıya uğrayıp da hasar görmesinden sonra onarıldı ve -aslına bakarsanız benim de içimi acıtan bir şekilde- kapalı bir alanda sergilenmeye başlandı. O, adı üstünde, Akdeniz’in enginliğinde, esen rüzgârlarla salınan bir figür. Ama rüzgârı kesildi ve ufku kapandı. Biraz da hüzünlü artık, hepimiz için. Umudu üzmemek gerek, bir gün yeniden güneş ışığına kavuşacak ve esen yele verecek bağrını, mutlaka.
İlgi çeken…
İlhan Koman, Edirne’den çıkmış yola. Balkan, Roman ve Türk kültürü ile bakmış hayata. Ardından çevresi, aldığı eğitimi, gittiği yerler, yaşam arkadaşları, dünyaya bakışıyla geliştirmiş sanatını. Polihedra dedik ya, sözcüğün anlamındaki hareketlilik heykeltıraşın yapıtlarında ilk göze batan zaten. İster istemez cazibesine kapılıyorsunuz, ister istemez ilginizi odaklayıp kendinizce anlamlandırıp kendinizce yorumluyorsunuz. Sizin yorumunuzla bir başkasınınkinin bir noktada kesişmemesi mümkün değil. İşte, o buluşma sizi kaynaştırıyor, heykelle olduğu gibi yaşamla da…
1958’de, Brüksel Dünya Fuarı’nda Türkiye pavyonu, sergilenmeden sonra sökülüp ülkeye getirilecek bir tarzda yapılmış. Bedri Rahmi’den Sabri Berkel’e, Füreya’dan Namık Bayık ile Gevher Bozkurt’a birçok sanatçının yapıtı beş birincilik, iki onur ödülü, bir altın madalya, iki gümüş ve bir bronz madalya ile ödüllendirilmiş. İlhan Koman’ın “kule”si ile “oturma” üniteleri ile katıldığı bu yapı yağmalanmış. (Bu size, tam da bugünlerde Dolmabahçe Sarayında kaybolan iki şamdan veya testiyi anımsatmıyor mu? Devletin diğer müze ve galerilerinden yok edilen yapıtlar da var.)
İlhan Koman’ın, Akdeniz kadar ilgimi çeken yapıtlarından biri “soyut heykel”i ile “gezinen ihtiyar-derviş”i de var. Şimdi, asıllarını gör(e)mediğim bu yapıtların fotoğraflarıyla yetinirken bile içim doluyor, heyecanlanıyorum. Tabii, İlhan Koman’dan el alan farklı sanatçıların görebildiğim yapıtlarıyla karşılaştırıyorum ister istemez. Koman ağır basıyor.
Bir evliyaya…
İlhan Koman’a, “tıraşsız heykeltıraş” diye seslenen Can Yücel, aslında bir kapı aralıyor o dizelerinde (kitapta el yazısıyla yer alıyor). İstanbul’a da gelen ünlü Hulda’sını keşke bir belgesel yapsalar da görebilsek, izleyebilsek anılar eşliğinde, çok da geç kalmadan.
Ama asıl değinmek istediğim ki, evliyalık tam da orada… Parlamento binasının açılışına yetiştirdiği ve büyük oturum salonunda yer alan İsveç Ulusal Amblemini İlhan Koman tasarlamış. Amblemi yetiştirmişler açılışa… Cin gibi zeki olan ve düşüncesini aktarmaktan çekinmeyen Koman, koyu tenli herkesin aşağılanmasını için sindiremediği için şu notu sıkıştırır: “Hayatın bir cilvesi, sizin devletin alametifarikasını da bir karakafa yaptı.”
İlhan Koman Sözlüğü
Necmi Sönmez
Doğan Kitap
Haziran 2021, 181 s.