Sendikal Değişim Platformu, KESK’in 10. Kongresi ardından bir açıklama yayınladı. Yapılan açıklamada “Genel Kurul sonuç itibariyle yeniden yapılanmanın inşasına yönelik olmak yerine klasik dar grup çıkarlara hizmet eden temsil kongresi dışına çıkamamıştır.” ifadesi kullanıldı.
Sendikal Değişim Platformu, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) 10. Genel Kurul’u ardından bir açıklama yayınladı.
İşçi, emekçi hareketlerinin ve alanla ilgili tüm demokratik kitle örgütlerinin yapılan kongreyi yakından izlediği vurgulanan açıklamada “İzleniyordu, çünkü fiili ve meşru mücadele zemininde ‘memur’ kimliğinden sıyrılarak emekçi kimliği ile alanlara çıkan kamu emekçilerinin tarihsel kazanımlarını sınıfın ihtiyaçları üzerinden ileriye taşıyıp taşıyamayacağı açığa çıkacaktı.” ifadeleri kullanıldı.
Kongrenin beklenen sonucu vermediğinin ifade edildiği açıklamada “Genel Kurul sonuç itibariyle yeniden yapılanmanın inşasına yönelik olmak yerine klasik dar grup çıkarlara hizmet eden temsil kongresi dışına çıkamamıştır. ” denildi.
“Sınıf eksenli, güncel kolektif iradenin ürünü olan bir mücadele programımızın olmaması, sendika-siyaset ilişkisindeki sorunsal düzeydeki farklılıklar, sendikal demokrasiyi içselleştirememe” gibi nedenlerin örgütsel birliğin önünde engel olduğunun vurgulandığı açıklamada engellerin organsal görevlerde yer almayarak çözülemeyeceği belirtildi.
Kamu emekçilerinin 4688 sayılı sendika yasası nedeni ile kendi öz örgütlerine güven sorunu yaşadığının belirtildiği açıklamada “Devletin uzlaşmacı sahte sendika yasası olan 4688 reddedilmelidir” denildi.
Sendikal Değişim Platformu’nun, “KESK’in 10. Kongresi ardından” başlıklı açıklamasının tamamı:
KESK’İN 10. KONGRESİ ARDINDAN
KESK’in 10. Kongresi başta parçalı işçi, emekçi hareketleri olmak üzere alanla ilgili diğer tüm demokratik kitle örgütleri tarafından yakından izleniyordu. İzleniyordu, çünkü fiili ve meşru mücadele zemininde ‘memur’ kimliğinden sıyrılarak emekçi kimliği ile alanlara çıkan kamu emekçilerinin tarihsel kazanımlarını sınıfın ihtiyaçları üzerinden ileriye taşıyıp taşıyamayacağı açığa çıkacaktı. “Hak verilmez alınır! Haklarımızı söke söke alırız! Yaşasın Grevli-Toplu Sözleşmeli Sendika Mücadelemiz!” şiarıyla mücadeleye atılarak kurulan sınıf örgütü KESK’ in hangi sendikal eksende, hangi araçlarla, nasıl bir mücadele perspektifi ile yol alacağı; yapısal, örgütsel ve politik sorunlarını aşmak için hangi dönüşümleri gerçekleştireceği ile iliği somut adımı bekliyorduk.
Emek alanı başta olmak üzere toplumun tümü ve ekolojik hayat AKP-MHP iktidar bloğu üzerine dayalı tek adam otoriterizminin kuşatması altındadır. Ekonomik-demokratik hak ve özgürlüklerin kullanımı, doğanın tahribatı, İstanbul Sözleşmesinin iptali ile kadın mücadelesinin kazanımlarının etkisizleştirilmesi ve dolayısıyla en derin kayıpların yaşandığı bir dönemde KESK Kongresi yapıldı. Bu kongre ile kuruluş felsefesinden uzaklaşmaya bağlı birikmiş yapısal sorunların sınıf eksenli programa dönük emekçiler iradesiyle aşabilmenin yol ve yöntemlerinin açığa çıkmasını bekliyorduk. Peki 10. Kongre bu anlamda tarihsel olarak beklenen sonuca yanıt verebildi mi? Yanıt; kesinlikle hayırdır. Genel Kurul sonuç itibariyle yeniden yapılanmanın inşasına yönelik olmak yerine klasik dar grup çıkarlara hizmet eden temsil kongresi dışına çıkamamıştır.
Sınıf eksenli, güncel kolektif iradenin ürünü olan bir mücadele programımızın olmaması, sendika-siyaset ilişkisindeki sorunsal düzeydeki farklılıklar, sendikal demokrasiyi içselleştirememe gibi çok çeşitli içsel ve dışsal nedenler örgütlü birlikteliğimizin gerçekleşmesinin önündeki engeller olarak durmaktadır. Bu engelleri, ‘biz çoğunluğuz, irade bizde’ ya da ‘sendika içinde sendika olmak’ gibi aynı zeminde ayrışık durmak, son dönem organsal görevlerde yer almayarak aşamayız. Bu anlamda parçalı-bölüklü yapımızın sendikamızla bütünleşmeye en çok ihtiyacın olduğu bir süreçte, biz sorumluluk almıyoruz, tutum ve tavırları kabul edilemez. Bizi ortaklaştıracak ve ilerletecek olan özeleştiri sadece bugüne ait değil, dünden, geçmişten de gelen bir zorunluluktur. Faşizmin kurumsallaştığı bir evrede kamu emekçilerinin, hata ve eksiklikler de olsa, otuz yıllık bir mücadele örgütü olan KESK’i ve bağlı sendikalarımız en çok sahiplenip savunacağımız yerde ayrışık durarak ‘farklıyız’ algısı yaratmanın doğru olmadığını düşünüyoruz.
Sendikal Değişim Platformu olarak KESK Kongresi öncesi yayınladığımız bildiride önemli tespitler, uyarılar yaptık ve önerilerde bulunduk. Sınıf ve Kitle Sendikacılığı temeline dayalı emekçilerin eşit ve kolektif idaresi dışındaki kimi sendikal grupların kendi politik çıkarları gereği oluşacak temsil pazarlığı içinde olmayacağımızı bildirdik. Kapitalizmin yeni emek rejimine ve siyasal iktidarın baskı ve saldırılarına karşı KESK kongresinin kamu emekçilerinin programatik birliğinin ve mücadele stratejilerinin açığa çıkması üzerine gerçekleşmesi gerekirken bu acil ihtiyaç ertelenmiştir. Kongrenin beklentilerin aksine klasik yürüyüşüne devam anlamına gelecek bir yöne everilmesinden hiç şüphesiz ki tüm sendikal grup ve çevreler sorumludur. Bu süreci kolektif akıl ve emekle birlikteliğe dönüştürebilecek güç yine biz, hepimiz olduğunu unutmayalım.
“KESK, yaşadığı yapısal, politik ve örgütsel sorunların yanında rekabetçi, grupçu bir inatlaşma ile kuruluş dönemindeki devrimci dinamizminden uzak bir durumdadır. Öncelikle; yaşadığımız dönemin sorunlarına çözüm bulmak, hiç bir siyasal – sendikal grubun kendi dar perspektifiyle gerçekleştirmesi mümkün değildir. Dar grupçuluk ve sendika yönetimlerini siyasal temsil aracına dönüştüren anlayışlar iflas etmiştir. KESK kongresi klasik ittifaklar – mutabakatlar politikasıyla sorunlara çözüm üretemez. Tüm sendikal dinamiklerin tarihsel sorumluluğu bu dönemi el birliğiyle aşmayı gerektirir. Bu dönemde alınacak tavır, önümüzdeki dönemin siyasal sorumluluğunu başka dönemlerden çok daha ağır bir şekilde omuzlara yüklemektedir. Sınıf örgütü olmanın gereği kısır çekişmelerden, geçmiş hesaplardan uzak demokratik, çoğulcu, katılımcı bir kongreyi yaşama geçirmektir. Bu kongre süreci kimlerin işçi sınıfının tarihsel ihtiyaçlarıyla hareket ettiğini, kimlerin kendi siyasal, grupsal kaygılarını sınıf mücadelesinin önüne koyduğunu gösterecektir. Kamu emekçilerinin devrimci mücadele tarihi, birçok eksiklerine rağmen, kimlik sendikacılığı ya da aydınlanmacı sendikacılık kıskacında tanımlanamaz. Bizim görüşümüz, her sendikal anlayışın meşruluk zemininde demokratik birlikteliğidir. Faşizme, emperyalizme, cins ayrımcılığına, şovenizme karşı ortak bir emek zemini hepimizi bağlayan güçlü bir zemindir.
Sendikal Değişim Platformu olarak, Konfederasyonumuz KESK’ in 10.Genel Kurulu’nun bugüne ve yarına umut veren bir kapsayıcılıkta geçmesini istiyoruz. Fiili ve meşru mücadele zemininde tüm renklerimizle omuz omuza birleşik mücadeleyi yükseltmek zorundayız.”
Bugün kamu emekçileri, kapitalizmin neo-liberal uygulamaları sonucu; esnek çalışma kuralları gereği güvencesizliğe, parçalı-bölüklü çalışmaya, taşeronlaştırmaya, sendikasızlaştırmaya ve açlık sınırında ücretlerle yaşamaya mahkûm oluyorlar.
Kamu emekçileri neredeyse son elli yıllık tarihinde en büyük reel ücret kayıplarıyla karşı karşıyadır. Yoksulluk sınırında yaşayan kamu emekçilerinin 4688 sayılı sahte sendika yasasına boyun eğen sendikal anlayışlarından dolayı kendi öz örgütlerine güven sorunu yaşamaktadır. Kamu emekçilerinin KESK ve bağlı sendikalarına yabancılaşmalarının ve güven kaybının engellenmesi için mesleki ve özlük haklarının korunması ve iyileştirilmesi için acil eylem planları hayata geçirilmek zorundadır. Bu bağlamda devletin uzlaşmacı sahte sendika yasası olan 4688 reddedilmelidir. Grevli ve toplu sözleşmeli sendika hakkı için fiili ve meşru mücadele zemininde hareket edilmelidir. Kamunun çok yönlü tasfiyesine, doğanın talanına, adı ‘çökme’ diye ifade edilen yolsuzluk, hırsızlık ve sömürüye, kadınlara ve lgbtqi+’lara, öğrenci-işçi ve issiz gençliğe, eğitim, kültür ve sanat yaşantısına yönelik her türden faşizan baskılara karşı birleşik emek mücadelesini yükseltmek tarihe karşı sorumluğun gereğidir.
KESK’ in 10. Genel Kurulunu kendi sendikal gruplarının ihtiyaçları üzerinden temsil kongresine dönüşmesini engellemeyenler ile bu zorlu dönemde görev ve sorumluluktan uzak duranlar KESK’ in tarihi misyonuna uygun davranmıyorlar. Temsil kongresi olarak gerçekleşen Genel Kurulda Yürütme oranın 6 EĞİTİM SEN ve 1 BES üyesinden oluşması da ayrı bir sorun ve bütünü görememe öngörüsüzlüğüdür.
Siyasal süreci sınıf perspektifi ile okuyamayanlar bırakın KESK’i içinde bulunduğu çok yönlü krizden çıkarma becerisini gösterebilmeyi, sendikal krizi derinleştirmenin ötesine gidememekteler. Kamu emekçilerin ortak iradesine, birlikteliğine zarar veren tüm anlayışları mahkûm etmeliyiz. Çoğulculuğun, kapsayıcılığın önünde duvar olan anti-demokratik seçim sistemini aşağıdan yukarı demokratikleştirmeliyiz.
Kamu emekçilerinin, fiili ve meşru mücadele zemininde kurdukları emek örgütleri KESK ve bağlı sendikaları, derinleşerek süren yapısal, örgütsel ve politik krizden yine kamu emekçilerinin örgütlü gücü kurtarabilecektir. Sınıf ve kitle sendikacılığının emek-sermaye çelişkisi üzerinden gelen mücadele deneyimi her türden liberal sendikal anlayışı mahkûm edebilecek tarihsel birikime sahiptir.
İçe dönük eleştiri ve özeleştiri sürecin sonuna kadar işletmeliyiz. Bunun yanında kurumsallaşan faşizme, mafya-sömürü düzenine ve neo-liberalizme karşı emek, demokrasi, barış, laiklik ve özgürlük için mücadele mevzilerimiz olan KESK’i ve bağlı sendikalarımızı dünden daha çok sahiplenip savunmalıyız.
Sınıf mücadelesinin kendini yenileyen deneyim ve birikimlerini işyeri örgütlerimize yeniden kazandırarak aşağıdan yukarı emekçilerin bütününün inisiyatifinin egemen olacağı demokratik, çoğulcu, denetlenebilir, sendikal örgütlerimiz ve birleşik emek hareketinin inşası için göreve!
KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA YA HEP BERABER YA HİÇ BİRİMİZ!
YAŞASIN İŞÇİLERİN, EMEKÇİLERİN BİRLİĞİ VE MÜCADELESİ!
SENDİKAL DEĞİŞİM PLATFORMU