Bülent Tekin yazdı: “Bu gibi siyasi cinayetlerde yakalanan katiller ben kendi başıma hareket ettim, emri kimse bana vermedi derler. Hatta mümkünse olayı adli bir düzeye taşırlar. Oysa devlet de dünya da bilir ki, bu söyledikleri büyük bir yalandır. Birilerini ya da bir organizasyonu korumaya yöneliktir.”
Bu kadar kötüleme, nefret söylemleri. Sonunda HDP binasını işgal edip insan öldürmeye kadar götürdüler. Nerden baksanız suç ötesi! Evet 17 Haziran günü HDP İzmir İl Binası’na silahlı saldıran ve binayı ateşe veren Onur Gencer isimli şahıs, parti binasındaki Deniz Poyraz isimli genç bir kızı öldürdü.
Saldırı HDP’nin kapatılması istemiyle ikinci kez iddianame hazırlandığı ve Kobane davasının görüldüğü bir dönemde oldu. Daha önce de üniversitelerde ya da yaz aylarında batıya çalışmaya giden Kürtlere saldırılar oluyordu. Ancak bu durum adeta HDP’yi PKK gibi düşünen bir düşünceyle yapıldığı açık. Hoş, diğer saldırılarda da benzer bir düşünce yok değildi. Üniversite gencine ya da bir işçiye yapılan saldırıda da düşman olarak görme zihniyeti vardı. İnternet haber sitelerinde yer alan haberde 27 yaşında olan ve adının Onur Gencer olduğu belirtilen saldırganın ifadesinde, “Kimse ile bir bağlantım yok. PKK’dan nefret ettiğim için binaya girdim, rastgele ateş ettim” dediği belirtiliyor.
HDP’ye dönük ilk olmayan bir saldırıdır. Bunu böyle demek bile normal değil. Bu ülkenin yasalarına uygun kurulmuş bir siyasi partiye silahlı saldırılar yapmak doğru değil, kabul edilemez. Bu olayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ve iktidar ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin muhalefet için kullandıkları normal olmayan sözler sonrasında olması da dikkat çekiyor. Erdoğan, 26 Mayıs’ta partisinin Grup toplantısında yaptığı konuşmada Meral Akşener’in Rize’de uğradığı provokasyonla ilgili, “Daha neler olacak, neler. Bunlar iyi günler” demişti. Devlet Bahçeli de 8 Haziran’da Türkiye İşçi Partisi (TİP) milletvekili Ahmet Şık’a yönelik “HDP’lilerin fütursuzluğundan cesaret alan bu suçlu bilmelidir ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti katil olsaydı, bugün bulunduğun yer TBMM değil mezarlık olurdu. Bunlara müsamaha gösteremeyiz, bu aşağılık tiplere tahammül edemeyiz” ifadelerini kullanmıştı. HDP’ye yönelik kapatma davası ile ilgili olarak da Anayasa Mahkemesi’ni işaret eden sözlerde bulundu: “Bundan sonra bütün gözler AYM’ye çevrilecektir. Bu mahkemenin iddianameyi ikinci kez iade seçeneği de kalmamıştır. Türkiye vatan topraklarında ve sınır ötesinde terör örgütlerine karşı kazanmış olduğu muazzam üstünlüğü TBMM’de kaybedemez hiç kimse de bu kayba hizmet edemez. Bölücü milletvekillerinin dokunulmazlık dosyalarının TBMM’de görüşülüp karara bağlanması neden gecikmektedir. Suçu teşvik edilmiş PKK’lı milletvekilleri adaletin önüne ne zaman çıkarılacaktır? Daha neyi bekliyoruz? Bölücülüğün hesabını soracaksak şayet, hukuk devletinin varlığını göstereceksek gün bu gündür.” Belli ki Cumhur İttifakı HDP’siz bir Meclis istiyor. Ve öylesine tüm muhalefetle ilgili sözler söyleniyor ki adeta sanki ‘hiç muhalefet olmasın isteniyor’ diye de düşünenler olabilir.
HDP İzmir İl Eş Başkanı Abdülkadir Baydur’un medyaya düşen sözlerinden bir bölüm, “Savcı Bey içerde, ben de içeri girdim. Saldırgan bütün odaların kapısını açmış dağıtmış. Deniz’i katlettikten sonra kapısını açamadığı başkanlık odasının da anahtar deliğine silah sıkmış. Resmen katliama gelmiş ama kimseyi bulamamış…” HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar da, İzmir’deki saldırının yapıldığı saatlerde binada 40 kişilik yönetici toplantısı yapılmasının planlandığını ancak acil bazı nedenlerle ertelendiğini söyledi. Saldırgan o kadar Kürt düşmanı ki kapının deliğine bile ateş edecek kadar gözü dönmüş biri… Bu gibi siyasi cinayetlerde yakalanan katiller ben kendi başıma hareket ettim, emri kimse bana vermedi derler. Hatta mümkünse olayı adli bir düzeye taşırlar. Oysa devlet de dünya da bilir ki, bu söyledikleri büyük bir yalandır. Birilerini ya da bir organizasyonu korumaya yöneliktir.
Saldırgan Onur Gencer’in sosyal medya hesaplarından yaptığı paylaşımlara haber sitelerinde rastladım. Suriye’de TSK’ya ait silahlarla paylaştığı fotoğraflar var. Suriye’nin ardından Gaziantep’te paylaştığı fotoğraflarda “Görev dönüşü” notu var. Suriye hatırası olarak paylaştığı fotoğraflarda TSK envanterine ait silahlarla görüntü verdiği, Halep’te çekilen başka fotoğraflarında da bozkurt işareti yaptığı görülüyor. Bu şahıs hangi görevle Suriye’ye gitmiştir. Sağlık personeli olduğu yazılıyor. Eğer sağlık personeli olarak gitmişse bu silahlarla ne işi var? Bu konular araştırılacak mı? Bu siyasi cinayet ülkeyi kan gölüne boğmak isteyenlerin bir çabası da olabilir. Bağlantıları mutlaka bulunmalıdır. Çok dikkatli olmak gerekir. Şiddet ve kan isteyen kişi ve yapılara asla müsamaha gösterilmemelidir. Irk düşmanlığı, ırkçılık bir suçtur.
İlgili kanunlar çerçevesinde kurulan, legal siyaset yapan bir siyasi parti mensuplarına bu kadar vahşice bir son görmeyi hedefleyen kişi ve yapıların ülke barışı ya da dünya huzuruna katacakları tek zerrecik olamaz. Birçok örneği daha önce de görülmüştür, Kürt, sol, sosyalisti, komünist düşmanlığı, cinsel ve ırksal ayırım ve düşmanlığı, din ve mezhep farklılığından kaynaklı düşmanlıklar bu topraklara hiçbir zaman huzur getirmemiştir.