MURAT KUSEYRİ…
Son dönemde Türk medyasında yer alan “Hükümet Süryani açılımı için düğmeye bastı”, “Hükümetten Süryani açılımı” başlıklarıyla yayımlanan ve Süryanilere “Yurdunuza ve köylerinize dönerseniz size her türlü destek verilecek mesajının verileceği” belirtilen haberler İsveç’te sayıları 100 binin üzerinde olan Süryaniler tarafından kaygı ve tepkiyle karşılanıyor.
Hükümetin 2010 yılında başlattığı Kürt açılımı sonrası DTP’nin kapatıldığını, aralarında belediye başkanlarının da yer aldığı binlerce Kürdün KCK’ye üye oldukları suçlamalarıyla yıllarca cezaevinde tutulduğunu unutmadıklarını söyleyen Süryaniler aynı şeylerin başlarına gelebileceğinden kaygılı.
Hükümetin yurtlarına dönmek isteyen Süryanilere toprak ve mali destek vereceği yolunda yapılan vaadlerin ise bir kandırmaca olduğunu ve topraklarına bizzat Türk devleti tarafından el konulduğunu düşünen Süryaniler, AKP Hükümetini iki yüzlü bir politika izlemekle suçluyorlar.
Uzun yıllardan beri İsveç’te yaşayan Gazeteci-Yazar Augin Kurt Haninke, Hükümetin samimi olmadığını ve 2008 yılında, daha önce Süryanilerin yoğun olarak yaşadıkları Mardin’de yabancıların toprak satın almalarını ve şirket işletmelerini yasakladığını söylüyor. Bunun büyük bir kısmı Türk vatandaşlığını kaybeden Süryaniler ve yurtdışında Türk vatandaşı olmayan ikinci ve üçüncü kuşak Süryanilerin yeniden topraklarına dönmelerini engellemeyi hedeflediğine dikkat çekiyor.
Parlamento İnsan Hakları Komisyonu Başkanı ve AKP Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın direktifiyle AKP Milletvekili Resul Tosun tarafından 2003 yılında hazırlanan “Mardin Raporu”nda Avrupa’da yaşayan Süryanilerin Mardin’de büyük miktar arazi satın aldıkları ve gelecekte Türkiye’ye karşı potansiyel bir tehlike olabilecekleri belirtiliyordu. Raporda yurt dışında yaşayan Süryanilerin tıpkı Ermeniler gibi ülkenin birliğine yönelik tehdit oldukları da raporda net ifadelerle vurgulanıyordu.
Bu raporun yayınlanmasından bir kaç yıl sonra 27 Ekim 2008 tarihinde AKP Hükümeti “Ülkenin güvenliğinin korunması” gerekçesiyle Mardin’de “Yabancı kökenli fiziki veya hukuki kişilerin” arazi ve gayri menkul satın almalarını yasakladı.
Haninke, “Mardin Raporu”nda belirtilen Asurilerin büyük miktarda arazi satın aldıkları iddialarının tamamen temelsiz olduğunu, yurt dışında yaşayanların baba ve dedelerinden kendilerine kalan arazi ve gayri menkulleri üzerlerine kaydetmek için girişimlerde bulunduğunu ancak engellerle karşılaştıklarını söylüyor.
Raporun 21 Kasım 2003 tarihinde İsveç Parlamentosu’nda düzenlenen Mehmet Elkatmış’ın da katıldığı Türkiye temalı bir panelde Süryani temsilciler tarafından gündeme getirildiğini hatırlatan Haninke, Elkatmış’ın raporun varlığını inkar etmesi üzerine Süryanilerin raporu İsveçli parlamenterlere dağıttıklarına ve bir gün sonra da Türk Parlamentosu’nun internet sitesinde bulunan raporun kaldırıldığına dikkat çekiyor.
Panele öğle yemeği için ara verilmesi sırasında Elkatmış ve diğer Türk yetkililerle konuşma fırsatı bulduklarını söyleyen Haninke, “Ansızın raporun varlığını kabul ettiler ve yanlışlıkla yayımladığını söylediler. Elkatmış okul kitaplarında Süryaniler ve Hıristiyanların Birinci Dünya Savaşı yıllarında hainlik yaptıkları ifadelerinin olduğunu kabul etti ama bunun kendi komisyonlarıyla bir ilgisinin olmadığını söyledi” şeklinde konuşuyor.
AKP Hükümeti döneminde Süryanilere ait arazi ve malların devlet hazinesine geçirildiğini söyleyen Haninke, 2000’li yılların başlarında Tapu ve Kadastro İdaresi’nin uygulamalarına dikkat çekiyor.
Turabdin’da arazilerin sahiplerinin belirlenmesi için büyük bir proje yürürlüğe konduğunu ve bu nedenle Avrupa Birliği’ndan büyük miktarda yardım alındığını belirttikten sonra “Turabdin’da Asurilere ait arazilerinin büyük bir bölümüne orman olduğu gerekçesiyle el konuldu. Türkiye’de devletin dışında kimsenin ormanlara sahip olma hakkı yok. Bu Avrupa Birliği kurallarıyla çelişiyor. İsveç’te ve Avrupa Birliği ülkelerinde kişiler ormana sahip olabiliyor. Türkiye’de neden yasak olsun? Avrupa Birliği’nde birilerinin Türkiye’ye bu soruyu yönelttiğini duymadım. Açıkcası Asurilerin topraklarına Avrupa Birliği’nden alınan yardımlarla el konuldu” diyor.
Haninke, AKP Hükümeti’nin neden “Süryani Açılımı”nı gündeme getirdiği sorumuzu da “Soykırımının 100 yıldönümünde Asurileri soykırımın, Seyfo’nun tanınması talebinden vaz geçirmek için bunu yapıyor” şeklinde cevaplıyor.
İnşaat Mühendisi Kenan Kerimo, AKP’nin “Süryani Açılımı’nın Süryanileri kandırmaya ve soykırımın 100. yıldönümü dolayısıyla diasporada yapmayı planladıkları etkinlikleri engellemeyi amaçladığı düşüncesinde. 2010 ylında AKP’nin “Kürt Açılımı”ndan söz etmesinden hemen sonra Kürtlere yönelik saldırıları artırdığını, DTP’yi kapattığını ve binlerce Kürdü tutuklamasını unutmadıklarını ve ‘Süryani Açılımı’ndan sonra Süryaniler üzerindeki baskıların artabileceğinden kaygı duyduğunu söyledi.
“Kürt Halkı büyük bir halk olmasına ve 40 yıldır mücadele etmesine rağmen Kürtlere yönelik tutuklamalar sürüyor. Kürt Açılımı ve Barış Süreci devam ederken AKP, DAİŞ çetelerine Rojava’ya saldırmaları için destek veriyor” şeklinde konuşan Kerimo, AKP’nin ülkeye dönecek olan Süryanilere toprak verileceği vemaddi yardımda bulunulacağı şeklindeki açıklamalarının tam bir aldatmaca olduğunu, devletin el koyduğu Mor Gabriel’in arazilerinin tamamını hala iade etmediğini belirtiyor.
AKP’nin Türkiye’de yaşayan din insanlarını yanlarına çekmeye çalıştığını hatırlatan Kerimo, “Onların din insanlarımıza yaklaşımı bile bir baskıdır. Onları yanlarına alıp demeçler veriyorlar. Onlar da itiraz etme cesaretini gösteremiyorlar. AKP kilise ve din insanlarını kullanmaktan vaz geçmeli, halkımız da bu tür şeylere izin vermemeli” şeklinde konuşan Kerimo, halkların barış içinde yaşayabilecekleri demokratik bir Türkiye istediklerini söylüyor.
1915 yılında Süryanilere yönelik soykırım yapıldığını, Süryani kadınlarının bir kısmının öldürüldüğünü ve bazılarının da zorla Müslümanlaştırıldığını hatırlattıktan sonra “Açılımdan önce Türkiye’nin her şeyden önce yapılan soykırımını kabul etmesi ve tarihiyle yüzleşmesi gerekir. Eğer bunu kabul ederse demokratikleşmenin önü açılır. Şimdi Süryaniler bir azınlık olarak bile kabul edilmiyor” diyor.
İsveç Asuri-Süryani-Keldani Derneği Başkanı Özcan Kaldoyo, AKP Hükümeti’nin ‘Süryani Açılımı’nı bir oylamaca olduğunu ve AKP iktidarı ve Türk devletine hiç bir biçimde güven duymadıklarını söylüyor.
Sadece AKP iktidarının değil bundan önceki hükümetlerin de oyalama ve aldatma politikaları yürüttüğünü söyleyen Kaldoyo, “1839 yılıından bu yana Tanzimat Fermanı’ndan beri 175 yıldır Müslüman olmayanların can, mal ve namuslarını güvence altına alacağı sözlerini verdiler. Aradan 175 yıl geçmesine rağmen bugün hala aynı şeyleri konuşuyoruz. Hıristiyan halkın koşulları değişmedi. AKP’nin şimdiki açılımı da bu aldatma politikalarının devamıdır” diyor.
Kaldoyo, Erdoğan’ın hükümet kurduğu ilk yıllarda Avrupa’da sempatiyle karşılandığını, İsveç’te tüm politik partilerin desteğini aldığını belirttikten sonra “O sıralar Erdoğan’ın diğerlerinden farkı olmadığımızı söylediğimizde İsveçli politikacılar bu bugüne kadar işbaşına gelenlerden en iyisi diyorlardı. Erdoğan Hükümeti’ne müthiş bir destek vardı ama Erdoğan bu şansı şimdi tamamiyle kaybetti. Gerçek yüzü açığa çıktı ve tüm politikacılar onun ne olduğunu anladı” şeklinde konuşuyor.