17 Mayıs 2010 tarihinde Zonguldak/Karadon’da grizu patlaması nedeniyle gerçekleşen faciada aralarında 2 maden mühendisinin de bulunduğu 30 maden emekçisi hayatını kaybetmişti. Maden mühendislerinin tüm uyarılarına rağmen katliam göz göre göre gelmişti.
17 Mayıs 2010’da Zonguldak’ın Kilim beldesinde bulunan maden ocağında grizu patlamasından kaynaklı 2’si maden mühendisi 30 kişi yaşamını yitirdi. Maden ocağı Türkiye Taşkömürü Kurumu Karadon Müessese Müdürlüğü içinde bulunan ‘Karadon Yeni Kuyu’da bulunuyordu.
Faciadan üç gün sonra 28 madencinin cansız bedenine ulaşıldı. 2 madencinin cansız bedeni ise ancak katliamdan 8 ay sonra çıkarılabildi. Dava süreci yerel mahkemede görüldükten sonra taşeron firma yetkilileri ile müessese yetkilisi kamu görevlilerine 5 ile 10 yıl arasında değişen hapis cezaları verildi. Davada ceza alanların mahkumiyetleri Yargıtay tarafından ancak 29 Nisan 2016 tarihinde onandı ve yerel mahkemede yargılanarak beraat eden 2 maden mühendisi içinse aleyhte bozularak yeniden yargılanmalarına karar verildi. Dava halen devam ediyor.
Patlamadan dört gün sonra bir açıklama yayınlayan TMMOB Maden Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu facia ile ilgili şu tespitleri yapıyordu:
* Söz konusu galerinin sürülmesi (açılması), alt işveren (yüklenici firma) tarafından yürütülmektedir.
* Kaza, grizu (metan gazı + hava karışımı) patlaması nedeniyle oluşmuştur. Grizunun patlaması ile oluşan yüksek sıcaklık, karbon monoksit (CO) gazı ve darbe etkisi ölümlere neden olmuştur.
* Patlamadan önce çalışma ortamındaki grizunun yükseldiği tespit edilmiştir.
* Ocakta çalışan işçiler genellikle çevre köylerden sağlanmakta, sendikasız ve düşük ücretlerle çalıştırılmaktadır.
* Çalışan işçilerde gaz maskesinin bulunmadığı saptanmıştır.
* Gaz izleme sistemi bulunmasına rağmen bu sistemin erken uyarı sistemi ile desteklenmediği sürece işlevsel olamayacağı anlaşılmıştır.
* Kurum ve ilgili Bakanlıklar tarafından yapılması gereken denetimlerin yeterli olmadığı gözlemlenmiştir.
Burada özellikle vurgulamak gereken noktalar var. Öncelikle 2004 yılında Taşkömürü Havzası, Maden Kanunu Kapsamına alınmış ve böylelikle maden ocakları özel sektöre açılmış oldu. Facianın yaşandığı maden ocağında çalışma alt işveren tarafından yapılıyordu. Yani her ne kadar Türkiye Taşkömürü Kurumu’na bağlı gözüksede galerinin açılmasını özel bir firma tarafından yapılıyordu. İşçiler güvencesiz çalıştırılıyordu ve Bakanlık tarafından denetimler yeteri kadar yapılmıyordu. Zaten birçok maden kazasında da ortaya çıktığı gibi Bakanlık yetkililerinin denetim yapacağı önceden haber veriliyor ve maden ocakları ona göre düzenleniyordu.
Dönemin Başbakan’ı Recep Tayip Erdoğan, birkaç yıl sonra Soma Katliamı’nda yapacağı açıklamaya benzer bir açıklamayı o gün de yapmıştı. Erdoğan, “Bu mesleğin, kaderinde maalesef var” diyerek sorumluluğu ‘kadere’ atmış oldu.
Maden Mühendisleri Odası her yıl Karadon Maden Faciası’nın yıl dönümünde açıklama yayınlayarak taleplerini dile getiriyor. Bu yıl yayınlanan açıklamada Karadon Faciasından 2 yıl sonra tarihli resmi gazetede yayınlanan 6331 sayılı İş sağlığı ve Güvenliği Yasasının hala daha yürürlüğe girmediğini ve bu 9 yıllık süreçte Soma, Ermenek, Şırnak ve Siirt faciaları meydana geldiği hatırlatıldı.
Karadon Maden Faciasının yıl dönümünde halihazırda Maden Mühendisleri Odası Başkanı Ayhan Yüksel ve facia gerçekleştiği yıl Zonguldak Maden Mühendisleri Odası Şube Başkanı olan Erdoğan Kaymakçı konuştuk.
Erdoğan Kaymakçı şunları söyledi:
“Öncelikle üzerinden 11 yıl geçen Karadon Faciasında yaşamını yitirenleri saygıyla anıyor ailelerine bir kez daha başsağlığı diliyorum. Bilindiği üzere Türkiye Taşkömürü Kurumu 2004 yılında maden kanunu kapsamına alınmıştır. Bu süreçle birlikte Kurumun yıllardır yaparak uzmanlaştığı “hazırlık”, “üretim” ve “kömür yıkama” gibi “asli işleri”n özel sektör marifetiyle yapılmasının önü açılmıştır. “Hazırlık ve üretim işleri” kurumun yapması gereken asli faaliyetlerin başında gelmektedir. Bu tecrübeyle yoğrulmuştur Kurum. Deneyimli kadroları, teçhizatı vardır. Ancak Kurumun kanun kapsamına alınmasıyla birlikte o güne kadar uygulanamayan özelleştirme uygulamaları da hayata geçirilmiştir. “Hazırlıklar” da ihale ile özel sektöre aktarılarak, “kurumun hazırlık ve üretim ekipleriyle iç içe yapılacak işlerde taşeron hizmeti alınmasının iş güvenliği ve denetim açısından zorluklar yaratacağı” uyarısı Maden Mühendisleri Odası tarafından kazadan önce kamuoyuyla defalarca paylaşılmış ve sonuçta neredeyse göz göre göre geliyorum diyen bu facia yaşanmıştır. Yerin yüzlerce metre altında, madencilik gibi ağır ve tehlikeli işlerde, taşeronlaştırma uygulamalarının sektörün yararına olmadığı yaşanan facialarla görülmüştür. Bu sistem madenci gibi emeğiyle geçinen işçi sınıfının yararına değildir. Siyasi iktidar böylesi ve benzer olayların sorumluları olarak maden mühendislerini ve bazı çalışanları günah keçisi olarak seçmekte olayın gerçek sorumlusu olan bu sistemin uygulayıcılarına ise bir şey yapılmamaktadır.”
Maden Mühendisleri Odası Başkanı Ayhan Yüksel ise şunları söyledi:
“Bu tip faciaların asıl nedeni 24 Ocak kararları olarak bilinen kararlardır ve bu kararların sonuçları madencilik sektörlerinde bu tür facialarla kendisini göstermektedir. 24 Ocak 1980 kararları ile özelleştirme, taşeronlaştırma, kuralsızlaştırma, esnekleştirme ve denetimsizleştirme 90’lı yıllarda kendisini maden alanında da göstermeye başladı. Madenciler Kömür Kongre’lerinde bu durumun önüne geçilmesi ile ilgili bildirimlerde bulunmuşlardı. Ancak bu politikalar pervasızca uygulanmaya devam edildi. Böylelikle Karadon Katliamı yaşanmış oldu ve bu tür katliamlar olmaya devam etti. Tazminatlar verildi ancak ceza süreci hala yargıtayda devam ediyor ve kimse hapis cezası almadı. Süreç böyle yürütülünce verilen cezalar caydırıcı olmuyor.”
Hazırladıkları Maden Kazası Raporunda Soma Katliamı’nı öngördüklerini belirten Yüksel, “Yeni bir rapor yayınladık. Kazaların nedenleri ve çözüm önerilerini sunduk ancak pek kulak asılmadı. Afşin Elbistan tarafı için uyarı yaptık umarım biz yanılırız ama mesleki deneyim, bilim ve teknik böyle bir katliama işaret ediyor.”
Ayhan Yüksel son olarak şunları söyledi:
“Son dönemde ‘büyük kazalar’ yaşanmasa da kaza sıklık oranı düşmedi. Üretim arttığında kaza artıyor ve her 5 yılda bir toplu ölümler yaşanıyor. Ülkemizde ortalama her yıl 60-70 maden emekçileri hayatını kaybediyor. 2-3 yılda bir Soma yaşıyoruz. Bu nedenle madencilik bilim ve tekniğin işlenmesi, maden kanunun düzenlenmesi gerekiyor. Meslek odalarının, üniversitelerin görüşü alınmalıdır. Ben yaptım oldu anlayışı terk edilmelidir.”