Korkut AKIN yazdı: Yılgınlığa kapılacak, düşlerinizi erteleyecek, geleceğinizi karartacak bir durum olduğuna inandırıp da kendinizi, yaşama küsmeyin. Sizi, siz yapan bir yaşam istiyorsanız kendinizden başlayacaksınız değişime. Bunları Paul Gilbert yazıyor; Kuraldışı, Psikolojik Rehberlik Dizisinden, “Depresyon”da.
Geçen haftaki yazım, doğrudan toplumsal ve siyasal sorunlara değinmiyorduysa da (önemli bir konuydu, Ergenlik üzerine idi) epeyce ilgi çekti. İçinde bulunduğumuz koşullarda hemen hepimiz sorun yaşarken, siyasal iktidarın (bakmayın, “Z kuşağı” diye işaret ettiğine) ergenleri hiç mi hiç önemsemediği apaçık. Buna da bağlı olarak, geleceğimizi (yani gençlerimizi) önemsememiz gerektiğini anla(t)maya çalıştım. (Ergenlik ya da Merhaba Hüzün, Talat Parman, Yapı Kredi Yayınları, Nisan 2021, 138 s.) Bir biri ardına gelen telefon, mesaj ve/veya mailler gösteriyordu ki, bu derin sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel sorunun ulaştığı noktaya eğilmeli, kendimizi geliştirmeliyiz. Yoksa çözümsüz kalacağız. “Depresyon”, 2016’da Kuraldışı Yayınları tarafından yayımlanmış; bilmem, baskısı var mıdır, bulunabilir mi? Ama konu üzerine farklı yazarların, farklı yayınevlerinden çıkmış kitaplar da okunabilir, okunmalı.
Önce tanımı…
Ruh halimizi tanımlamak için kullanılan “depresyon”, Latince bastırmak (baskılamak sanki daha doğru gibi bana kalırsa) anlamına geliyor. Yaşı, eğitimi, iş, cins ve/veya düşünce ayrımı olmaksızın herkesin az ya da çok depresyona girme potansiyelinin olduğu kabul ediliyor. İnsan nasıl kaygılanırsa, acı çekerse, âşık olursa depresyona da girebilir. En önemlisi de her şeyimizi etkiler bu depresyon. Nasıl hissettiğinizden tutun da nasıl düşündüğünüzü, enerji düzeyinizi, odaklanmanızı, uykunuzu bile etkileyen (bu arada karşı cinse ilginizi de kuşkusuz) depresyon en başta yaşama keyfini alır götürür. Kaygı ve korku verir. Korunmasız hissedersiniz kendinizi. Üzüntü duyarsınız, suçluluk hisseder, utanır, kıskanır ve gıpta edersiniz. Sarmal bir dairedir bu süreç; giderek değersiz görürsünüz kendinizi ve bu, kötü olduğunuzu, kusurlu olduğunuzu, diğerlerinden daha aşağıda olduğunuzu kabul ederek daha bir içinize kapanırsınız.
Gelecek kalmaz…
“Dünle beraber geçti ne varsa düne ait, şimdi yeni şeyler söylemek lazım” dese de Mevlana, o kadar gömülmüşsünüzdür ki girdaba, çıkabilecek gücü ya da şairin dediği “yeni şeyler”i dile getirecek gücü bulamazsınız. Tamam, carpe diem belirleyici diyeceksiniz. Yani, dün de yarın da yoktur, bugün vardır sadece. Ama o “bu an”ı da bulamazsınız. Bu da sizi sinirli, tersleyen, saldırgan biri haline getirebilir (tam da bu noktada, bunca kapanmanın -hem de haksız ve yersiz kapanmanın- sıkıntısıyla hepimiz aynı durumdayız).
Bütün depresyonlar aynı mıdır?
Çok yaygın olduğu kanıtlanan depresyonun topluluklardan topluluklara fark ettiği belirtiliyor. Sosyal ve ekonomik değişiklikler, aile parçalanması, düzenliliği yiten yaşamla umutların kaybedilmesinin tetikleyebileceği bilinmeli… Bu çerçeveden bakınca bütün depresyonların aynı olmadığı da kabul ediliyor… her ne kadar keyifsizlik ve zevk alma yetisinin gerçekten yok olması söz konusuysa da her birinde; uykunuz bozulur, iştahınız azalır, gün boyu yorgun olsanız, konsantre olamama, suçluluk hissetme hatta intihar gibi düşünceler geliştirseniz de depresif davranışların farklılıklarını dile getiriyor uzmanlar.
Başa çıkmak için ne yapmalı?
Bunun tek yanıtı var: İktidarı değiştirin. Buradaki iktidar tabii ki, siyasi otoriteye kadar uzanıyor, ama öncesinde evdeki baba, işteki patron, okuldaki öğretmen, mahalledeki “abi” baskısının kırılması temel şart. Ben kestirmeden iktidarı hedefledim, ama kitap çok daha geniş bir perspektifle, çok daha derinlemesine anlatarak sağlıklı ve akılcı bir yol öneriyor. İktidarı hedef almak kolaydır da yıkmak dile kolay geliyor sadece. İlmek ilmek örmek, adım adım ilerlemek gerekiyor.
Kendinize zorbalık etmeyin!
Sosyal ilişkilerinizi arttırmak, yeni farklı meşgaleler bulmak, yeni bir alan yaratmak rahatlamaya atılan ilk adım olabileceği gibi gereksinimlerinizi karşılayacaktır da. Tabii ki önce kendinize değer verin, saygı duyun. Hata yapabilirsiniz, en insani şeydir, yeter ki ayırdına varın ve düzeltin. Her yaptığınız iyi olmayacaktır (sahi, her yaptığı iyi, güzel, doğru olan biri var mı şu milyonlarca yıllık yeryüzünde). Yapmak istediklerinizi sıralayın kendinizce: Sinemada her hafta bir film izlemek gibi, arkadaşlarınızla daha sık buluşmak gibi, resim yapmak ve/veya yazı yazmak gibi. Ama istediğiniz bir şey olmalı bu. Kendinizi kandırmaya çalışmak yerine deniz kıyısında oturup dalgaları saymak gibi bir istek bile çok yararlı olabilir. Artık kendinize bir yol çizip bir hedefe yöneldiniz; sevgi ve arzuyla yapın ne yapacaksanız, zorla değil.
Kim zeki, hayal kırıklığı ne?
Yılgınlığa kapılacak, düşlerinizi erteleyecek, geleceğinizi karartacak bir durum olduğuna inandırıp da kendinizi, yaşama küsmeyin. Sizi, siz yapan bir yaşam istiyorsanız kendinizden başlayacaksınız değişime. Çünkü onaylanmama korkusu depresyonun temelidir; kabul edilmeme, değer verilmeme, saygı görmeme gibi daha birçok sorunun da temeli… Tabii, bir de başkası adına karar vermek de var bunun yanında. Ya istemezse, ya sevmemişse, ya kabul etmezse diye attığınız bir adımı geri çektiğinizde başlayacaktır stres ve ardından depresyon. Siz de düşüncelerinizi dile getirmekten kaçınmayın, saçını kestirmesi, giysisinin farklılığı, ayakkabısının rengi gibi küçük bir değişiklik bile olsa. Zihin okuyabilir misiniz?
Bunları ben değil, Paul Gilbert yazıyor; Kuraldışı, Psikolojik Rehberlik Dizisinden, “Depresyon”da. …ve şöyle tamamlıyor kitabını: “Bu kitabı depresyondaki bütün insanlara adamak istiyorum; şefkat karanlığınızın içinde bir mum yakmanıza yardım etsin. Bana karşı dürüst ve açık olan, tedavi etme çabalarımda yol gösteren ve beni eğiten depresyondaki bütün o insanlara minnetimi sunuyorum.”
Depresyon (Yaşanmış Örnekler, Pratik Öneriler, Uygulamalar)
Paul Gilbert
Türkçesi Nur Yener
Kuraldışı Yayınları, Psikolojik Rehberlik Dizisi,
Aralık 2016, 620 s.