Tekstil sektörünün bir sömürü alanına dönüştüğünü belirten DİSK Tekstil İşçileri Sendikası Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Başak, bölgede irili ufaklı neredeyse tüm işyerlerinde işçilerin özlük haklarının olmadığını kaydetti.
Türkiye genelinde resmi verilere göre, 1 milyon 300 bin tekstil işçisi bulunurken, denetimsizlik ve kar hırsı, bu sektörü sömürü alanına çevirmiş durumda. Tekstil sektörü, sömürünün en acımasız ve insafsız biçimde sürdürüldüğü sektörlerden biri olurken, burada özellikle kadın ve çocuk sömürüsü öne çıkıyor. Sektörde, “uzun çalışma saatleri, düşük ücretler, sigortasız ve güvencesiz çalıştırma, taşeron işçiliği, fazla mesai ücretlerine el konulması” gibi hak gaspları yaşanıyor. Türkiye genelinde kendini gösteren bu sömürü bölgede ise daha da kötü bir şekilde işliyor.
Pandemi ve tekstil işçileri
Batman, Van, Mardin ve Urfa’nın da aralarında olduğu bölge kentlerinde 100 bine yakın kayıtlı tekstil işçisi bulunurken, merdiven altı diye adlandıran iş yerlerinde ise bin TL’nin altında sigortasız işçi çalıştırılıyor. Yaşanan tüm sorunlara bir de Mart 2020’den bu yana koronavirüs (Covid-19) eklendi. Pandemi sürecinde uzun bir süre işe gidemeyen tekstil işçileri, işsizlik ödeneğinden de yoksun bırakılıyor. Sigortasız çalıştırılan işçiler bu ödenekten faydalanmazken, sigortalı çalışanlar de uzun süreli ücretsiz izne tabi tutuluyor.
Kayıt dışı işçiler
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na (DİSK) bağlı Tekstil İşçileri Sendikası Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Başak, sömürü alanına çevrilen tekstil sektörünü Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirdi. Türkiye’de kayıtlı tekstil işçisinin 1 milyon 300 bine yakın olduğunu kaydeden Başak, tekstil çalışanı sayısının çok ancak sendikalı işçi sayısının az olduğunu söyledi. Bölgede yüz bine yakın kayıtlı tekstil işçisinin bulunduğunu kaydeden Başak, kayıt dışı işçiler ile bu sayının 220 bini bulduğunu belirtti.
Sistem ve işverenlerin iş birliği
Bölgede tekstil emekçisinin sömürüldüğü ancak tekstil patronlarının da zengin olduğu bir durumun varlığından bahseden Başak, “Sistem ve işverenler aynı anda emekçiye saldırıyor. Bunu yaparken de sendikalara da saldırıyor. Sendikalı olunması durumda işlerinin elinde alınacağı tehdidinde bulunuyor. Bunun sonucunda sendikasız yani güvencesiz bırakılan işçinin tüm hakları ellerinden alınıyor” dedi.
Kadın emeği
Türkiye genelinde var olan sıkıntıların bölgede daha da katılaştığını kaydeden Başak, “Bölgede kayıt dışı işçi durumu yoğun. Mesailer verilmiyor, işten atılıyor, asgari ücret verilmiyor, tazminatlar verilmiyor. Asgari Geçim İndirimleri (AGİ) ellerinden alınıyor. Yoğun bir sömürü durumu ortada” diye konuştu. Bölgede en çok kadın emeğinin sömürüldüğünü kaydeden Başak, halklarını aramak isteyen kadınların işten atılma tehlikesi ile karşı karşıya bırakıldığını söyledi.
Devlet mantığı
Pandeminin başlaması ile birlikte ücretsiz izin olayının işverenin lehine devreye konulduğu belirten Başak, evine ekmek götüremeyen yüz binlerce insanın ücretsiz izne gönderildiğini kaydetti. Asgari ücret uygulaması olmadığı için 800 TL ya da bin TL’ye işçi çalıştırıldığını dile getiren Başak, bunların çoğunun da çocuk işçi olduğunu söyledi. Tekstil işçilerinin sorunlarına devlet yaklaşımının “Benim işverenim işini bilir” mantığı olduğunu kaydeden Başak, işçilerin tüm bu yaşananlara karşın birlik olmaya ve hak mücadelesini yürütmeye çağırdı.
(MA)