Eğitim Sen Ankara 5 No’lu şubede yapılan basın toplantısında Ankara Üniversitesi Rektörlüğü’nün Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Meltem Kayıran’ın üniversiteyle ilişiğinin sonlandırmasına dair açıklamalarda bulunuldu.
Ankara Üniversitesi Rektörlüğü, Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Meltem Kayıran’ın üniversiteyle ilişiğini sonlandırması ile ilgili, Eğitim Sen Ankara 5 No’lu şubede basın toplantısı yapıldı.
Toplantıya Eğitim Sen Genel Başkanı Nejla Kurul, Mülkiyeliler Birliği Başkanı Dinçer Demirkent, Eğitim Sen Ankara 5 No’lu Şube Başkanı Mutlu Arslan ve Doç. Dr. Meltem Kayıran katıldı.
Mutlu Arslan’ın okuduğu basın metninin ardından sırasıyla Nejla Kurul, Dinçer Demirkent ve Meltem Kayıran söz alarak sürece ilişkin değerlendirmelerini ve görüşlerini ifade ettiler. Arslan açıklamada şunları söyledi:
“1990 yılından bu yana görev yaptığı Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye Bölümü’nden ilişiği kesilen değerli hocamız Doç. Dr. Meltem Kayıran’ın yüz yüze kaldığı hukuksuzlukları kamuoyuyla paylaşmak için buradayız.”
“Meltem Kayıran keyfi işleyişe razı olmadı”
Açıklamanın devamında Meltem Kayıran’ın üniversiteyle ilişkisinin sonlandırılmasına kadar geçen süre şöyle anlatıldı:
“Ülkemizdeki yükseköğretim sistemimizde, Doçentlik unvanı aldığınızda otomatik olarak doçentlik kadrosu almış olmuyorsunuz. Elde ettiğiniz unvana uygun kadro alabilmeniz için Üniversite Rektörlüğü’nün kadro ilanına çıkması ve YÖK’ün de bu ilanı onaylaması gerekiyor. Ne yazık ki bu işleyiş üniversitelerdeki kadro tahsislerinin ve atamaların tümüyle keyfiliğe dayanmasına neden olmuştur. Akademik gereklere ve liyakate değil, rektörlüğün istek ve inisiyatifine göre işleyen bu süreç, akademinin ve akademisyenlerin baskı altında tutulmasının, üniversitelerde yandaş kadrolaşmanın, hatta üniversitelerdeki akrabalık kayırmacılığının bir aracı haline gelmiştir.
Yükseköğretim Kanunu’nun 36. Maddesine göre “Öğretim elemanları, üniversitede devamlı statüde görev yapar.” Kanunda yer alan bu açık ifade, ne yazık ki üniversitelerdeki tüm akademik kadroları kapsamıyor. Üniversitelerimizdeki Doçent ve Profesör kadrosu dışındaki öğretim elemanları güvencesiz statüde çalışmaktadır. Başta araştırma görevlileri olmak üzere, öğretim görevlileri ve eski adıyla Yardımcı Doçentler, yeni adıyla Dr. Öğretim Üyeleri tamamıyla güvencesiz olarak görev yapmaktadır. Bu kadrolardan bazıları öğrenim süresinin sonunda, bazıları ise belirli kriterleri sağlamadığında üniversite ilişiği kesilmektedir.
Meltem Kayıran’ın Doçent unvanı kazandığı 2017 yılından bu yana Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye Bölümü’nün talep ettiği tüm Doçentlik kadroları, rektörlüğün Siyasal Bilgiler Fakültesindeki öğretim üyelerine yönelik tavrı nedeniyle, fakülteye tahsis edilmemiştir. Bunun sonucunda Meltem Kayıran hak ettiği Doçentlik kadrosuna atanmamıştır. Bunun yerine bir alt kadro olan Dr. Öğretim Üyeliği kadrosuna yeniden atanabilmesi için dosya teslim etmesi istenmiştir.
Meltem Kayıran bu keyfi işleyişe razı olmadığı için, hak ettiği kadroya atanmamasını doğru bulmadığı için ve güvencesizliğin akademisyenler üzerinde sopa olarak kullanılmasına itiraz ettiği için bir alt kadro için istenen dosyayı teslim etmemiştir.”
“Bu tavır, OHAL ihraçlarının devamı niteliğindedir”
“Her şeyden önce bu onurlu ve yürekli duruşundan ötürü Meltem Hocayı tüm akademi ve akademisyenler adına kutluyorum. Ne yazık ki ülkemizin tüm üniversitelerinde pek çok akademisyen bu atama zorbalığı altında çalışmak zorunda kalıyor. Akademisyenlere yönelik en büyük mobbinglerden biri olan bu baskıya karşı Meltem Hoca’nın gösterdiği tavır ve bundan sonra hep birlikte sürdüreceğimiz hukuki mücadele, tüm akademisyenler açısından örnek olacaktır.
Bu örnek tavır karşısında Siyasal Bilgiler Fakültesi Yönetim Kurulu’nun 22 Mart 2021 tarihli kararı, Fakülte Dekanlığı’nın 24 Mart 2021 tarihli teklifi ve Üniversite Rektörlüğü’nün 9 Nisan 2021 tarihli oluru ile Meltem Kayıran’ın Ankara Üniversitesi ile ilişiği 14 Nisan 2021 itibariyle kesilmiştir.
Ankara Üniversitesi Rektörlüğü’nün ve Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanlığı’nın Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde bulunan öğretim üyelerine karşı tutumları göz önünde bulundurulduğunda bu karar üzücü olsa da şaşırtıcı olmamıştır. Bildiğiniz gibi 2016 ve 2017 yıllarında yayınlanan Olağanüstü Hal KHK’ları ile Ankara Üniversitesi’nden toplam 90 akademisyen ihraç edilmişti. Bunların 36’sı Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde görev yapıyordu.
Ülkemizde bir eşi daha olmayan bu büyük çaplı tasfiye süreci sonrasında ihraçlarla dayanışma ilişkilerinin sürdürülmesinde, Fakültenin eleştirel-akademik geleneğinin ayakta tutulmasında ve sendikal faaliyetlerin aksatılmadan yürütülmesinde en fazla emeği olan isimlerden birisi Meltem Hocaydı. Bu nedende Meltem Hocamıza yönelik bu tavır, bir anlamıyla OHAL ihraçlarının devamı niteliğindedir. Ve bu karar, sadece Meltem Hocayı cezalandırmayı değil, üniversitede kalan diğer akademisyen arkadaşlarımızın da gözünü korkutmayı amaçlamaktadır.”
Arslan açıklamada “Kararı öğrendiğimizden bu yana bizi en çok mutlu eden şey, başta Siyasal Bilgiler Fakültesi’ndeki hocalarımız olmak üzere ülkemizin dört bir yanındaki akademik camianın ve kamuoyunun Meltem Hocamız ile gösterdiği dayanışma oldu. Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde bulunan bölümler birbiri ardına açıklamalar yaparak Meltem Hoca’ya desteklerini bildirdiler ve kararın geri alınmasını istediler. Fakültenin ve üniversitenin iletişim gruplarında çok sayıda destek ve dayanışma mesajı yayınlandı. Fakülteyle özdeşleşmiş çok değerli emekli akademisyenlerimiz hem yazılarıyla, hem de arayarak desteklerini ortaya koydular” diyerek şöyle devam etti:
“Bölümler tarafından yapılan açıklamalar sonucunda, Fakülte Yönetim Kurulu tarafından alınan karar öncesinde Meltem Hoca’nın kadrosunun bulunduğu Maliye bölümünden görüş alınmadığı ortaya çıkmıştır. Üstelik Meltem Hoca’nın ilişiğinin kesilmesi üzerine Maliye Bölümü tarafından yapılan açıklamada Meltem Hocanın bölümdeki akademik faaliyetlerin sürdürülmesi için ne kadar gerekli ve önemli olduğunun altı açık biçimde çizilmiştir.
Görüldüğü gibi neresinden bakarsanız bakın haksız ve hukuksuz olan bu süreç, ne akademik ilkelerle ne de hukukla açıklanabilir durumdadır. Değerli üyemiz ve arkadaşımız Doç. Dr. Meltem Kayıran’ın uğradığı bu haksızlığa ve hukuksuzluğa göz yummayacağız. 30 yıllık akademik emeğin ve kamu hizmetinin heba edilmesine, özel sektörde bile işten çıkartmanın yasak olduğu bu pandemi döneminde, bir akademisyenin daha işsiz bırakılmasına izin vermeyeceğiz.”
Arslan, “Meltem Hoca’nın yeniden okuluna ve öğrencilerine kavuşması için, üniversitelerdeki atama-yükseltme kararlarının keyfi biçimde belirlenmesine son verilmesi için, her kademedeki öğretim elemanlarının güvenceli hale getirilmesi için tüm gücümüzle ve tüm yolları deneyerek mücadele edeceğiz” diyerek şunları söyledi:
“Türkiye çapında kadro bekleyen on binlerce akademisyenin sorununun çözülmesi için YÖK ve TBMM nezdinde girişimlerde bulunacağız. Meltem Hoca’mızla ilgili verilen kararı en kısa zamanda yargıya taşıyacağız. Bu süreçte hukuksuzluk yapanlar hakkında suç duyurusunda bulunacağız.”
Arslan açıklamayı “Tüm üniversite bileşenlerini ve kamuoyunu bu sürece katkı vermeye, mücadelemize destek olmaya davet ediyoruz” diyerek bitirdi.
(Sendika.org)