Nevzat ONARAN yazdı: 2021’de mebusların tutuklanması, aslında bir 1915 icraatıdır; 7 Ermeni mebustan 4’ü (Krikor Zohrab, Hovhannes Seregülyan, Onnik Tertsakyan ve Isdepan Çıracıyan) halen Mebusan üyesiyken tutuklandı ve hayatlarına kastedildi.
Ölüm korkusunu yaşamışın dili kolay çözülmez. “20’li yaşlarda milletimizin başına ne geldiğini Amerika’ya gittiğimde öğrendim” ve “Babam yıllarca taşıdığı ’38 kurşunuyla öldü, ama hiç konuşmadı” diyen arkadaşımın biri İstanbul’da tutunmaya gayret eden Malatyalı Ermeni ve diğeri de Dersimliydi. Ermeni dostumun büyüdüğünde öğrendiği 1915’in 24 Nisan’ıydı; Ermenilerin tarihinde derin yarılmadır. Öncesi ve sonrası vardır; 23 Nisan’da millet olarak sorunlara rağmen “yaşıyoruz” diyen, ertesi gün can derdine düşmüş ve savrulmuştur…
1908 Devrimi ardından Ermeni sorunu özelinde İttihat ve Terakki ile Taşnaktsutyun’un (Ermeni Devrimci Federasyonu) müzakeresi[1] umutla başlarsa da, öncelikli konulardan 19. yüzyılın son çeyreğinden beri gündemdeki Ermenilerin işgal edilen toprakları meselesi dahi çözülemedi. İttihatçıların Ocak 1913 darbesinden sonra müzakere tıkandı; çünkü temel hedef, Türk milli devletinin inşasıydı. Bunu içindir ki, İttihatçı hükümetin 1914 Mayıs seçimi öncesinde 8 Şubat 1914’te imzaladığı reform paketi berhava edildi. 1895’te Abdülhamid de Hamdiye Alaylarıyla imzasını yok saymıştı.
1914 yazında Avrupa’da savaş tamtamlarının çaldığı konjonktürde 2 Ağustos 1914’te İttihatçı hükümetin imzaladığı Almanya-Osmanlı Askeri İttifak Antlaşması sonrasında Osmanlı, Almanya’nın fiilen işgalindeydi; Genelkurmay Başkanı atanan Alman Tuğgeneral Bronzart von Chellendraffe komutasında savaşa girildi. Sadece Genelkurmay Başkanlığı değil, ordunun pek çok kademesi[2] Alman subaylara teslim edilmişti. Savaşın finansman kaynağı da Alman markıydı. 1918 Mart’ta[3] harbin finansmanının 124,6 milyonu bütçe kaynağı ve 201,3 milyonu borçtu. Borcun 199 milyonu Almanya’dan kalansa Avusturya’dan alınmıştı.
Sarıkamış’ta Osmanlı ordusunun hezimetiyle (22 Aralık 1914-18 Ocak 1915) Anadolu’dan Hıristiyanların tasfiyesine öncelik verilmekle, mevcut harici harple dâhili harp birleştirildi!
Dil de buna göre keskinleştirildi. 28 Şubat 1915’te[4] Dahiliye Nazırı Talât, tüm Anadolu idari birimlerine gönderdiği telgrafta, “Memlekete düşmanlarımız tarafından bir ihtilâl teşebbüsü hazırlanmakta” olduğu sözleriyle Ermenileri ‘iç düşman’ olarak ilan etti. Nazır Talât, Başkumandan Vekili Enver’in ordu birliklerini, Ermeni askerler konusunda uyardığını belirterek, acilen mülki idarecilerin ve askeri birimlerin müzakere ederek, gerekli tedbiri alınmasını ve uygulamasını emretti. Aynı dönemde silahı alınan Hıristiyan askerlerden Amele Taburları oluşturuldu.
Türk millî devletinin inşasında ‘iç düşman’ ilanıyla kalınamazdı, planın icrasına başlandı. Nazır Talât, Ermenileri yerinden-yurdundan edecek planın birinci emrini 24 Nisan 1915’te imzaladı.[5] Edirne, Erzurum, Adana, Ankara, Aydın, Bitlis, Haleb, Bursa, Diyarbekir, Sivas, Trabzon, Konya, Elazığ ve Van vilayetleri ile Urfa, İzmit, Bolu, Samsun, Balıkesir, Kayseri, Niğde, Eskişehir, Afyonkarahisar ve Maraş mutasarrıflıklarına, “müsta’cel, mahrem, bizzat halli” notuyla gönderilen telgrafta, “Ermeniler hedeftir ve tedbirini al” emri verildi. Gerek bu gerekse Mayıs 1915’ten itibaren gönderilen telgraflarda Anadolu’nun tüm idari birimleri muhatap alınmakla, Türk-İslamcıların “Ermenilerin Rusya ile savaşılan cephe gerisinden sürüldüğü” tezi geçersiz kılınmaktadır. Çünkü Ermeniler Van’dan İzmit’e, Bursa’ya ve Edirne’ye kadar her yerden Suriye çölüne sürüldü. Oysa bir yıl öncesinde[6] Aydın mebusu Emmanuil Emmanuilidis’e cevaben nazır Talât, Balkan İslam muhacirlerini çöle süremeyeceğini açıklamıştı.
24 Nisan telgrafında, Ermeni komitelerinin yani partilerinin Zeytun, Bitlis, Sivas ve Van’da isyan ettiği ve Osmanlı ordusunu arkadan tehdit eden bir konumda olduğu iddiasıyla, bu durumun görmezden gelinemeyeceğine ve hükümetin, acilen kaynağı bozgunculuk olan komiteleri imhaya karar verdiğine dikkat çekildi. Dahiliye Nazırı Talât ile Harbiye Nazırı ve Başkumandanlık Vekili Enver’in ortaklaşa aldığı belirtilen kararlar şöyle sıralandı [maddeleştirdim ve dilini güncelledim]:
1- Hınçak [Sosyal Demokrat Hınçak Partisi], Taşnak [Taşnaktsutyun] ve diğer komitelerin [yani partilerin] bütün şubeleri derhal kapatılacak.
2- Parti şubelerindeki bütün evraka ve vesikalara el konacak.
3- Parti yöneticileri, Ermenilerin önde gelenleri, hükümetçe bilinen önemli ve zararlı Ermeniler hemen tutuklanacak.
4- İkametlerinde oturmaları sakıncalı görülenler gözaltına alınacak ve firarlarına imkân verilmeyecek.
5- Gereken mahallerde silah aramasına başlanılacak.
6- Her türlü ihtimale karşı ilgili kumandanlarla görüşerek, derhal uygulamaya geçilecek.
7- Evrak ve belgeleri incelemek ve araştırmak sonucunda tutuklanan şahıslar Divanı Harbe sevk edilecek.
8- Tutuklananlar hakkında bilgi verilecek.
Nazır Talât’ın telgrafıyla, 24 Nisan’a kadar yasal faaliyet gösteren Hınçak ile Taşnak ve diğer partilerin kapatılması, parti yöneticilerinin ve ‘liderlik yeteneği’ olanların tutuklanması, sürülmesi ve askeri mahkemelerde yargılanması için düğmeye basılmıştır. Telgrafla öylesine kapsamlı görevlendirme yapılmıştır ki, hedefte şu-bu kişi suçlu değil bütün Ermeni milleti vardır. Nitekim devamındaki emirlerin kapsamı bu yönde olmuştur.
Talât’ın dikkat çektiği ve 9 Mayıs 1915 tarihli şifreyle Ermenilerin sürüldüğü Zeytun’da[7] (Süleymanlı) ne olduğuna değineceğim: Şubat-Mart 1915’te Ermeni asker kaçaklarının karıştığı vaka bastırıldı, 20’si asker kaçağı ve 30 kişinin eylemi, şüpheliler yakalandı, 66 sanık firari ve sadece 1 kişi teşkilatlı (Hınçak Cemiyeti Katibi oğlu), yargılanan 130 kişiydi (ve 5’i çıkarıldı), 6 ihbarcının 4’ü Ermeni, 39’u firari 73 kişiye idam ve 33 kişiye değişik cezalar verildi, 19 kişi beraat etti, dava 20 Nisan-24 Temmuz 1915 tarihleri arasında görüldü, suçluların yakalanmasına ve soruşturulmasına rağmen yargılama başladıktan üç hafta sonra Zeytunlu Ermeniler sürüldü. Neden?
Zaten Ermenilerin fikri, toplumsal ve siyasal önderleri daha Osmanlı harbe girmeden önce 6 Eylül 1914’ten beri Dâhiliye Nezareti Emniyet-i Umumiye Müdüriyeti’nin tüm vilayetlere gönderdiği şifreyle[8] izlendiği için, 24 Nisan 1915 tarihli emirle bunların hemen toplatılması ve tutuklanması kolay olmuştur.
24 Nisan’da tutuklama-sürgün İstanbul[9] özelinde tartışılıyor olsa da aslında telgrafın muhatabı tüm Anadolu olup, bunun gereği her vilayette tutuklama-sürgün operasyonuna başlanmıştır. Talât’ın emriyle İstanbul’da yüzlerce Ermeni tutuklandı ve Çankırı, Ayaş, Kastamonu’ya sürüldü.[10] Toplamda 2345 kişi[11] ya da 1800 kişi[12] sürüldüğü iddia edilmişse de 610 kişilik[13] liste de vardır. Rakamlarda farklılık olsa da bir gerçek var ki, hedefte olan Ermenilerdir.
Hitler’in diliyle “liderlik yeteneği” olan Ermenilerin sürgün kafilesi, ölüme yolculuktu. Nesim Ovadya İzrail’in araştırmasına[14] göre, İstanbul’dan Çankırı ve Ayaş’a 250 Ermeni aydını, partilisi sürüldü ve 174’ü öldürüldü. Bunlardan 3’ü mebustu; Dr. Nazaret Dağavaryan (Sivas) ve Dr. Garabet Paşayan (Sivas) ile idam edilen Hampartsum Boyacıyan’dı (Murad-Kozan). Ayrıca mebuslardan Isdepan Çıracıyan (Ergani) Diyarbekir’de ve Onnik Tertsakyan’ı (Arşag Vramyan-Van) Van’da tutuklandı ve katledildi. Haziranda da İstanbul’da mebus Krikor Zohrab (İstanbul) ile Hovhannes Seregülyan (Vartkes-Erzurum) tutuklandı ve Diyarbekir’e götürülürken[15] yolda öldürüldü. Zohrab ve Vartkes, nazır Talât’la ilişkisine ve mebus olmalarına o kadar güvenmiş ya da İttihatçı hükümet planını anlayamamış olmalılar ki, Ermeni devrimcilerin Konya-Ereğli’de ve Urfa’da kaçırma planını bile reddettiler. 1915’te Mebusan’ın üç döneminde seçilen 22 Ermeni mebustan 6’sı öldürüldü ve 1’i asıldı.
2021’de mebusların tutuklanması, aslında bir 1915 icraatıdır; 7 Ermeni mebustan 4’ü (Krikor Zohrab, Hovhannes Seregülyan, Onnik Tertsakyan ve Isdepan Çıracıyan) halen Mebusan üyesiyken tutuklandı ve hayatlarına kastedildi.
Darağaçları meydanlardaydı… SDHP’li Paramaz ve 19 yoldaşı da 10 aylık sorgunun ardından 14/15 Haziran 1915’te idam edildi.
İttihatçı hükümet şarkta Ermenileri yerinden-yurdundan ederken, garpta Bulgaristan’a Osmanlı-Almanya safında savaşa katılması karşılığında Batı Trakya’dan toprak[16] bağışladı. Memleket toprağını savaş rüşveti olarak verenler Anadolu’yu kan gölüne çevirdi!
24 Nisan’dan itibaren Ermeni milleti önderlerinin katledilmesi ve Hitler’in “Polonya’da liderlik yeteneği olanları yok edin” emri gereği 3500 aydının öldürülmesi[17] özünde aynı nitelikte imhadır; siyasikırımdır. Yakında 1965-1966’da Endonezya’da askeriyenin 500 bin komünisti öldürmesi de bir siyasikırımdır.[18]
24 Nisan’a kadar belli bölgelerde yoğunlaştırılan Ermeni sürgünü, bu tarihten sonra tüm Anadolu’da icra edildi. Kitlesel sürgün öncesinde 26 Nisan ile 9 Mayıs 1915’te çıkartılan iki geçici kanunla tüm Hıristiyan’dan ve özellikle Ermeni’den silah toplatıldı[19] ve İslam ahalisi de fiilen silahlandırıldı. Silahsızlandırılan Ermenilerin kitlesel sürgününün yasal kılıfı 27 Mayıs 1915 tarihli Tehcir Kanunu’yla yapıldı. Kapsam olarak Ermeni lider-aydın kırımı yani siyasikırım olarak başlayan imha, soykırıma dönüştü.
Ermenileri yerinden-yurdundan kopartma emrini içeren telgraflar, ilgili birimlere “Bizzat hallolunacaktır” gibi birkaç kelimelik uyarı notuyla[20] gönderildi. Böylece emrin verildiği makam sahibi şahsen doğrudan muhataptı. Bunun pek çok örneği bulunmaktadır.
Ne kadar Ermeni sürüldüğüne her kurumun cevabı farklıdır; Genelkurmay verilerinde[21] 413.067, nazır Talât’ın özel defterinde[22] 924.158, valilik raporlarında[23] 422.758 ve 17 Aralık 1916’da Sadrazama sunulan belgede[24] 702.900 Ermeni sürüldü. Osmanlı kayıtlarına[25] göre 1,3 milyon Ermeni nüfusunun varlığı dikkate alındığında, İttihatçılar hedeflediğini gerçekleştirmiş Ermenileri toprağından kopartmıştır.
Sürgüne Kayseri özeliyle dikkat çekeceğim. Mutasarrıf Zekâi’nin 18 Eylül 1915 tarihli şifresine göre, yaklaşık 50 bin Ermeni’den 1517’si Katolik ve 1967’si Proteston olmak üzere merkezden 44.271 Ermeni sürüldü ve kalan Ermeniler de yüzde 5 oranına göre İslam köylerine dağıtıldı. Daha önceki 765 Ermeni de eklendiğinde sürülen toplamı 45 bini aştı.[26] Kayseri Ermenilerinin sürülmesinin gerekçesiyse, ayaklanma değil, aslında hiçbir şey değildir; yakalanan 21 veya 90 bomba/patlayıcı hikayesidir.[27] Bu, aranan bahaneden başka ne olabilir? Diğer vilayet özelinde aktarılan vakalar bundan farklı değildir. Van özelini ayrıca tartışmak kaydıyla, sürgün gününde hiçbir vilayette veya kasabada çatışmadan ve direnişten bahsedilmemesi de, Ermenilerin ne denli teşkilatlı ve silahlı olduğunun yalın izahıdır. “Toplanın şu gün gidiyorsunuz” denmiş ve Ermeniler de emre uymuştur.
Zamanla “Ermenileri sürün” şifrelerine malını ve mülkünü halledin de eklendi. Hatta İslam dinine dönenlere, İslam biriyle evlenene ve Ermeni yetimini evlatlık alana kişisel mülkünün verileceği[28] de emredildi. Sürgün gibi mülkün yağmalanması bir kanunla düzenlendi. 26 Eylül 1915 tarihli Tasfiye Kanunu, 15 Nisan 1923 tarih ve 333 sayılı kanunla[29] yeniden yapılandırıldı ve 8 Kasım 1988’e kadar yürürlükte kaldı. 333 sayılı kanun, mülkiyetin ve dolayısıyla ekonominin Türkleştirilmesi sisteminin temel kanunuydu. Nitekim, Lozan Antlaşması uluslararası arenada ve 333 sayılı kanun da içeride tapu meselesinin çözümüydü ve Cumhuriyet, bu tapu üzerine bina edildi. 1924’ten itibaren ekonominin Türkleştirilmesinin kanunları bir bir çıkartıldı ve uygulandı.
1910’larda İttihatçıların temellendirdiği ve Kemalistlerin inşasını tamamladığı Türk millî devletinin kurucu öğesi milletten Türk ve dinen Sünni İslam’dır. Sünni İslam, Hıristiyanların tasfiyesinde yani Anadolu’nun İslamlaştırılmasında asli unsurdur. Bunu Tarık Zafer Tunaya[30] şöyle vurguladı: “İttihat ve Terakki’nin bir yüzü ne denli Türkçü-milliyetçi ise öteki yüzü de [o] kadar İslamcıdır.”
Osmanlı kayıtlarına göre 1914’ten 1923’e tahminen 3 milyon Hıristiyan’ın tasfiyesiyle 100 binlerce mülkü Türk-İslam’a transfer edildi. Asırlık icrayla sabittir ki, Türk milliyetçiliğinin ekonomi politiği, milletten Türk’ten ve dinen Sünni İslam’dan gayrısının demografik ve ekonomik yapıdan tasfiyesidir.
Sonuç bir; Ermeni soykırımı ekonomi politiğinin üç maddesi: 1- Ermeniler yerinden-yurdundan kopartıldı, 2- Malı-mülkü yağmalandı, 3- Tarihi ve kültürel varlığı imha edildi.
Sonuç iki; 1914-1923 döneminde önce Ermenilerin ve ardından Rumların tasfiyesiyle, 1914’te bugünkü TC sınırlarında toplam nüfusta yüzde 20 olan Hıristiyan payı, 1927’de yüzde 2,8’e geriledi ve bugünse belki binde 1. Bu pay, ithal edilen 8-10 milyon Suriyeli, Afgan, Uygur, Kazak vesaire İslam/ümmet nüfusu dikkate alındığında çok daha küçülecektir. Demografik yapı homojenleştirildi; faşistlerin höykürmesiyle “yüzde 99,9 İslam”a varıldı! Bu, Türkçülerin ve Sünni İslamcıların “hoş görülü” tarihidir!
NOTLAR
[1] Dikran Mesrob Kaligian, Taşnaklar ve İttihatçılar, çeviren: Deniz Mutlu Taşyürek, Aras Yayıncılık, İstanbul-2017.
[2] General Fahri Belen, Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi 1914 Yılı Hareketleri, Genelkurmay Basımevi, Ankara-1964, s. 47-48.
[3] Maliye Nazırı Cavit’in açıklaması, Meclis-i Mebusan Zabıt Ceridesi (MMZC), devre: 3, sene: 4, cilt: 2, 21 Şubat 1334 (6 Mart 1918), Ankara-1991, sf. 424-426 ve Meclis-i Ayan Zabıt Ceridesi, devre: 3, sene, 4, cilt: 1, 2 Mart 1334 (15 Mart 1918), Ankara-1990, sf. 532-533, 540.
[4] BOA, DH. ŞFR, 50/127, 15 Şubat 1330 (28 Şubat 1915), aktaran Osmanlı Belgelerinde Ermenilerin Sevk ve İskânı, 1878-1920, Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Ankara-2007, s. 110-111, [Osmanlı Belgeleri-2007].
[5] BOA, DH.ŞFR, 52/96, 97 ve 98, 11 Nisan 1331 (24 Nisan 1915).
[6] MMZC, devre: 3, sene: 1, cilt: 1, 23 Haziran 1330 (6 Temmuz 1914), Ankara-1991, s. 606-613.
[7] Genelkurmay ATASE, Arşiv Belgeleriyle Ermeni Faaliyetleri, 1914-1918, cilt: 1, Ankara-2005, s. 71; Genelkurmay ATASE (1914-1918), cilt: 8, s. 38-70, 99, 491-549; Osmanlı Belgeleri-2007, s. 112-116, 121-124, 133-134.
[8] BOA-Katalog, DH.ŞFR, 44/200, 28 Ağustos 1330 (6 Eylül 1914); Dahiliye Nezareti Emniyet Umum Müdürlüğü, Dosya 44, 844/51, aktaran, Kâmuran Gürün, Ermeni Dosyası, Türk Tarih Kurumu Yayınları, 3. baskı, Ankara-1985, s. 212.
[9] 24 Nisan 1915’te İstanbul’da başlayan sürgün için bakınız: Aram Andonyan, Gomidas Vartabed ile Çankırı Yollarında, Çeviren: Ali Çakıroğlu-Armand Baron, Belge Yayınları, İstanbul-2012.
[10] BOA, DH.ŞFR, 52/102; DH.ŞFR, 52/255; DH.EUM.2. Şb, 10/73, aktaran Osmanlı Belgeleri-2007, s. 127-132, 232-238.
[11] Kâmuran Gürün, age, s. 213.
[12] Kemal Çiçek, Ermenilerin Zorunlu Göçü (1915-1917), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara-2005, sf. 35.
[13] BOA, DH.EUM, 2. Şube No: 67/31, aktaran, Prof. Dr. Yusuf Sarınay, 24 Nisan 1915’te Ne Oldu?, İdeal Kültür-Yayıncılık, İstanbul-2012, s. 195, Ek-1. Sarınay’a göre belge tahminen Ağustos 1916 tarihlidir.
[14] Nesim Ovadya İzrail, 24 Nisan 1915 İstanbul, Çankırı, Ayaş, Ankara, İletişim Yayınları, 2. baskı, İstanbul-2014, s. 227-233.
[15] Nesim Ovadya İzrail, 1915 Bir Ölüm Yolculuğu Krikor Zohrab, 2. Baskı, Pencere Yayınları, İstanbul-2013, s. 338-339, 360.
[16] Lozan Barış Konferansı, tutanaklar-belgeler, çeviren: Seha. L. Meray, cilt: 1, Yapı Kredi Yayınları, 2. baskı, İstanbul-2001, s. 29, 33, 43, 46; Celâl Bayar, Ben De Yazdım, Millî Mücadeleye Gidiş, cilt: 4, Sabah Gazetesi Kitapları, İstanbul-1997, 162-166; Henry Morgenthau, Büyükelçi Morgenthau’nun Öyküsü, çeviren: Attila Tuygan, Belge Yayınları, İstanbul-2005, s. 203-204; Halil Menteşe’nin Anıları, Hürriyet Vakfı Yayınları, İstanbul-1986, s. 220-221; Sabahattin Selek (hazırlayan), İsmet İnönü Hatıraları, Bilgi Yayınevi, 1. Basım, Ankara-2006, s. 337.
[17]Hitler’in 12 Ekim 1939’da Polonya Genel Valisi olarak atadığı Hans Frank’a verdiği gizli emir: “Polonya’da liderlik yeteneği olanlar tasfiye edilmelidir.” (William L. Shirer, Nazi İmparatorluğu, cilt: 2, Çeviren: Rasih Güran, Ağaoğlu Yayınevi, İstanbul-1968, s. 1018-1026.)
[18] Michael Mann’in soykırım, siyasikırım ve sınıfkırım analizi, Michael Mann, Demokrasinin Karanlık Yüzü, Çeviren: Bülent O. Doğan, İthaki Yayınları, İstanbul-2012, s. 20-22, 130-324.
[19] Seferberlikte ahali nezdinde bulunan silah, cephane ve mevaddı müşteilenin ciheti askeriyeye teslimi hakkında kanunu muvakkat, Takvim-i Vekayi, 21 Nisan ve 29 Nisan 1331, no: 2161 ile 2169 ve DÜSTUR, 2. Tertip, cilt: 7, s. 588, 594, aktaran, Sicilli Kavanini, 16’ncı cilt, Karakoç Sarkis, Cihan Kitaphanesi, 1936, sf. 669-670.
[20] BOA, DH.ŞFR, 48/220 ve 52/96, 97, 98 ve 52/282 ve 55/92 ve 56/315 ve 58/124, aktaran, Osmanlı Belgeleri-2007, s. 103-104, 125-126, 134-135, 221, 277, 321-322.
[21] BDH, Kls: 361, E.D: 1030, Y.D: 1445, F: 1-6 (7-8), aktaran Genelkurmay ATASE (1914-1918), cilt: 1, s. 147.
[22] Murat Bardakçı, Talât Paşa’nın Evrak-ı Metrûkesi, Everest Yayınları, 1. baskı, İstanbul-2008, s. 76-77.
[23] Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, Ermeni Tehciri, Babıali Kültür Yayıncılığı, İstanbul-2004, s. 95-96.
[24] Genelkurmay ATASE Arşivi. Nu: 1/2, Kls: 361, Dos: 1445, Fih. 15-23, aktaran Doç. Dr. Azmi Süslü, Ermeniler ve 1915 Tehcir Olayı, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörlüğü-Yayın No: 5, Van-1990, s. 125-131; Kamuran Gürün’de belge tarihi 7 Aralık 1916, Kâmuran Gürün, age, s. 223.
[25] Kemal H. Karpat, Osmanlı Nüfusu (1830-1914), Çeviri: Bahar Tırnakcı, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul-2003, s. 226-227.
[26] BOA, DH.EUM. 2. Şb, 68/75, aktaran Osmanlı Belgeleri-2007, s. 260.
[27] 1916 raporuna göre 90’ı aşkın ve ATASE belgelerine göre 21 bomba yakalandı, Ermeni Komitelerinin A’mâl ve Harekât-ı İhtilâliyyesi, İ’lân-ı Meşrutiyyet’den Evvel ve Sonra, İstanbul-1332(1916), Hazırlayan: H. Erdoğan Cengiz, Başbakanlık Basımevi, Ankara-1983, s. 221-227; BDH, Kls: 385, E.D: 1021, Y.D: 1530, F: 5 (1), aktaran Genelkurmay ATASE (1914-1918), cilt: 1, s. 53-54.
[28] 13 valiye, 11 mutasarrıfa ve 8 Emvâl-i Metrûke Komisyonu riyasetine gönderilen 11.8.1915 tarihli şifre, BOA, DH.ŞFR, 54-A/382, aktaran Osmanlı Belgeleri-2007, s. 211.
[29]TBMM ZC, I [dönem]/29 [cilt]-15 ve 16 Nisan 1339 (1923), s. 159-175 ve 199 ve Fihrist-s. 4.
[30] Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasal Partiler, İttihat ve Terakki, Bir Çağın, Bir Kuşağın, Bir Partinin Tarihi, cilt: 3, İletişim Yayınları, İstanbul-2000, s. 377.