Korkut AKIN yazdı: Bir toplantı sonrası, Atilla Özsever, “Proleter gazeteci” olduklarını söylüyor, tabii soru hemen geliyor: “Ne demek proleter?”… gerisini kitaptan siz okuyun.
“Başkanlık rejimi az gelişmiş ülkelerde diktatörlüğe gider.” Anayasa Profesörü Tarık Zafer Tunaya ile yaptığı 1988 tarihli söyleşisinden gazeteci Atilla Özsever’in başlığa çıkarttığı sözü… Aradan 30 yıldan fazla bir zaman geçince bir siyaset bilimcinin, bir anayasa profesörünün eski gazetelerde kalan cümlesi bizim bir kez daha dönüp yakın tarihe bakmamızı istiyor.
Asker kökenli bir 68’linin anılarını okuduğumuz “Mesele Teslim Olmamakta”nın öne çıkarılması gereken kısmı, 68’lerde yaşananlar ve 12 Mart değil, özellikle 12 Eylül sonrasıdır (bana göre). Özsever de anılarının dörtte üçünü yakın döneme ayırmış zaten.
12 Mart sürecinde tutuklanan, 1974 affıyla hapisten kurtulan Atilla Özsever, gazetecilik ve akademisyenlik yıllarını anlatıyor. Belli bir bilgi birikimi ve siyasal kültürü nedeniyle çalışma dünyasını tercih etmiş ve “Emek ve İnsan” köşesiyle ilgi çeken bir gazeteci olmuş. Önemli işler başardığını, o dönemi yaşayanlar hatırlar, ama hem geçen zaman içerisinde unutulmuş (ama önemli) ayrıntılar hem de çözümleri yarın için rehberlik edebilir.
Çözüm muhakkak bulunur, yeter ki istensin…
12 Eylül sonrasında askeri yönetimin, artık herkesin bildiği bir telefonla gelen yasaklarının yanında bir de “patronun” sansür ölçütü varmış: Her ne yazarsanız yazın, ama asla patronun sevgilisini kötü, çirkin, haksız gösterecek bir haber yapmayın. İşten atılırsınız. Ödüller kazanmış önemli bir muhabir/gazeteci olmanız bu sonu değiştirmez. Tilkinin tavuk üzerine kırk oyunu varmış ya gazetecinin de sansür belasını defedecek bir yol vardır muhakkak. Atilla Özsever de spor konulu bir haberi ekonomi sayfasına koyarak hem istediklerini söyleyebilmiş hem de asıl ilgililerin dikkatini çekmeyi başarmış.
Bir toplantı sonrası, Atilla Özsever, “Proleter gazeteci” olduklarını söylüyor, tabii soru hemen geliyor: “Ne demek proleter?”… gerisini kitaptan siz okuyun.
Sanmayın ki güllük gülistan…
Gazeteci, özellikle “teslim olmamakta bütün mesele” demişse sorunlar yumağından kurtulmakta güçlük çekiyor. Sanayicisiyle, iş insanıyla, patronuyla, iktidardakilerle sürekli didişmek zorunda kalıyor. Dik duruş sergileyip de kararlı olduğunu göstermezse, yani Sedat Simavi’nin dediği gibi kalemini kırma pahasına da olsa satma pahasına saldırılara göğüs germezse çarkın dişlileri arasında ezilip yok olması işten bile değil.
Kendisi 43 yaşında emekli olan bir Bakan, muhalefetteyken itiraz ettiği “mezarda emeklilik” yasasını, hiçbir şey olmamış gibi canla başla savunarak çıkarttığında, gazete haberleriyle bir daha seçilemeyip tarihin sayfaları arasında siliniyor ister istemez.
Bir gün, çalıştığı (adını vermek bile gereksiz, artık yandaş) gazetenin patronu, memurların hakkını savun, ama hükümeti de fazla eleştirme diye dostça(!) nasihat ediyor. Bir kalemi, bir ceketi var Özsever’in alıp gidebileceği… Ruhunu satmak yerine onurunu korumayı tercih ediyor hep.
Gazeteci de başaramayabilir
1994’te, İstanbul’da yerel yönetimi alan ve Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen, Recep Tayyip Erdoğan, 1200 işçiyi kapının önüne koyuyor. İslam hukuku Mecelle’ye göre, grevde ücret ödenmesi helal değildi ve grev süresince işçiye ücret ödenmeyeceği hükme bağlanmış… Şimdi, daha iyi anlaşılıyor AKP’li belediyelerde neden grev yapılmadığı!
2002 tarihinde çıkarılan İş Güvencesi Yasasının uygulama alanı, AKP iktidarınca 2003 yılında daraltılıp tazminatlar da azaltılabiliyor. Zamanın Başbakanı, Recep Tayyip Erdoğan, çıkarılan İş Kanununa tepkilerine, 2003’teki Türk-İş Genel Kurulunda, delegelere, şöyle sesleniyor: “Siz, Türkiye’nin tamamı değilsiniz. Türkiye, 70 milyon. Ben sizin kürsünüzden 70 milyona sesleniyorum.” AKP iktidarının, “demokrasi cilası” Gezi direnişiyle düştü. Atilla Özsever’in işi de kolay olmasa gerek; demokrasi havarisi görülen iktidarın cilasını 2003’ten itibaren dökmeye başlamışsa da… İstanbul Kanalı, siyasal baskılar, sosyal medya mesajı atanların bile tutuklanması, köprü ve otoyolların yapılması, doğanın katledilmesi, ekonomik durum, kayyum atamaları, devletin borçları, enflasyon, şimdilerde de korona salgını karşısında yaşananlar ise hepimizin gözleri önünde yaşanıyor.
Birçok haberi ödüllendirilen Atilla Özsever gazetecilikteki başarılarını, hem çalışıp hem öğrenimini tamamlayarak doktora yapmasıyla akademik alana da taşıyor. Tabii, yine benzer sorunlarla karşı karşıya.
Ekonomiyle sanat iç içe…
Özsever, ekonomi sayfasındaki köşesine bir de şiir bölümü ekliyor. Doğal olarak okurların ilgisini çekiyor. Hatta gazete yönetimi kaldırınca şiirleri, okur mektupları yağıyor idareye… Tabii ki, yöneticiler görmezden geliyor o tepkileri. Aradan yıllar geçse de, ilk karşılaşmalarında biraz utangaç, biraz gizlice kendilerini affettirecek cümlelerini okumanızı isterim.
Mesele Teslim Olmamakta
Atilla Özsever
Anılar
Ayrıntı Yayınları
Ekim 2021, 320 s.