İktidarın yeni “Kontrollü Normalleşme Kararları”na tepki gösteren TTB’nin Merkez Konsey Başkanı Şebnem Korur Fincancı, Sağlık Bakanlığı ve iktidarın tüm uyarılara kulağını tıkadığını belirterek “Salgın böyle bitmez. Bu bir sosyal cinayet” dedi.
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Yürütme Kurulu, sağlık çalışanlarının yaşam hakkına ilişkin TTB Genel Merkezi’nde açıklama yaptı. TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, 2’nci Başkan Doç. Dr. Ali İhsan Ökten, Genel Sekreter Prof. Dr. Vedat Bulut ve MYK üyeleri Doç. Dr. Deniz Erdoğdu ile Dr. Çiğdem Aslan açıklamaya katıldı.
“Bu bir sosyal cinayet”
TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı basın toplantısını Paul B. Preciado’nun Michel Foucault’dan esinlenerek sarf ettiği “Yaşadığın toplumun nasıl bir siyasi hükümranlık biçimi kurduğunu söyle, karşılaşacağın salgınların alacağı biçimi ve onlarla nasıl mücadele edileceğini söyleyeyim” cümlesiyle başlattı. “Salgın bu şekilde bitmez” diyen Şebnem Korur Fincancı, bir yıl boyunca Sağlık Bakanlığı’na yazdıkları yazışmaları ve önerileri hatırlatan Fincancı, uzunluğu 50 metreye ulaşan bir yıldır sağlık Bakanlığı’na yazdıkları yazışmaları göstererek, “Salgının gelebileceği noktayla ilgili öngörülerimizi, alınması gereken tedbirleri topluma ve Sağlık Bakanlığı’na anlattık. Ama bu öngörülerimize ilişkin, insanların yaşamını korumak için iktidar bugüne kadar hiçbir önlem alınmadı. 50 metrelik kağıtları, uyarılarımızı, önerilerimizi görüyorsunuz. İktidar toplumu yok sayan bir yerde duruyor ve bu kağıtlar da bunun bir kanıtıdır. İnsanların yaşam hakkı ihlal ediliyor. Bu bir sosyal cinayet” şeklinde ifade etti.
“Türkiye Avrupa’da yeni vaka bildiriminin en yüksek olduğu ülke”
İktidarın yeni “Kontrollü Normalleşme Kararları”nı uygulamasının üzerinden 38 gün geçtiğini hatırlatan Doç. Dr. Ali İhsan Ökten, normalleşmenin bilimsellikten uzak gerçekleştiğini belirterek, “Gerekli adımlar atılmadan önce Covid-19 hastalığında resmi sayılara göre günlük vaka 8 bin, ölüm sayısı da 65’lerin altındaydı. Sağlık Bakanlığı’nın sayılarına göre bugün hasta sayısı 55 bini ve ölüm sayısı da 250’yi aşmış durumda. Bu sayılarla Avrupa’da yeni vaka bildiriminin en yüksek olduğu ülkeyiz” dedi.
Hastane doluluk oranları alarm vermektedir!
Salgınla mücadelede koruyucu sağlık hizmetlerini görmezden gelen iktidar nedeniyle ikinci ve üçüncü basamak sağlık hizmetlerinin de kapasitesinin aşılmak üzere olduğunu açıklayan Ökten, “Ankara, İstanbul, İzmir, Bursa, Samsun gibi illerimizde hastane doluluk oranları alarm vermektedir. Sağlık Bakanlığı verilerine göre 420 binin üzerinde yurttaşımız Covid-19 hastasıdır. Üstelik bu sayılar bilimsel standartlara dahi uydurulamamış filyasyon verileridir. Türkiye’de bilimsel anlamda filyasyon hiç yapılmamıştır. Hasta ve temaslı takibinde de çok ciddi aksaklıklar iletilmektir. Pandemiyle mücadelenin başarısız olmasının nedeni bilimsel önerilerin dinlenmemesi ve ticari, siyasi önceliklerin gözetilerek, şeffaf olmayan bir biçimde sağlık yönetimsizliğinin sergilenmesidir. Yani başarısızlığın asıl nedeni topluma karşı görevlerini terk etmiş, sorumluluklarından çoktan vazgeçmiş yönetim tarzıdır” diye konuştu.
“İktidar virüsle randevulaşacak kadar ileri gitmiştir”
Ökten, tüm başarılı dünya örneklerinde sağlık emek örgütlerinin ve toplumun salgınla mücadelenin aktif bir bileşeni olduğuna işaret ederek “İktidar, önlemleri göstermelik aldığını, virüsle adeta randevulaşacak kadar ileriye taşımıştır. 1 Mart’a açılma randevusu verip ‘Ramazan ayına kadar herhangi bir önlem almayacağım’ demek, bilimsel değil algısal bir tutumdur. Beklediğimiz sürede fazladan kaybettiğimiz her canımızın sorumlusu bu kararı alanlardır. Bu tutum kendi yaşam biçimlerinin topluma dayatılmasıdır” sözlerine yer verdi.
Yeni bir sağlık sistemi kurulmalıdır!
Ökten’in “Türk Tabipleri birliği olarak iktidar bir kez daha uyarıyoruz. Geç kaldınız, önlenebilir ölümleri önleyemediniz. Her gün yüzlerce insanımızı kaybettiğimiz son durumda acil adımlar atılmalıdır” sözlerinin ardından TTB Merkez Konseyi üyesi Doç. Dr. Deniz Erdoğdu iktidarın acil olarak atması gereken adımları şöyle sıraladı:
*Mevcut sağlık politikalarının başarısız olduğu artık kabul edilmeli; sağlığa bütüncül bakan toplum ve sağlık örgütlerinin katılımıyla dayanışma içerisinde yeni bir sağlık sistemi kurulmalıdır.
*Pandemi ile mücadele, derhal geniş katılımlı yerel pandemi kurullarına devredilmelidir. Bu kurullara yerel yönetimler, sağlık emek ve meslek örgütleri, ve toplum dahil edilmelidir.
*Bilimsel kriterlere uygun filyasyon çalışmalarına hızla başlanıp salgının ilk kaynağına ulaşılmalı, bireyler hastalanmadan veya hastaneye gelmeden gerekli adımlar atılmalıdır.
*Çalışanlar sosyal ve ekonomik hiçbir kayba uğratılmadan; AVM, fabrika, lokanta, atölye, şantiye gibi kalabalık ve kapalı alanlar derhal kapatılmalıdır. En az 14 gün tercihen 28 gün zorunlu üretim alanları dışında çalışanlar hiçbir şekilde mağdur edilmeden çarklar durdurulmalıdır. Zorunlu üretim alanlarında çalışanlar için işyerine ulaşmada ve iş yerlerinde fiziksel önlemler alınmalı, dönüşümlü çalışma modelleri ile çalışma ortamlarında bulunan sayısı azaltılmalıdır.
*Uluslararası dolaşım en aza indirgenmeli ve yalnızca çok gerekli şartlarda olmalı, yurtdışı seyahatlerinde 14 gün karantina uygulanmalıdır.
*Aşılamada hedef toplumsal bağışıklık olmalıdır. Etkili bir aşılama programı uygulanmalıdır. Aşı temini ile ilgili süreç şeffaf bir biçimde kamuoyu ile paylaşılmalı, toplumun önüne net bir aşı takvimi konulmalıdır. Mevcut durumda hızlı aşılama salgınla mücadelenin en önemli parçasıdır.
*Sağlık çalışanlarının mevcut pandeminin yükü yetmezmiş gibi iktidarın vurdumduymazlığıyla daha da tükendiği görülmelidir. COVID-19’un meslek hastalığı kabul edilmesi gibi basit bir adımın bile atılmaması halen bir ayıp olarak ortada durmaktadır. Halen atanmayı bekleyen ve KHK ile gerekçe gösterilmeden ihraç edilmiş tüm sağlık çalışanları hızla salgınla mücadelede yerlerini almalıdır. Sağlık çalışanları artık dinlenebilmelidir.
*Kapatılmış olan Hıfzıssıhha Enstitüsü gibi yapılarımızın ne kadar gerekli olduğu şimdi bir kez daha anlaşılmıştır. Artık sağlıkta birilerini zengin edecek değil toplumun ihtiyaçlarına yönelik adımlar atılmalı; aşıda patenti ortadan kaldıracak uluslararası adımlar atılmalıdır. Küresel sorunda çözümün de küresel olduğu kabul edilmelidir. Kimseyi geride ve yalnız bırakmayan uluslararası koordinasyon acilen kurulmalıdır.