Ziya ULUSOY yazdı – “Kızıldere direnişçiliği, Erdoğan faşizmine karşı mücadelede esin kaynağımız, sosyalizm ve komünizm mücadelesinde güç aldığımız geçmişimizdir. Devrim ve sosyalizm mücadelemizde yaşayacaktır.”
50. yıldönümünde ON’ları ve Kızıldere direnişini anmak iki bakımdan önemli. Devrimci duygu açısından tabii ki zor. Bu yarım yüzyılda devrimci ve komünist hareket olarak Kızıldere’ye yakışan direnişçiliği sürdürdük. Fakat işçi sınıfı ve halk kitlelerini mücadeleye seferber etmek açısından o direnişçiliğe eşlik etmesi gereken başarıyı sağlayamadık. Bu, devrimci duygularımıza hüzün ekliyor. Kızıldere direnişine, Mahir ve ON’lara bu bakımdan armağan etmemiz gerekeni edemedik.
İkincisi Kızıldere direnişinin siyasi ve ideolojik anlamı. Bu çok geniş konuları kapsıyor. Makale sınırları içinde de olsa değinmek gerekiyor. Çünkü Kızıldere direnişinin bize vasiyeti ve yükümlü kıldığı görevler alanı.
İdeolojik olarak Kızıldere direnişi devrimci hareketin Marksizm Leninizm doğrultusunda ileri bir adımıdır. Kızıldere’nin içinde ve önünde yer aldığı 71 Devrimci Hareketi bu nedenle devrimci ve komünist hareket açısından atılımdır.
Çünkü her şeyden önce özellikle Türk halkının yakın tarihinde devletle çatışma geleneği pek yoktur. Onu eser-i antika müzesine göndererek işçi sınıfı ve ezilenlerin iktidarını kurma amaçlı geçmiş devrimci birikimi zayıftır. Bu geçmiş TKP’nin Kemalist burjuvaziyle uzlaşıcılığıyla birleşince devrimci hareket reformizmle malüldü.
71 Devrimci Hareketi’ne gelinceye değin TİP (Türkiye İşçi Partisi) ve MDD (Milli Demokratik Devrim) hareketi tarafından bu reformizm değişik başlıca iki biçimde devam ediyordu. TİP parlamentarist, yasalcı ve CHP uzlaşıcısı bir reformizmi sürdürdü. MDD hareketi ise daha radikal olmasına, Dev-Genç’i üretmesine rağmen gerçekte sol cunta destekçiliğiyle doğacak ezilenler için daha geniş demokrasi koşullarında geniş halk yığınlarını örgütlemeyi umuyordu. Bu nedenle sol cuntaya bel bağlıyordu. Her ikisinin ortak noktası ise mevcut burjuva devletle uzlaşmak, devrimi inşa etmekten kaçınmaktı.
Kızıldere direnişçileri ise öncesinden başlayarak devrimi inşa etme kararlılığını gösterdiler. Devrime yöneldiler. Dev-Genç’le işçi, köylü, öğrenci hareketlerini fiili meşru yolla ve militanca geliştirerek devrimcileştirdiler. 12 Mart yarı askeri faşizmi koşullarında ise faşist devlete meydan okudular. Bu ülkenin yakın tarihinde ezilen halkın iktidarını kurma amacına bağlanmış biçimde burjuva devleti yıkma tarihsel girişkenliğini teori ve pratikte kuşandılar.
Bunun önemi diğer ülke devrimleri için de geçerlidir. Örneğin 18 milyon Mısır’lı Mübarek diktatörlüğüne karşı ayağa kalkarken, ülkedeki sol ve komünist iddiasındaki harekette burjuva devleti eser-i antika müzesine göndererek ezilen halkın iktidarını kurma amacına bağlanmış devrimci direnişçilik geleneği olmadığı için, ayaklanmanın meyveleri devrimci harekete birikim olarak toplanamadı. İhvancılar, reformistler ve isim değiştirmiş Mübarekler halkı aralarındaki dalaşta yeniden bölüşebildiler.
Kızıldere direnişi halklarımızı burjuvaziden bağımsızca devrime seferber etme kararlılığıydı.
Faşizmin Mahir ve ON’lara acımasızca saldırganlığının nedeni de buydu. Mahir ve ON’lar, faşizme karşı mücadelenin baş eğmez devrimci direniş geleneğini inşa ettiler. Bu şüphesiz ki 71 Devrimci Hareketi’ni oluşturanların en önemli ortak niteliği. Faşizmle baş eğmez mücadeleci gelenek, 70’li yılarda vurucu güç olarak kullanılan ülkücü katillerle dövüşte devam etti. Devrimci hareketin henüz cunta gelmeden yenilmesini önledi.
Bugün ise Erdoğan faşizmine karşı sert direnişte feda ruhu olarak devam ediyor.
Kürt özgürlük hareketinde ise ulusal özgürlük için kendine özgü sürekli bir nitelik olarak yansıyorken bir kaynağını elbette Kızıldere direnişçiliğinden alıyor, ondan esinleniyor.
Faşizme karşı birlik sorununda Kızıldere ileri bir örnektir. ON’ların bizlere mesajı, devrimci partilerin birlik içinde devrimi inşa etmeleri gerektiğidir. Bu uğurda Mahir’ler ve Cihan’lar iki devrimci örgütün yöneticileri olarak birlikte faşizme karşı feda ruhuyla mücadele ettiler.
İbrahim de 12 Mart faşizmi altında ilk eylemini Sinan Cemgil’leri ihbar eden muhtara karşı yaparak faşizme karşı devrimci cephenin önemini bize miras bırakmada Kızıldere direnişçilerine katıldı.
Kızıldere Kürt sorununda da MDD ve TİP’in sosyal şoven çizgisinden kopuştu. Bunda tabii ki Mahir ve yoldaşları tayin edicidir. Mahir, partisinin teorik ve politik platformunu inşaya önem verdi. Bunun önemi belki bugün anlaşılamaz ama o dönemdeki devrimci teori yoksunluğu dikkate alınırsa önemi kavranabilir. Devrimci teori yokluğu koşullarında, kararlı devrimci pratikçi olarak, Mahir teorik ve siyasal bütünlüklü platform oluşturmaya, bunu partisinin temeli yapmaya önem veren bir liderdi.
Kürt sorununda da, TİP’in ve MDD hareketinin sorunu Misak-ı Milli sınırları içinde ele alan sosyal şovenizmine açıkça karşı çıktı ve şu çözüm yolunu vurguladı: “ulusların kendi kaderini tayin etme hakkının öngördüğü ayrılma, özerklik, federasyon vs. çözüm yollarının hangi şartlar altında ve ne zaman geçerli olabileceğini açıkça ortaya koy”mak gerekir. (Aydınlık Sosyalist Dergiye Açık Mektup). Bu o dönemde Marksist Leninist yönde yalnızca TİP’ten değil MDD hareketinden de önemli devrimci bir kopuştu.
Kızıldere direnişçiliği önceleyen dönemdeki kitle hareketine öncülük edenlerin tarafından devrimcileştirilmesinden doğdu. O sürecin devrimcileşen kitle hareketinden kopuk ele alınmamalıdır. Nitekim Mahir ve yoldaşları o sürecin başat devrimci sürükleyicisi olan Dev-Genç’te hakim olmaları nedeniyle de sonraki on yıllarda devrimci hareket üzerinde hakim, etkileyici oldular. Devrimci hareketi devrimci inşaya sıçratma kopuşlarını yaşayıp gerçekleştirdikleri için de sonraki süreçte bu denli etkileyici olabildiler.
Mahir ve yoldaşları 12 Mart faşizmi koşullarındaki PASS uygulamasını, önceleyen sürecin devrimci kitle hareketinden biraz kopukça ele alma yönünde büktüler. Bu, o günün koşullarında anlaşılır bir kusurdu. Fakat bunun etkisiyle, sonraki süreçte bu büküşü tek yanlı abartan bazı devrimci ardılları, devrimci kopuş ve aşmayı, kitle hareketini büyütme içinde gerçekleştirmeyi biraz küçümsediler. Adeta ondan kopuk devrimci kopuşlar gerçekleştirmeye yöneldiler.
Marksizm Leninizm doğma değil devrimci eyleme yol gösteren bilimsel teoridir. Bugünkü maddi sınıfsal koşulların değişikliğini mücadele taktiklerinde dikkate aldığı ölçüde devrimci hareket başarı sağlayabilir.
Kızıldere direnişçiliği, Erdoğan faşizmine karşı mücadelede esin kaynağımız, sosyalizm ve komünizm mücadelesinde güç aldığımız geçmişimizdir. Devrim ve sosyalizm mücadelemizde yaşayacaktır.