Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararına Avrupa’dan tepkiler sürüyor. AB ve BM üyesi ülkelerden gelen tepkilerde Türkiye’ye, “İstanbul Sözleşmesi’ne geri dön” çağrısı yapıldı.
Avrupa Birliği Dışilişkiler Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, “Türk hükümetinin İstanbul’un adını taşıyan bu anlaşmadan çekilmesinden derin üzüntü duyuyoruz. Şimdi geri adım atma değil liderlik gösterme zamanıdır” dedi. Borrell, bu kararın dünyaya da tehlikeli bir mesaj gönderdiği uyarısında bulundu.
Çekilme kararını yazılı bir açıklama ile kınayan Dışilişkiler Yüksek Temsilcisi Borrell, “adı İstanbul olan” bir anlaşmadan Türkiye’nin neden çekilmek istediğini anlamakta güçlük çektiklerini dile getirdi.
İstanbul Sözleşmesi’nin, kadına yönelik şiddetle ve aile içi şiddetle mücadelede yasal olarak bağlayıcı ilk belge olduğunu ve dünya genelinde kadınlara ve kız çocuklarına yasal koruma sağlamayı amaçladığını belirten Borrell, “COVID-19 salgını ve kadınların birincil kurban olduğu birçok çatışmanın bir sonucu olarak kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddet dünya çapında yeni seviyelere yükseldiğinden, bu anlaşma, bugün her zamankinden daha önemlidir” dedi.
“Geri adım atmak değil liderlik gösterme zamanı”
Şimdi geri adım atmak değil “liderlik göstermenin” zamanı olduğunu dile getiren Borrel şunları söyledi:
“Bu karar, Türkiye’de kadın ve kız çocuklarının korunması ve temel hakları konusunda riskler doğuruyor. Aynı zamanda dünya çapında tehlikeli bir mesaj da gönderiyor. Bu nedenle, Türkiye’yi kararını değiştirmeye zorlayamayız ama kararını yeniden gözden geçirmesini isteyebiliriz. Türkiye’nin, 21. yüzyılda insan haklarının, barışın, güvenliğin ve eşitliğin temel unsurlarından biri olan kadın ve kız çocuklarının haklarını savunmak için, kısa süre içinde, tekrar Avrupa Birliği’ne katılacağını umuyoruz.”
Von der Leyen: “İstanbul Anlaşmasını destekliyorum”
AB Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen de, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Kadına yönelik şiddet hoş görülemez. Kadınlar, onşarı korumak için yasal bir çerçeveyi hak ediyor. İstanbul Anlaşması’nı destekliyorum. Ve tüm imzacıları imzalarına sahip çıkmaya çağırıyorum” dedi.
Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor da, sosyal medya hesabından, “Türkiye’nin ‘cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle !’ İstanbul Anlaşması’ndan çekildiği haberine uyanmaktan dehşete kapıldım. Bu mevcut Türk hükümetinin gerçek yüzünü gösteren bir bayraktır: İnsan haklarında geri gidiş ve hukuka saygısızlık. Umarım Von der Leyen, başka bir alaydan önce bunu görebilir” dedi.
Haas: “Avrupa’ya gönderilen yanlış mesaj”
Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Mass Twitter hesabından yaptığı açıklamada, “İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması geriye doğru atılmış bir adım ve Avrupa’ya gönderilen yanlış bir mesajdır. Bu adım cinsiyet eşitliğini dünya genelinde geriletme çabalarının izinden gidiyor. Hiçbir gelenek kadınların şiddetten korunmasının tartışılmaya açılmasını meşru gösteremez” dedi.
Almanya’nın Avrupa işlerinden sorumlu Devlet Bakanı Michael Roth da Twitter hesabından yaptığı açıklamada, “İstanbul Sözleşmesi, kadınları ve çocukları pandemi döneminde belirgin şekilde artış gösteren ev içi şiddetten korumak için Avrupa Konseyi’nin önemli bir hukuki aracı. Türkiye’nin sözleşmeden çıkması yanlış zamanda verilen yanlış bir karar” ifadelerini kullandı.
BM’den de Türkiye’ye İstanbul Sözleşmesi’ne ‘Geri Dön’ çağrısı
Birleşmiş Milletler, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden ayrılmasına tepki gösterdi. BM’ye bağlı çeşitli kuruluşlar ve BM Kadın Örgütü tarafından yapılan ortak açıklamada, Türkiye’nin ‘İstanbul Sözleşmesi’nden ayrılma kararının yeniden değerlendirmesi ve sözleşmeye yeniden dönülmesi çağrısında bulunuldu.
BM kuruluşları tarafından yapılan açıklamada, kadına yönelik şiddet, aile içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye ilişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin, ‘İstanbul Sözleşmesi’ adı verilen ilk ve en geniş kapsamlı uluslararası anlaşma olduğu belirtildi.
“Şimdiye kadar yapılan tüm çabaları baltalayacak”
BM kuruluşları, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesinin kadına yönelik şiddeti önlemek ve bunlarla mücadele etmek için şimdiye kadar harcanan önemli çabaları baltalayacağını açıkladı.
BM kuruluşları, İstanbul Sözleşmesi’nden ayrılan Türkiye’de, ulusal, yasal, siyasi ve kurumsal çerçevelerin daha da güçlendirilmesine yönelik ilerlemeyi engelleyeceğinden endişe duyduklarını açıkladı.
“Türkiye’de her yıl yüzlerce kadın öldürülüyor”
BM kuruluşları kadına yönelik şiddetin Türkiye’de özel bir endişe kaynağı olduğunu belirtti. 2014 yılında yapılan Ulusal Kadına Yönelik Şiddet Araştırması’na göre, Türkiye’de, evlenmiş kadınların yüzde 38’inin yaşamları boyunca fiziksel veya cinsel şiddete maruz kaldığını bildirildiğini kaydetti. BM kuruluşları, Türkiye’de kadına yönelik şiddetin aşırı bir durumda olduğunu, çoğu zaman kadına yönelik şiddet olaylarının ölümle sonuçlandığını belirterek, “Türkiye’de her yıl yüzlerce kadın öldürülüyor” dedi.
“Türkiye’yi İstanbul Sözleşmesi’ni tam olarak uygulamaya davet ediyoruz”
BM kuruluşları, 2012 yılında Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’ni onaylayan ilk ülke olduğunu, aynı zamanda ailelerin korunması ve kadına yönelik şiddetin önlenmesine ilişkin çıkartılan yeni yasalarla ulusal mevzuatını anlaşmayla uyumlu hale getirmek için önemli adımlar attığını kaydetti.
BM kuruluşları, “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni, İstanbul Sözleşmesi’ni tam anlamıyla uygulamaya, tüm kadın ve kız çocuklarının güvenlik ve haklarını korumaya ve geliştirmeye devam etmeye çağırıyoruz” dedi.
BM kuruluşları kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddetin dünyadaki en yaygın insan hakları ihlalleri arasında yer aldığını, dünyada her üç kadından birinin, yaşamları boyunca partnerleri ya da başkaları tarafından fiziksel veya cinsel şiddete maruz kaldığı kaydedildi.
Avrupa Konseyi’nde 45 ülke imzaladı
Kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye ilişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi 2011 yılında, İstanbul’da imzalandı, 2014 yılında yürürlüğe girdi. Konsey’in üyesi Türkiye anlaşmayı ilk imzalayan ülke oldu. Bugün 47 Avrupa Konseyi üyesi ülkedem 45’i anlaşmayı imzaladı.
Bu sözleşme, Avrupa’da cinsiyete dayalı şiddeti önlemek, şiddet mağdurlarını korumak ve failleri cezalandırmak için bağlayıcı standartlar belirleyen ilk araç olarak üm dünyada önem verilen bir metin. Avrupa düzeyinde, 2014’ten önce, genel bir yasal çerçeve yoktu.
Avrupa Parlamentosu’na göre, AB’de her üç kadından biri (% 33) 15 yaşından beri fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalıyor. Bir meslekte veya üst düzey yönetici pozisyonlarında çalışan kadınların% 75’i cinsel tacize uğruyor. Her 10 kadından 1’i, cinsel tacize veya yeni teknolojilerle takip edilmeye maruz kalıyor.