Hayri EROL yazdı – Kent Emekçileri Dayanışması’nı oluşturanlardan beklentimiz, işçi sınıfının politik birliğini sağlamak uğruna kendi parti ve örgüt anlayışlarını, işçi sınıfının çıkarlarının önüne çıkartmamalarıdır.
8 Kasım 2020 tarihinde kent emekçileri dayanışması internet ortamında bir buluşma gerçekleştirdi. Katılım, toplantının başlarında bir ara 200 kişiye kadar ulaştı. Bu toplantı işçi-emekçi hareketi bakımından son yılların en anlamlı, en nitelikli buluşması sayılabilir. Çünkü 17 Aralık 2017 tarihinde İstanbul’da yapılan Emek koordinasyonu toplantısından sonra bu nitelikte bir buluşma ya da toplantı gerçekleşmedi. (Dijital ortamda ekran üzerinden olsa da) Pandemi sürecinde her gün yüzlerce insanımızın hayatını kaybettiği, binlerce insanımızın hastalığa yakalandığı, baskıların ve hak kayıplarının yoğunlaştığı böylesi kritik bir dönemde bu buluşmayı gerçekleştirenleri devrimci duygu ve sıcaklıkla selamlıyoruz.
Bu buluşma tarihsel önemdedir dedik. Açmak gerekirse AKP'nin iktidara geldiği 2002'den bu yana işçi ve emekçi halka sistemli saldırılar başlatılmış, özellikle kamu iş yerlerinin özelleştirilmesi ile birlikte kamuda sendikacılık işlevsiz hale getirilmiştir. Ülkenin dev kuruluşları (Tekel, TÜPRAŞ, Telekom, Şeker Fabrikaları, limanları) satılırken, Türk-İş ve Hak-İş yöneticileri eylem kararı almayarak AKP’nin suç ortağı olmuşlardır. İşbirlikçi büyük burjuvazinin fabrikalarında ise Türk-İş ve Hak-İş egemenliğinde sarı sendikacılık hüküm sürmektedir. DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası başta olmak üzere bağlı sendikalar ve az sayıdaki bağımsız sendika, fabrikalarda her türlü baskı ve engellemelere karşın mücadeleyi sürdürmekte olsalar da bütün bunlar yeterli olmamaktadır. Bu olumsuz süreçle birlikte işçi sınıfının ve diğer (beyaz yakalılar ve diğer kayıt dışı emekçiler) çalışan kesimlerin hak kayıpları ve işsizlik çığ gibi büyümeye başlamıştır. 2013 Haziran’ında gerçekleşen Gezi ayaklanması, bu hak kayıplarına, laik yaşama yönelik saldırılara, baskılara ve kadın cinayetlerine karşı bir kalkışma ile AKP iktidarının önüne güçlü bir set oluşturmaya çalıştı.
Ancak istenilen sonuç alınamadı. Sol parti ve örgütler, o güçlü direnişin arkasına düştüler. Gezi direnişi tarihe geçti ve bugün de iktidarın korkulu rüyası olmaya devam ediyor. 2016 darbe girişimi sonrası AKP iktidarı bütün gelişmeleri lehine çevirerek gerçekten iktidarını oluşturdu ve sağlamlaştırdı. Cumhur ittifakı ile beraber hayat, işçiler ve emekçi halkımız için her gün biraz daha zorlaşmaktadır. Türkiye solu faşizmin baskılarını püskürtebilecek güçten çok uzak bir noktadadır. Bugün muhalif kesimler kaderlerini millet ittifakına bağlamış durumdadırlar. Millet İttifakı’nın tek adam diktatörlüğüne karşı önemini yadsımamamıza karşın, güçlü bir sosyalist hareket ve güçlü bir işçi sınıfı hareketi yaratılmadan faşizmi yenmek mümkün görünmemektedir.
Tam da bu aşamada bu dayanışma hareketi ile, yeni bir mücadele ve direniş yolu açılabilir. Bu buluşma bir işaret fişeği olabilir. Yazının başında ifade ettik, onlarca yıl sonra kent emekçileri ilk kez bu kadar çok işkolundan sorunları ile birlikte yan yana geliyorlar. Metal işçisinden hizmet iş koluna, beyaz yaka diye bilinen mimar, mühendis, öğretmen, avukat ve gazetecilerden, taşeron işçilere, emekliler, kayıt dışı çalışanları ve onun kendisini yetiştirmiş öncüleri ile muazzam bir güç oluşturuyorlar.
Toplantıda söz alan kadın ve erkek arkadaşlar çok doğru ifadelerde bulundular. Pandemiyi de fırsata çevirmeye çalışan AKP iktidarı, son kalemiz kıdem tazminatını da kaldırmaya çalışmakta, esnek çalışmayı yaygınlaştırmak istemektedir. 15 milyonluk işsiz kitlesine şu an ayda 1.172 TL alarak çalışıyor görünen milyonlarca emekçinin katılması an meselesidir. Kent emekçileri dayanışması bu çok kritik süreçte tarih sahnesine çıkmaya hazırlanıyor. Belli ki, bu girişim sarı gangster sendikacılığına, sol görünümlü sendikal bürokrasiye de alternatif olmaya var gücüyle çalışacaktır…
Şu an görebildiğimiz kadarıyla, solun çeşitli kesimlerinden olan ve bu toplantıda bulunan arkadaşlar meseleyi ilkesel düzeyde kavrayıp mücadeleye omuz verdiklerinde emek mücadelesi yol alabilecektir. Bu dayanışmayı oluşturanlardan beklentimiz, işçi sınıfının politik birliğini sağlamak uğruna kendi parti ve örgüt anlayışlarını, işçi sınıfının çıkarlarının önüne çıkartmamalarıdır. Bu gerçekleştiğinde ülkemizin en büyük ihtiyacı olan birleşik emek cephesini kurmanın yolu açılacaktır. Biz yeter ki, fraksiyonculuk tuzağına düşmeyelim. Birleşik emek cephesini oluşturan güçler, hiç kuşku yok ki, sadece sendikal alanda olmayıp siyasi iktidar ve burjuvaziye karşı mücadelenin öncü güçleri olarak yerlerini alacaklardır.
Bizim kolektifimizin samimi çabaları da bu yönde olacaktır.
*Bu yazı ilerihaber.org ve politez1.com sitelerine de yayımlanmak üzere hazırlanmıştır.