HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, “Onurlu bir gelecek demokratik bir ülke, özgür bir toplum isteğimiz varsa o zaman iktidarın dilini kullanmaktan vazgeçelim. Hiç kimse iktidarın dilini kullanarak HDP’ye yönelmesin. Gelin en geniş demokrasi bloğunu oluşturalım.”
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, partisinin grup toplantısında konuştu.
Mirhat Sancar’ın konuşmasından satırbaşları şöyle:
“Anadili bir halkın varlığı ve onurudur”
“Anadili bir halkın varlığı ve onurudur. Bugünlerde bir kampanya yürüyor. Bunun başlangıcını Diyarbakır’da 9 Kürt partisiyle birlikte çeşitli sivil toplum örgütleri ve girişimlerle birlikte verdik. İstediğimiz şudur: Kürtçe resmi dil olarak kabul edilsin eğitim dili olarak kabul edilsin. Bu imza kampanyasına en başta Kürtlerin imza vermesini istiyoruz. Ama sadece Kürtlerin değil anadilin değerini temsil eden onurlu bir yaşamdan olan herkesin ister anadili Kürtçe olsun ister başka diller olsun bu kampanyaya imza vermesi sadece bir dayanışma gereği değil aynı zamanda bir insanlık görevidir. Herkesi her kesimi din, dil herhangi bir ayrım gözetmeden Kürt halkının dilinin eğitim dili olarak kabulü için başlatılan kampanyaya destek vermeye çağırıyorum” dedi.
“2 Mart 1994 Parlamento zemininde başlatılan çözüm arayışlarına bir darbeydi”
2 Mart 1994 siyaset hayatında ve demokrasi tarihinde çok önemli bir kırılmanın tarihi. Parlamento zemininde başlatılan çözüm arayışlarına bir darbeydi. O darbenin doğrudan hedeflerinden biri olan bugün aramızda bulunmayan değerli dostum, yoldaşımız, kardeşimiz Orhan Doğan’ı saygıyla özlemle anıyorum. Onların bıraktığı mirasa her alanda sahip çıkıyoruz. O gün DEPlilerin dokunulmazlıklarını kaldırarak Meclis’i Kürtlerden arındırmaya, kendi kimliği ile siyaset yapmak ve yaşamak isteyen Kürtlerden arındırmaya çalışanların amacı belliydi. Tıpkı bugün olduğu gibi Kürt halkının demokratik siyasal mücadelesini, barış arayışlarını ve eşit şekilde yaşam hedefini ortadan kaldırmıştı. Kürtlerin demokratik siyasetten vazgeçeceğini sanıyorlardı. Peki ne oldu? DEP’liler tutuklanıp partileri kapatıldıktan sonra aynı siyasal gelenek dalga dalga büyüdü. Her türlü gadre uğramış ama pes etmemiş bu siyasal gelenek, imkansızlıklar ve zorbalıklar içinde başladığı yolculuğunu bugün milyonlarca insanla sürdürüyor.”
“Bizi kapatma çabası onları daha küçültecek”
“Bugün de HDP şahsında Kürt halkının iradesini, bütün ezilenlerin sözünü boğmak isteyenlere cevabımız şudur: Dönüp tarihe iyi bakın, tarihin aynasına bakmayı bilenler bizlerin bu saldırı dalgasından, bu istibdat karanlığından daha da güçlü çıkacağımızı çok iyi göreceklerdir. İktidarın küçük ortağı yine kapatma tehditlerini dolamış ağzına. Herhalde kendilerinin yolunu açmak için tek çarelerinin olduğunu biliyorlar, o da bizi kapatmak. Ama söylüyoruz tekrar, bizi kapatma çabası onları daha küçültecek. Bizleri daha da büyütecektir. Korkmaya devam etsinler. HDP umutla, kararlılıkla inançla yürüyor. Büyüyerek bu yolu yürümeye devam edecek ve çok geç olmadan bu ülkenin yönetimine ortak olacaktır. Bunu böyle bilsinler.
O gün arkadaşlarımızın iradesini kırmak için hareket edenler, kıracaklarını sananlar, onları Meclis’ten çıkarıp hapishanelere gönderenler kimlerdi? Bir ikisinin ismini hayal meyal hatırlayabilirsiniz, hatta onlar mı değil mi tereddüt edersiniz. Ben de şimdi en fazla başbakanların ismini hatırlarım, ondan da emin olamam. O gün o iradeyi hapsedenlerin kim olduğunu hatırlasak bile nerede olduklarını bilen var mı? Yüz akıyla, açık alınla tarihin önüne çıkacak cesaretleri var mı? ‘Biz çok iyi yaptık, iyi ki böyle yaptık’ diyen, açıkça konuşan var mı? Hayır. Ama biz açık konuşuyoruz. İyi ki o gün kardeşlerimiz, yoldaşlarımız o kararlı ve inançlı mücadeleyi verdiler. Bedel ödemekten asla sakınmadılar. Gözlerinde korkunun izini kimse göremedi. İşte biz onların adlarını böyle onurla anabiliyoruz. Onlar da onurla gururla halkların ve tarihin karşısına çıkabiliyorlar.
Kim ne yaparsa yapsın haklı mücadelede emek verenler onurla yaşamlarını sürdürecek, yaşamlarından sonra da hep onurla, değerle anılacaklar ama zalimler hep kötülükle yad edilecekler, hep kötülükle akıllarda kalacaklar. O gün arkadaşlarımıza kelepçe takanların hiç biri yok ama biz buradayız, milyonlar burada.”
“28 Şubat’ın akıbeti ne olduysa bu iktidarın da akıbeti o olacak”
“Bu sabah bir belediyemize baskın haberiyle uyandık. Erzurum Karaçoban Belediyemize baskın düzenlendi, eşbaşkanımız gözaltına alındı. Biliyoruz bu baskından sonra neler geliyor. Kayyım hazırlığı, farkındayız. 28 Şubat yıldönümünde darbelerle hesaplaştığını, darbenin mağduru olduğunu söyleyen iktidar, 28 Şubat iktidarından, zihniyetinden daha da zalim pratiklere imza atıyor. O nedenle 28 Şubat’ın akıbeti ne olduysa bu iktidarın da akıbeti o olacak. Bundan da hiç kimse şüphe duymasın. 28 Şubat demişken, darbe ile hesaplaşmak öyle kolay bir iş değildir. Herkesin becerebileceği bir iş değildir. Önce adil hafızayı savunmak lazım, sonra geçmişe vicdanla bakmak lazım. Bu iktidarda bunların hiç biri yok. 28 Şubat’ın mağduru olduklarını iddia etmeleri bir kara mizah olabilir. Zulmün en kötüsünü bir zamanlar zulme maruz kalanların yaptığı zulüm oluşturur. Maruz kaldıkları zulümden daha kötüsüne yol açtıklarını eklememiz lazım. Kötücül karanlık bir zihniyet zaliminden öğrendiğini, gücü eline geçirdiğinde başkalarına uygulayan zihniyettir bu, bu iktidar böyle bir iktidardır.”
“HDP barışın güvencesidir”
“Bütün bu baskılarının sonuçlarının başarısız olacağını bile bile HDP’ye karşı saldırılarını çok yönlü sürdürüyorlar. HDP’yi siyasetin dışına itmeye, demokratik siyaset kanallarını tıkamaya çalışıyorlar. Biz bu politikaların gayesini gayet iyi biliyoruz, oyunlarını görüyoruz. HDP’siz bir Türkiye, HDP’siz bir siyaset, Kürtlerin kendi kimlikleri ile temsil edilmediği bir yaşam ve mazlumların sesinin çıkmadığı bir düzen. Hedef budur. Çünkü HDP onların siyasi oyun planlarının önünde bir kale suru gibi engel olmaya devam ediyor. HDP hakikatin sesi demokrasi ve adalet arayışlarının adresi, barışın güvencesidir. HDP topluma yayılmak istenen korku iklimini kıran ve cesareti yükselten bir parti olduğu için hedeftedir.”
“Düşmanlık HDP’ye değildir, düşmanlık Kürt halkınadır”
“HDP’ye yönelik kesintisiz sürdürülen gözaltı tutuklama operasyonları ile aslında toplumun değişim umudunu ve cesaretini kırmayı hedefliyorlar. HDP’yi kendilerince etkisiz hale getirdiklerinde iktidarları için dikensiz gül bahçesi oluşacağını sanıyorlar. İşte bütün çabaları bu. HDP’nin yükselişinin durdurulamayacağını sadece bizim kararlılığımız ve mücadelemiz değil, bize karşı tırmandırılan tahammülsüzlüğün ve hazımsızlığın boyutundan da anlamak mümkündür. Partimize karşı kara propaganda merkezi devrededir. Her gün birbirinden sakil mesajlar, videolar yayınlamaktadır. Neredeyse 7-24 kesintisiz faaliyet yürütüyor. Bu işi o kadar kontrolden kaçırdılar ki artık partiyi değil, partiye oy veren seçmeni bile tehdit eder hale geldiler.
Bir AKP yöneticisi çıkıp, ‘lanet olsun onların oylarına, onların oylarının Allah belasını versin’ diyor. Sonra tepkiler üzerine, ‘ifadelerim aşırıya kaçmış olabilir’ diyor. Özrü kabahatinden büyük. Yani aşırı olmasa bir sorun yok, öyle mi? Yani ‘biz sadece HDP’nin yönetimini hedef alıyoruz’ diyorlardı, baktılar bunun inandırıcı bir tarafı yok. Bu yolla belki kitlemizi, halkımızı sindireceklerini sandılar. Baktılar o da yok, öfkeleri öyle büyüdü ki dillerinin ayarı da kalmadı. Aslında dillerinin ayarı kaçmadı, zihinlerinin altındaki dillerine vurdu. Düşmanlık HDP’ye değildir, düşmanlık Kürt halkınadır. Bunların düşman olduğu sadece bir parti olarak HDP değildir, Kürtlerdir. Kürtlerle birlikte halkların mücadelesini yürüten herkestir.”
“Halka lanet okumak sizin için normal mi, meşru mu?”
“Kendilerine yönelik en küçük eleştiriye dahi en sert tepkiyi veren AKP yöneticileri ve iktidar temsilcileri, bu hakaretler karşısında sessiz kaldılar, tek söz söylemediler. O zaman soruyoruz; sizler o sözleri sarf eden genel başkan yardımcınızın arkasında mısınız? O sözleri onaylıyor musunuz? Gerçekten halka lanet okumak sizin için normal mi, meşru mu? Çıkın cevap verin. En tepeden cumhurbaşkanından AKP yöneticilerine; herkes bu sorulara cevap vermek zorundadır. Cevap vermediğiniz takdirde Özhaseki’nin sözlerinin aynısını benimsemiş, bunu ikrar etmiş olursunuz. O nedenle tartın, biçin. Hangi sözlerle savunacaklarınız çıkın açıkça savunun. Savunmuyorsanız çıkın halktan ve bizlerden özür dileyin.”
“Tuzağa düşmeyeceğiz. Asla nefret dilini kullanmayacağız”
Bu kadar yoğun kampanya yürütüyorlar. Her gün kirli propagandanın bin bir örneğini sergiliyorlar. Bütün iktidar araçları, TV kanalları her şey var. Bu kadar çabaya rağmen halkta düşmanlık yaratamıyorlar. Bu bizim özenle ve dikkatle yaratmamız gereken çok değerli bir erdemdir. Halkları birbirine düşüremiyorlar, düşmanlığı yükseltemiyorlar. Sokakta arkadaşlarımız her gün insanlarla buluşuyor, farklı insanlarla onların gözlerinde gördüğümüz sıcaklık bizimle kaynaşma istekleri iktidarın çabasının ne kadar nafile olduğunu gösteriyor. O tuzağa düşmeyeceğiz. Asla nefret dilini kullanmayacağız, asla düşmanlaştırmaya prim vermeyeceğiz farklılıklarımızla güzel bir yarını mutlaka bu ülkede kuracağız.
“Demokrasiden yana bir zerre derdi olan adalet ve barış özlemi olan herkesle bir araya gelmeye hazırız”
“Herkesin bir gerçeği iyi görmesi gerekiyor. Bütün bu kampanyaların saldırıların sadece HDP’ye yönelik olmadığını ısrarla söylüyoruz. Bazen bu sözlerimiz yanlış anlaşılıyor imdat çağrısı gibi. Özellikle demokrasi güçlerine muhalefet partilerine dostça hatırlatmak isterim bizim arayışımız bizim imdadımıza yetişin çağrısı değildir. Biz direnmeyi de biliriz, bedel ödemeyi zaten bu yola çıkarken göze aldık. HDP’ye saldırılar bu umuda ve hedefe yönelik saldırılardır. O nedenle birlikte olalım, o nedenle adaletten, demokrasiden yana derdi olan herkese sesleniyoruz bir araya gelmek için herkes ortak paydalarda çaba harcamayı sürdürsün. Bu konuda demokrasiden yana bir zerre derdi olan adalet ve barış özlemi olan herkesle bir araya gelmeye hazırız. Üzerimize düşen her türlü sorumluluğu yerine getirmeye hazırız. Görevlerimizi barış için, emek için, onur için en son noktaya kadar yerine getirmeye hazırız. Arayışımız, bu karanlık gidişata bu zulüm yönetimine hep birlikte dur deme arayışıdır. Refah içinde özgürlük içinde yaşayacağını geleceğin yolunu açma çabasıdır.”
“Gelin en geniş demokrasi bloğunu oluşturalım”
“En geniş demokrasi bloğunu oluşturmak bizim temel hedeflerimizdendir. Bunu hem konferans hem kongre kararlarında belirttik. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da bu hedefe doğru yürüyüşü kararlılıkla sürdüreceğiz bundan milim sapmayacağız. Eğer gerçekten biraz önce söylediğim gibi onurlu bir gelecek demokratik bir ülke, özgür bir toplum isteğimiz varsa o zaman bunların hepsini ayaklar altına almış iktidarın dilini kullanmaktan vazgeçelim. Hiç kimse iktidarın dilini kullanarak HDP’ye yönelmesin. Çünkü böyle bir tavır sadece iktidarı güçlendirir. Bu dili kullananların bu hedeflerde samimi bir iradeye sahip olmadıkları şüphesini büyütür. Bizlerin bu karanlık ve ağır bir dönemde böyle bir lüksü yoktur, hiç kimsenin yoktur. Gelin en geniş demokrasi bloğunu oluşturalım.”