SEÇTİKLERİMİZ – Önder ALGEDİK Gazete Duvar için yazdı: 90’lar hava kalitesi olarak özelde kötü olsa da genelde bundan iyiydi. 90’larda yapılan iyileştirme ile Ankara 1992 yılında BM Çevre Ödülü almıştı. Ama şimdi o Ankara’dan bugün eser yok.
Bugün havamız 90’lardan çok kötü. Binalarımız o günlerin 4 katı taşkömürü yakıyor, 3 katı fosil yakıt yakıyor ve araç sayısı ise o günlerin 8 katı. Buna her yıl dökülen ve serilen 100 milyon ton asfalt ve çimentoyu ekleyin ve bunun yok ettiği doğayı çıkartın. O zaman havamızın kötü olacağını göreceksiniz. Bir de asfalt ve beton belediyeciliğinden salgında vazgeçemeyenleri düşünün.
Pazar günü sabah saat 8 ve göstermelik pandemi önlemleri sonrası ilk gün. Bakanlık istasyonları Türkiye’nin dört noktasında hava kalitesini hassas gösteriyor. Pazar günü fabrikalar çalışmıyor, cumartesi günü pek çok işyeri erkenden kapandı ve fakat dört yerin hava kalitesi “iyi” değil, “orta” da değil, ama “hassas”. Bu kentler Aksaray, Batman, Hakkari ve Ankara Kazan. Batman ve Hakkari’de ne bir kömür santrali, ne de Aliağa ya da Dilovası gibi bir sanayi yok. Tek bildiğimiz orada kayyım olması. Aksaray’ın durumu ilginç. Ama Ankara’nın Kazan ilçesinin Afşin-Elbistan’dan, Zonguldak Çatalağzı’ndan, İstanbul Dilovası’ndan kötü olması çok garip. Ancak sanayi bölgeleri olan Sincan ve Siteler’de de hava kalitesi iyi değil. İstasyonlar burada “orta” gösteriyor.
Normal günlerde ülkenin genelinin havası hiç iyi değil, ölçüm istasyonları hafta içi sabah saatlerinde havayı en iyi “orta” gösteriyor.
Veriler ve politikalar bu kış aylarında ülkemizin havasının kirli olacağını söylüyor. Hatta o felaket 80’lerin sonunu bile arayacağımızı işaret ediyor.
Bugün Türkiye 90’lardan daha çok fosil yakıt yakıyor. Bunu anlamak için Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın verilerine ve o verilerden bina sektörüne bakmak yeterli. Bina sektörünün konutları, ticaret ve hizmet sektörünü kapsadığını belirtelim.
Türkiye’de 1990’da havanın kirli olduğu o yıl binalarda 8,9 milyon ton kömür yakıldı. Şimdi bu miktar 7 milyon tona düşmüş durumda. Bu şekilde verince iktidardan birileri “bakın kentlerimizin havası daha temiz” diyecek ama hayat hiç de öyle değil. Bu dönemde linyit tüketimi artmış ama taşkömürü tüketimi dörde katlanmış. Petrol tüketimi o zamanlar çoktu ve doğalgaz ise azdı. Kentlerde tüketilen fosil yakıtları petrol eşdeğeri ton yani TEP’e dönüştürürsek havanın kötülüğü daha net ortaya çıkıyor. 1990’da 3,2 milyon TEP kömür yakılırken şimdi 3,9 milyon TEP yakılmış. Yani yüzde 20 daha fazla. Toplam yakıt tüketimi hesaba katılırsa o kirli 90’larda binalarda yakılan 6,3 milyon TEP olan fosil yakıt miktarı 2018 yılında 18,6 milyon TEP’e çıkmış.
Sadece 2018 yılına bakarsak, 1990’a göre binalarda taşkömürü tüketimi dörde katlanmış, yakılan yakıtlarda elde edilen enerji ise üçe katlanmış. Yani linyitteki azalmanın önemi hiç kalmamış.
90’lar daha iyiydi
Hava kirliliği sadece fosil yakıt kullanımı kaynaklı değil. Birinci sebep tabii ki fosil yakıtlar. Bunu yaz-kış farkından biliyoruz. Binalardaki tüketimi takip eden ulaşım, yani toplu-bireysel taşıma, yayalaştırma politikaları, inşaat, yani hafriyat ve inşaatlar, kent içi sanayi ve kentin doğası, yani ağacı, çalısı, deresi ki özetle fabrikasyon olmayan doğa diyebiliriz.
90’larda nüfus azdı ama toplu taşımanın payı daha çoktu. O zamanlar 3 milyon taşıta karşılık şimdi 23 milyon taşıt var. Kaldırımlar daha genişti ve şimdiki gibi kaldırımlar özelleştirmelerle ticari işletmelere verilmemişti. Hafriyat pek yoktu, zaten öyle kentte gezemezlerdi. Bugün başkent Ankara’da hafta sonu sokakta hafriyat kamyonu, beton mikseri görebilirsiniz. O zaman bu çok ayıptı. Bunlara yol veren değil, denetleyen bir belediyecilik vardı. Kent içinde sanayi vardı ama sonraki yıllarda bunlar şehirlerin dışına çıkartılacaktı. Kentin ise bir doğası vardı, betonsuz dereler, kurbağalı sazlıklar, 2 adımda ulaşabileceğiniz ve fabrikasyon olmayan bir doğa vardı.
90’lar hava kalitesi olarak özelde kötü olsa da genelde bundan iyiydi. 90’larda yapılan iyileştirme ile Ankara 1992 yılında BM Çevre Ödülü almıştı. Ama şimdi o Ankara’dan bugün eser yok.
Önder ALGEDİK’in Gazete Duvar’daki yazısının tamamını okumak için TIKLAYIN…