Mehmet UĞUR İngiltere’den yazdı – Tüm dünyada, özellikle de Türkiye gibi seçilmiş diktatörlük rejimi altındaki ülkelerde, ABD deneyine bir öğrenme kaynağı olarak; otoriteryenizme karşı mücadelede nefes almayı ve umut tazelemeyi mümkün kılan bir deney olarak görmek gerekiyor.
Mehmet Uğur*
ABD seçimleri üzerine söylenen bir sözle başlamak istiyorum. Genç bir siyah kadın seçimlerden sonra normale değil daha iyisine gitmek istiyorum diyor kameraya. Bunu seçim sürecinin neden olduğu bir beklenti yükseltme ve cesaret örneği olarak görüyorum. ABD’liler arasında gözlenen bu beklenti yükseltme ve cüret etme eğilimine karşın, Türkiye’de ve seçimle kurulmuş diktatörlüklerin hüküm sürdüğü diğer ülkelerde, kendini ilerici cenahta konumlandıran birçok kişi Trump’ın yenilgisinden iyimser sonuçlar çıkarmaktan sakınıyor. Bazıları, Trump yenildi ama Trumpizm devam ediyor/edecek sonucunu çıkarıyor. Diğer bir kesim, iki emperyalist kötüden birinin kazanması hiçbir şeyi değiştirmez diyor.
Bu kötümser tahminlere katılmıyorum. Bunların sorunlu olduğunu, en hafif deyimle yenilgici bir ruh halini yansıttığını; daha az cömert bir deyimle de gerçeklik-ötesi toplum ideolojisine uygun bir siniklik yansıttığını iddia edeceğim.
Bu yenilgici/sinik ruh halinin bir nedeni, diğer insanlar gibi, bazı ilericilerin kısmen kendi seçimleri, kısmen de yüksek teknoloji şirketlerinin algoritmalarıyla şekillenen sosyal medya köpükleri içinde yaşıyor olması. Diğer bir nedeni, bu sosyal medya köpüklerinde kanaat oluşturan kişilerin ‘eli klavye tutan’ ama özgürlükçü toplumsal hareket pratiğinden kopuk olmasıdır.
Üçüncü neden tepeden bakmayla ilgili. Bazıları, ABD seçimlerinden çıkacak sınırlı ama olumlu sonuçları kafalarındaki maksimalist hedeflerle karşılaştırarak küçümsüyor. Bazıları da özgürlük mücadelesinin karmaşık ve gel-gitli bir mücadele olduğunu göz ardı eden şablonlarla fikir üretiyor. Her iki kesim, bana göre fırsatçı bir şekilde, kendilerini gelecekte haklı çıkarmak için şimdiden pozisyon alıyor gibi görünüyor.
Oysa, tüm dünyada, özellikle de Türkiye gibi seçilmiş diktatörlük rejimi altındaki ülkelerde, ABD deneyine bir öğrenme kaynağı olarak; otoriteryenizme karşı mücadelede nefes almayı ve umut tazelemeyi mümkün kılan bir deney olarak görmek gerekiyor. Bunun neden böyle olduğunu anlayabilmek için, önce Trump’ın yenilgisini mümkün kılan ilerici toplumsal hareket pratiklerine; daha sonra da ABD deneyinden çıkarılacak derslere değineceğim.
Demokrat Parti'ye oy kullananların %75’i Siyah Hayatlar Önemlidir Hareketi'nin protestolarından etkilenerek oy vermiş
Trump’ın devrilmesinde ilerici koalisyon ve aktivizmin rolü
ABD’de adalet ve özgürlük kavgası veren taban hareketlerinin varlığı ve bunların genellikle Demokrat Parti’yi desteklediği bilinen olgulardır. Obama’nın ilk dönemdeki seçim başarısında bu desteğin önemli bir faktör olduğu da bilinen bir olgudur. Ne var ki, Obama yönetiminin Cumhuriyetçi Parti’yle uzlaşma içinde yönetmeyi tercih etmesi nedeniyle, taban hareketi ciddi hayal kırıklığına uğradı ve Obama’nın ikinci adaylık sürecinde geri çekildi. 2016 seçimlerine gidişte Hilary Clinton’un kurulu düzen aktörlerine dayanan bir seçim stratejisi benimsemesi üzerine, ilerici koalisyon Bernie Sanders’i destekledi. Sanders Demokrat Parti adaylığını kazanamadı, ama elde ettiği sonuçlar ilerici koalisyonun göz ardı edilemeyecek bir güç olduğunu gösterdi: Sanders parti delegelerin %46’sının desteğini alırken, genellikle bireysel donörlerden gelen 26 milyon dolarlık bağışla da Hilary Clinton’la boy ölçüşebileceğini gösterdi.
2016 seçimlerinden sonra, ilerici koalisyon ve Bernie Sanders kampanyası Demokrat Parti’nin Trump’a karşı seçim kazanma ihtimalini canlı tuttu. Bunu hem demokrasiyi savunma çalışmalarını arttırarak hem de saflarına yeni toplumsal hareket gruplarını katarak gerçekleştirdi.
Bunun bir örneği, Halk Demokrasisi için Eylem Merkezi (Center for Popular Democracy Action – CPDA). CPDA’nin amacı, eşit fırsat ve temsil olanağı veren bir gelecek için bir hareket inşa etmek. Eylem biçimi de işçilerin, beyaz olmayan toplum kesimlerinin ve göçmenlerin ekonomik ve etnik adalet taleplerini gerçekleştirmeye yönelik kampanyalar örgütlemek. Diğer bir örneği, Demokrasiyi Savunma Koalisyonu (The Democracy Defence Coalition – DDC). DDC, 230 civarında ilerici grup ve örgütü temsil eden bir şemsiye örgütü. Amacı, demokratik sistemi Trump rejiminin tahribatlarına karşı savunmak ve halkı politik iktidarın sahibi kılmak.
Missouri Eyaleti’ndeki Gerçekleri Söyleme Projesi'nin kurucusu Cori Bush
Üçüncü örnek, 2013 yılında kurulan ve seçimlerden kısa bir süre önce, George Floyd’un polis tarafından öldürülmesi üzerine, tüm ABD çapında günler süren kitlesel protestoları örgütleyen Siyah Hayatlar Önemlidir (Black Lives Matter – BLM) hareketidir. BLM protestolarının ABD toplumunu derinden etkilediği hem görsel medyadaki görüntülerden hem de kamuoyu yoklamalarından açıktır. Seçimlerden hemen sonra yayınlanan bir araştırmaya göre, oy kullananların %75’i BLM protestolarının oy kullanmalarında önemli bir etken olduğunu belirtmiştir. Bu seçmenlerin bir kısmının Trump destekçisi olma ihtimaline karşın, rekor katılım oranının gerçekleşmiş olması ve bundan da en çok Demokrat Parti’nin yararlanmış olması bilinen gerçeklerdir.
ABD çapındaki bu taban hareketleri örneklerine ek olarak, eyalet düzeyindeki kampanya ve mobilizasyon örneklerine de bakmalıyız. Örneğin, bir şemsiye örgütü olarak kurulan Pensilvanya Ayağa Kalk (Pennsylvania Stands Up – PSU) hareketi Pensilvanya’nın Demokratik Parti hanesine yazılmasında etkili olmuştur. Diğer bir örnek, Missouri Eyaleti’ndeki Gerçekleri Söyleme Projesi (The Truth Telling Project). Bu projenin kurucusu olan Cori Bush, St. Louis bölgesi kongre adayı bir siyah anne ve hemşire olarak seçimi kazanınca tüm dünyayı etkileyen konuşmasıyla bilinmektedir. Diğer örnek, Georgia eyaletinin demokratlara geçmesi hikayesinin kahramanı Stacey Abrams. Atlanta merkezli bir örgütlenme ve mobilizasyon hareketi kuran Abrams’in 800 bin seçmenin kayıtlara geçmesini sağladığı ve bu seçmenlerin Georgia’daki sonucun elde edilmesinde etkili olduğu biliniyor.
Bu örneklerin gösterdiği önemli bir gerçekliğin altını çizmek gerekiyor: ABD seçimlerinde ortaya çıkan sonuç yüzbinlerce ilericinin yoğun emeğinin ve katkısının sonucudur. Bu emek ve çabayı teslim etmemek, deneyimden alınacak dersleri bir kenara atmak, seçimler pek bir şey değiştirmeyecek deyip kehanette bulunmak sinikliktir, burnu büyüklüktür.
Stacey Abrams Georgia Eyaleti'nde kurduğu hareketle 800 bin seçmenin kayıtlara geçmesini sağladı
ABD seçimlerinden öğrenmek
“Trump yenildi, ama Trumpizm devam edecek” argümanı ve benzeri sinik/yenilgici argümanlar ABD’deki kutuplaşmayla ilgili yanlış bir saptamaya dayanıyor. Bu saptamaya göre, kutuplaşmanın kökeni küreselleşme sonucu kazanan elitlerle kaybeden halk kesimleri arasındaki eşitsizlikten kaynaklanmakta, bu eşitsizlik ortamında Trump (veya Erdoğan) gibi figürler popülist bir söylemle ortaya çıkıp çoğunluk olan kaybedenlerin desteğini alarak iktidar olmaktadır. Bazı sol ve liberal kesimlerin de benimsediği bu saptama yanlıştır.
Bana göre, kutuplaşmanın kökeninde kültürel/politik farklar ve farklı kültür/siyaset blokları arasında geçmişte yaşanan kavgaların rövanşları var. Türkiye için Osmanlı İmparatorluğu’nun mirası ekseninde benzer bir okuma yapmak mümkün, ama burada ABD özelinde kalalım. ABD’deki kutuplaşmanın kökeninde, kölelik rejimi ve konfederasyon projesine angaje olanlarla buna karşı ABD pazarının bütünleşmesinden yana olan ve bunun için kölelik yerine ücretli emek rejiminin kurulmasını isteyenler var. Bu iki kültür/siyaset bloku arasındaki çelişki hem iç savaşın hem de Cumhuriyetçi-Demokratik parti arasındaki çekişmenin temel motorudur. Bu durum her iki partinin güncel ve tarihsel seçmen desteğinde açıkça görülebilir: Cumhuriyetçiler köleci/konfederal eyaletlerde güçlü iken, Demokrat Parti kentleşme ve sanayileşmenin daha yüksek olduğu kuzey ve kıyı eyaletlerinde güçlüdür.
Tarihsel olarak evrim geçirmiş ama hiçbir zaman ortadan kalkmamış bu kutuplaşma kaynağı, sınıfsal, cinsel ve etnik farklılıkları da etkileyen, çarpıtan bir kutuplaşmadır. Bu kutuplardan birini oluşturan köleci/konfederal kültür/siyaset projesinde, işçiler, siyahlar, Latinolar, kadınlar, kısaca sermaye veya toprak sahibi olan beyaz erkeklerden başka herkes, ikinci sınıftır. Bunlara verilecek haklar, gösterilecek saygı, hatta onların can güvenliği, konfederal/köleci muktedirin takdirine, alttakilerin ise biatına bağlıdır.
Türklük sözleşmesi temelinde kendinden olamayanı şeytanileştirme siyaset izleyen Erdoğan rejiminde olduğu gibi, Trumpizm biat göstermeyen, projelerine angaje olmayı reddeden kesimleri şeytanileştirme projesidir. Bu projenin son seçimlerde kırmızı kart görmesi bu nedenle çok önemlidir. Bu nedenle, ABD’deki muhalifler seçim sonucunu yeniden nefes alabilme imkânı olarak değerlendirmektedir. CNN siyaset muhabiri ve siyah Van Jones’un deyimiyle, Trump’ın seçim yenilgisinden sonra “baba olmak şimdi daha kolaydır. Çocuklarınıza ‘karakterli, iyi bir insan olmak önemlidir’ demek daha kolaydır.” Ayrıca, Trump rejiminde “nefes alamayan” yalnızca polisin öldürdüğü George Floyd değildi: “Birçok insan nefes alamadığını hissediyordu.”
İlerici muhalefetin genç ismi Alexandria Ocasio-Cortez
ABD seçimlerinden öğreneceğimiz diğer bir husus, ilerici muhalefet bileşenlerinin geçmiş yenilgilerden ve destekledikleri Demokratik Parti’nin kendilerini birçok kez yüzüstü bırakmasından önemli dersler çıkarmış olmasıdır. Onlar bugün hem örgütlü olmanın önemini biliyorlar hem de örgütlülüklerini zamanın özelliklerine göre yeniden dizayn etmede yetkinler. Bunun da ötesinde, Demokrat Parti makinesi, onların desteği olmadan iktidar olamayacağının farkındadır. Bu durumda, ilerici hareket bugün Demokratik Parti’nin içindedir ama parti iktidarı karşısında kendilerini meşru ve örgütlü bir baskı grubu olarak konumlandırıyorlar. Bu baskı grubu, hem ABD politikasında çok önemli bir faktör olan bağış toplama kapasitesine, hem de teknik/dijital mobilizasyon için yüksek bir beşerî sermayeye sahip. İlerici muhalefetin genç ismi, Alexandria Ocasio-Cortez’in seçim sonuçlarının açıklanmasından sonraki röportajları bunu açıkça gösteriyor.
Bu yazıyı Trump’sız bir dünyada hem kendilerine hem de bize daha rahat nefes alma imkânı yaratan ABD’li ilericilere ithaf ediyorum. Başkan seçilen Biden’in ilerici muhalefetin taleplerini ne kadar karşılayacağı belirsiz olmakla birlikte, George Floyd’un öldürülmesinden kısa bir süre sonra Trump’ın devrilmesi ve Kamala Harris’in ilk siyah kadın başkan yardımcısı olarak seçilmesi önemli kazanımlardır. Onların deneyinin otoriter rejimlere karşı muhalefet eden ilericiler için anlamlı derslerle dolu olduğuna inanıyorum.
*Ekonomi ve Kurumlar Profesörü/Greenwich Üniversitesi/Greenwich Ekonomi-Politik Araştırmaları Merkezi