Turgut YAZKAN yazdı – 18 Kasım 1986 Netaş Grevi’nin başlama tarihi. Netaş Grevi, 12 Eylül karanlığından çıkılırken ”bu yasalarla grev yapılmaz ve yapılamaz” diyenlere inat “biz bu yasalarla da grev yaparız” diyen işçilerin greviydi. Netaş’ın öncü işçilerinden Turgut Yazkan’ın kaleminden Netaş Grevi…
Netaş grevine değinmeden önce Netaş'tan söz etmekte yarar. Netaş (NORTHERN ELEKTRİC TELEKOMÜNİKASYON A.Ş) Kanada kökenli 1967 yılında Ümraniye’de kurulmuş bir telekomünikasyon bilişim firmasıdır. Netaş, dünyada baş döndürücü hızla ilerleyen dijital teknolojik gelişmelere Türkiye’de en kısa zaman da ayak uyduran belki de tek firma olmuş, daha önce ülke geneline döşemiş olduğu X-BAR(eski tip santral) santral altyapı ağını zamana yayarak dijital santrallar ile değiştirmeye başlamıştı. Zamanla Netaş'ın uluslararası rakipleri artmaya başladı ve Türkiye pazarı da giderek daraldı. O yıllar, dünyada ‘70’li yılların ortalarından beri uygulanan neo liberal politikaların hız kazandığı ve bu politikaların dolaysız sonucu olarak yaygın özelleştirmelerin gündeme geldiği yıllardı. Aynı yıllar Türkiye’de de özelleştirme politikalarının uygulanmaya başladığı yıllardı ve Netaş'ın rakibi olan Teletaş’ın özelleştirilecek bir firma olarak tanıtımına da o zaman başlanmıştı. Netaş’ta toplu sözleşme görüşmelerinin greve evrilmesi süreci işte bu koşullar altında gerçekleştiriliyordu.
Netaş grevi 12 Eylül darbe yasaklarını ve onun getirdiği yasalarını yırtan bir grev olarak Türkiye işçi sınıfı tarihinde yerini almış önemli bir kilometre taşıdır. O yıllarda DİSK ve bağlı olduğumuz işkolunda Maden-İş Sendikası hala yasaklı olduğu için Otomobil-İş Sendikası’nda örgütlenmiş bulunuyorduk. Haliyle toplu sözleşme görüşmelerimize de bu sendika yöneticileri katılıyordu. O dönemde Otomobil-İş Sendikası’nın genel başkanı olan İlhan Dalkılıç greve gitmeden önce bizi Üsküdar’da bulunan büyükçe bir salonda toplayarak toplu sözleşmede gelinen nokta ile ilgili gelişmeler hakkında bilgi verdikten sonra işçi arkadaşlarımıza söz vererek tartışmayı açtı. Biz de toplantıda demokratik olarak görüşlerimizi bildirdik ve sonunda greve gitme kararını verdik.
"Ceketimi satarım ama sizi asla aç bırakmam"
İşçiler olarak greve gitme kararı vermemiz üzerine sendika başkanımızın ceketini üzerinden çıkarıp havada sallayarak "Ceketimi satarım ama sizi asla aç bırakmam." dediğini de paylaşmadan geçmeyeceğim. Neden bu sözü vurguluyorum? Çünkü grevden iki buçuk ay sonra o da sadece bir defaya mahsus olmak üzere, ki aldığımız maaşımızın yarısı kadar bile olmayacak kadar bir para ödemesi yapıldı işçilere. Netaş işçisine sendika başkanı vermiş olduğu söz tutmadı. Tabii ki bizi yani Netaş işçilerini bu greve götüren sebep; işveren ile yapmış olduğumuz toplu sözleşme görüşmelerinin anlaşmazlıkla sonuçlanmış olmasıdır. Bizler Netaş işçileri olarak üretmiş olduğumuz artı değerin kendi alın terimiz olduğunu biliyor ve haklı olarak da maaşlarımızı insanca yaşayabileceğimiz düzeye getirmek istiyorduk. Ücret artışının yanı sıra, 1980 12 Eylül darbesi ile gasp edilen ikramiyelerimizi ve sosyal haklarımızı da geri almak istiyorduk.
"Biz bu yasalarla da grev yaparız"
Netaş greviyle ”bu yasalarla grev yapılmaz ve yapılamaz” diyenlere inat "Biz bu yasalarla da grev yaparız" dedik. Daha önce Maden İş Sendikası geleneğinden gelen mücadele azmi ve isteği, bizlerle yani fabrikaya alınan genç işçilerle birlikte yeni bir boyut kazanmış oldu. Ben de bu dönemde işe yeni girmiştim. Fabrikaya son yıllarda alınan genç işçiler olarak bizler, 12 Eylül öncesinde, Maden İş Sendikası’nın yasaklanmadığı, faaliyet yürüttüğü dönemde mücadele vermiş ve tecrübeli olan abilerimize taze bir güç, taze bir kan olmuştuk. Diğer yandan 1980 öncesi devrimci örgütler içerisindeki mücadele geleneğinden geldiğimiz için fabrikada tecrübeli olan abilerimizin deneyimiyle kendi deneyimlerimizi harmanlanmış oluyorduk.
Netaş işçilerinin şirketin kurulmasından bu yana hiç grev deneyimleri olmamıştı. Grev kararı görünür yerlere asıldıktan ve hatta tezgahlarımızdan kalkıp dışarıya grev pankartlarımızı ve grev gözcüsü önlüklerimizi giymeye giderken bile bazı işçi arkadaşlarımızın "olamaz bakın biraz sonra bizi geri gönderirler ve işbaşı yapacağız.", "Netaş’da böyle şey olmuş değil, işveren birazdan anlaşır" dediklerine bizzat şahit oldum. Ama gerçek başkaydı tabii ki ve bizler çoktan grevi başlatmış olduk.
“Parlayacak bir ışık, karanlığı aralayacak bir olay bekleniyordu”
Her şeyde olduğu gibi bir grevi ve bir direnişi halka ve çeşitli kesimlere sizin duyurmanız kolay değildir. Önce şartlar ne kadar zor olursa olsun kesinlikle direneceksiniz. Çünkü sizin haklı bir mücadele verdiğinizi ve direndiğinizi insanlar görecek ve şahit olacaklar. Bununla beraber zaten geniş halk kesimlerinin darbe dönemi uygulamalarından bunalmış olmaları ve bir olay, parlayacak bir ışık ve bu kötü gidişatı, karanlığı aralayacak bir olay bekleniyordu. Bizden önce de irili ufaklı bazı grevler olmuştu ama Netaş gibi dünyada ve ülke genelinde tanınmış büyük bir firmanın hele hele 2650 işçi ile greve çıkması kısa zamanda dikkatleri üzerine çekti. Ayrıca bizler 1987 yılının çok ağır karlı ve soğuk havalarında örgütlü ve disiplinli bir şekilde grevi başarı ile devam ettiriyorduk.
TIR’ların önüne yatıyor ve tutuklanıyoruz
Buna karşılık işveren hala ayak diretiyor ve uzlaşmaya yanaşmadığı gibi çok az sayıdaki grev kırıcısı ve stajyer öğrencilerle üretimi devam ettiriyordu. Bunun yanı sıra elinde bulunan stokları da eritmeye çalışıyordu. Grev gözcüleri olan arkadaşlarımız işyerinde yüklü TIR çıkışlarına engel olmak istediklerinde fabrika önünde sürekli bekleyen polisler tarafından anında müdahale ediliyordu. Bir keresinde, aynı durumu grev gözcüsü olan arkadaşlarımız sendikaya bildirdikleri vakit ben de oradaydım ve sendika yöneticileri, iş yeri temsilcilerimiz olduğu halde olay yerine kısa zamanda ulaşarak TIR'ları durdurmaya çalıştık. Anında çevik kuvvet polislerinin yığılması ile karşılaştık. Grev yasalarına aykırı olan bu müdahaleyi ne kadar anlattıysak da pek ilgi görmeyince hep birlikte TIR'ların önüne yattık. Polisler yeniden müdahale ederek bizleri coplayarak ve yerlerde sürükleyerek araçların önünden kaldırdılar ve bazı temsilci ve sendika yöneticisi arkadaşımızı bir kaç günlüğüne tutukladılar ve daha sonra serbest bıraktılar. Bu sırada 4-5 tane gazeteci de olayları resmetmeyi başarmışlardı. Onları da kenara çekerek fotoğraf makinalarını alarak içerisindeki filmleri aldılar.
“Hazır kıta gibi istekli, azimli ve disiplinliyiz”
Her şeye rağmen grevimiz devam ediyordu. Sendika merkezimiz grev bölgesine yakın olduğu için gece ve gündüz olmak üzere yaklaşık 20-25 kişi nöbet tutmak ya da aksamalara karşı hazır kıta gibi istekli, azimli ve disiplinli bir şekilde bekliyordu. Sendika merkezinde günlük haberler değerlendiriliyor, işçilerin morali ve direncini yüksek tutmak için devamlı olarak çay yapılıyor, grevci arkadaşların eşleri evlerinde yapmış oldukları bazı ikramları getiriyorlar ve zaman zaman bağlama çalan arkadaşlarımız gelerek birlikte marşlar, şarkılar ve türküler söylüyorduk. Nöbeti olanların dışında boşta olan arkadaşlarımız varsa onlarla birlikte bir sonraki gün ne gibi işlerin yapılacağına dair görevlendirmeler ve dayanışma hazırlıkları yapılıyordu. Mesela grevin yaklaşık birinci ayı dolduğunda yaklaşık 50-80 kişi civarında grevci arkadaşlarımızla kamuoyu oluşturmak için basın kuruluşlarına da haber vererek İstanbul Valiliği’ne giderek haklı davamızı anlatmaya çalıştık. Başka bir gün de şu anda aramızda olmayan ve son dönem işyeri temsilcisi olan arkadaşımız Ertürk Aksoy ile birlikte Sirkeci’de bulunan serigrafik baskı yapan işyerlerinde araştırma yaptık. Bu araştırmamızın sebebi ise dayanışma amaçlı olarak mendil, kalem, bardak altlığı ve anahtarlık yaptırmaktı. Tabii ki bu ürünleri üzerinde grevimizi anlatan ve ileride anı olarak kalacak bazı yazı ve resimler olacak şekilde düşünerek yaptırdık.
Dayanışmanın önemi her geçen gün artıyor
Grev uzadıkça bazı işçi arkadaşlarımızın direncinde kırılmalar olduğuna da şahit olduk. Hatta işverenin görevlendirdiği adamlar vasıtasıyla sınıf bilinci olmayan kişiler tespit edilerek evlerine gizlice gece yarısı ziyaretleri yapılarak işbaşı yapması için yalan yanlış haberler yaymaya çalışıldığını duyuyorduk. Burada bazı zayıf iradeli kişilerin ikna edilerek işbaşı yapmasına ve dolayısıyla grev kırıcısı pozisyonuna geçtiğine şahit olduk. Biz tabii ki burada 2650 işçinin greve çıkmasını ve onları bir arada tutmanın zorluğunu da yakından görmüş olduk. Bunun en önemli sebebi ise sendikanın verdiği sözü tutmamış olması ve grevde bulunan işçiye maaş ödemesi yapmaması veya yapamamasıdır. Bütün bu olumsuz gelişmeleri göz önünde bulundurduğumuz zaman. İşte burada sınıf bilinci olan öncü işçilerin alacağı tavır ve yapacağı işler daha da önem kazanıyordu. Yukarıda da belirttiğim üzere sendikamız iki buçuk ay sonra maaşlarımızın yarısı kadar bir para ödemesi yaptı. Bizler bu paranın bu saatten sonra bir şeye faydası olmayacağını biliyorduk. Ama yine öncü işçiler ve durumu iyi olan arkadaşlarımızla birlikte bu paraları bir araya getirerek durumu zor olan, evli ve çocukları olan, kış şartlarında evine yakacak alamayan arkadaşlarımızı tespit ederek onlarla dayanışma içinde olduk. Bazılarının evlerine ziyarete giderek biraz daha dayanmamız gerektiği konusunda kendilerine güç verdik. Bazılarının evlerine erzak götürerek hiç bir arkadaşımızın karamsarlığa kapılmasına ve zayıf düşmesine fırsat vermedik.
Dayanışma Gecesi’ni örgütlüyoruz
Ve dayanışmayı büyütmek için 24 Ocak 1987 cumartesi günü Aksaray'da bulunan Lunapark Gazinosu tutuldu ve davetiyeleri ile dayanışmaya destek verecek sanatçılar ile yapılan görüşmeler tamamlanarak günü beklenmeye başlandı. Bu arada içinde benimde bulunduğum işçilere de dayanışma gecesinde iş önlüklerimizle çıkarak sloganlardan oluşan dörtlükler ezberlettiler. Bunu da Kartal Sanat’tan bir abimiz biz de çıkıp söyleyebiliriz ama bu işi buraya kadar siz getirdiğiniz için sahneye çıkıp gelenlere mesaj vermek de size düşer dedi. Sonunda gün gelip çatmıştı. Salonun her yeri dayanışmamıza destek verecek insanlarla dolup taşıyordu. Böyle olması beklenen bir şeydi. Çünkü "Netaş Grevcileri ile Dayanışma Günü" için Cumhuriyet Gazetesi’ne üç gün ilan verilmişti. Bu geceye destek veren sanatçılar da şöyle sıralanıyordu: Bengi Türkü, Ali Ekber Eren, Hüseyin Başaran, Deniz Türkali , Ünol Büyükgönenç, İstanbul Gösteri Sanatları Amatörleri Derneği (İGSAD), Ahmet Kaya, Timur Selçuk.
“Yaşasın İşçi Sınıfının Birliği” pankartımızla sahnedeyiz
Dayanışma gecesini Kartal Sanat Yönetmeni İsmail Işılsoy sunuyordu. Gazete ilanında adı olmamasına karşın sanatçı Müjdat Gezen de Netaş grevcileri ile dayanışmada bulundu. Netaş işçileri içerisinde folklor oynayan arkadaşlarımız vardı. Onlar da 15 gün içinde Ümraniye’de bir düğün salonunda hazırlandılar ve gecenin açılışını onlar başlattı ve salonun havasını bir anda yükselttiler. Daha sonra da bizler "YAŞASIN İŞÇİ SINIFININ BİRLİĞİ" yazılı pankartımızı açıp iş önlüklerimizle çıktığımız sahnede ezberlemiş olduğumuz sloganları var gücümüzle haykırdık. Sonra da yukarıda adı geçen sanatçılarımız sırasıyla çıktılar, şarkı ve türkülerini söyledikten sonra alkışlar ve sloganlar arasında sahneden ayrıldılar. Bu arada grev anısına dayanışma amaçlı yaptırmış olduğumuz mendil, anahtarlık, kalem ve bardak altlığı tamamen tükendi. Bununla beraber işçi arkadaşlarımızın eşlerinin gece için yanlarında getirdikleri pasta, kurabiye, börek ve kekler satın alındı. Ve sonunda dayanışma gecesi amacına ulaşmış ve o günün parasıyla 10 milyona yakın bir gelir elde edilmişti.
“İşte Mustafa’mı böyle yaşatırsınız!”
Aksaray’da yapılan büyük dayanışma gecesinden sonra 31 Ocak 1987 cumartesi günü Ümraniye’de daha çok Netaş işçilerinin ailelerinin içinde olduğu bir gece daha yapılmasına karar verildi. Dayanışma gecesinde ilk önce sendika yetkililerinin konuşmaları yapıldı. Sonra Otosan önünde vurulan Netaş işçisi Mustafa Benlioğlu’nun annesi Emine Benlioğlu söz istedi ve şöyle bir konuşma yaptı "Ben acılı bir yüreğim. Benim bütün sevincim sizlersiniz. Sizler mutlu olursanız ben de mutlu olurum. Sizler üzülürseniz ben de üzülürüm. Bir evlat kaybetmiş ana olarak diyorum ki, haklarınızı almadan fabrikaya dönmeyin. İşte Mustafa’mı böyle yaşatırsınız." Sonra grevci işçi arkadaşlarımız "Mustafa A-ra-mız-da!" şeklinde sloganlarını gözyaşları içinde attılar ve gecede duygusal bir ortam yaratılmış oldu. Gecemizde sanatçılar Ömer Özgeç, Haluk Özkan ve tutuklu yakınları sahneye çıkarak destek verdiler ve maddi yardımda bulundular.
Dayanışma büyüyor…
Bu sırada kamuoyunda televizyon ve gazete haberlerinde grevimizle ilgili haberler arka arka gelmeye başladı. Çeşitli işçi sendikaları, üniversite öğrencileri, sanat ve siyaset çevrelerinden grevimizi ziyarete gelmeye başladılar. Özellikle sanatçıların ve siyasilerin gelmesi sesimizin duyulması açısından çok daha etkili oluyordu. O dönemin önde gelen siyasilerinden Erdal İnönü ve Deniz Baykal sendikamızı ziyaret ettikten sonra grev gözcülüğü yapan arkadaşlarımızın yanına gelerek geçici olarak grev önlüğünü giyerek basın önünde açıklamalarda bulundular ve grevin haklılığı konusunda yanımızda olduklarına dair beyanlarda bulundular. Ayrıca Avrupa Sendikalar Konfederasyonu (ETUC) Genel Sekreteri Norman Willis, DİSK Eski Genel Sekreteri Kemal Sülker (yazar) 67. yaş gününü 25 kasım 1986 da Netaş grevcileriyle birlikte kutladı. Ayrıca adını hatırlayamadığım pek çok sendika başkanları ve işçileri dayanışma gösterdiler. O dönemin güç koşullarında bizimle devamlı olarak dayanışmada olan ve yemekhane işgal ve direnişimizde bizimle birlikte soğan ekmek yiyen SHP'li milletvekillerinden Kenan Sönmez ve Hüsnü Okçuoğlu’nu asla unutamam. Diğer yandan sanatçılardan Hale Soygazi, Hadi Çaman, Deniz Türkali, Rahmi Saltuk ve Ahmet Kaya da ilk aklıma gelen sanatçılarımızdan bazıları. Aslında daha pek çok sanatçı gelmişti ve bütün bu ziyaretçilerin de bir listesi tutulmuştu.
Öte yandan maddi yardımlar yurt içinden ve yurt dışından akmaya başlamıştı. Özellikle yurt dışındaki işçi örgütlerinden hatırı sayılır parasal yardımlar geldi. Bunun dışında İlaç fabrikasında çalışan işçilerden ilaçlar, Tekstil işçilerinden giysiler ve bazı işçi sendikalarından da tonlarca bakliyat ve gıda maddesi bağışlandı.
Netaş grevi sendikacılar ve öğrenciler olduğu kadar demokrat sanatçılardan da büyük destek gördü.
Sanatçıların dayanışması ve grev başarıyla sonuçlanıyor
*Dostlar Tiyatrosu bir oyununu Netaş grevcileri için oynadı ve elde ettiği geliri Otomobil-İş Sendikasına bağışladı.
*Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu bir oyununu Netaş grevcileri için oynadı.
*Hadi Çaman da Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’nin sahnelediği "Azizname" adlı oyununa 75 kişilik kontenjan ayırarak Netaş işçileri ve Aileleri ile dayanışma içinde oldu.
*Kartal Sanat İşliği sadece dayanışma gecesinde verdiği destekle kalmadı, Ümraniye'ye gelerek bir düğün salonunda Netaş grevcileri için 403. kilometre adlı oyunu oynadılar.
Bununla beraber Ahmet Kaya ve Eşi Gülten Kaya, Füsun Erbulak, Grup Yorum, Edip Akbayram, Rahmi Saltuk, Yazar Hasan Kıyafet, Karikatürist Tan Oral…
Netaş grevi 18 Kasım 1986'da başlamış ve 19 Şubat 1987'de 93 gün sürdükten sonra Ankara’da zamanın Çalışma Bakanı Mükerrem Taşçıoğlu’nun arabuluculuğunda Netaş İşvereni ve Otomobil-İş Sendikası’nın anlaşması ile sonuçlanmıştır.
Para ve gıda yardımlarını Derby Grevi’ne aktarıyoruz
Grevin bitiminden bir gün sonra 19 Şubat 1987 perşembe günü Netaş'ta işbaşı yapılmıştı. Bölge grev komitesi son defa toplanarak yurtdışından gelen maddi dayanışmanın Derby Grevi’ne aktarılmasını önerdi. Bütün ayrılıklara karşın grev zorluklarını içinde yaşayarak gördükleri için temsilcilerden bu öneriye karşı çıkan olmadı. Dayanışmanın Laspetkim-İş'e aktarılmasına "OY BİRLİĞİ" ile karar verildi. Netaş işçileri için gelen maddi dayanışmalar ile yaklaşık 20 ton gıda yardımının 8 tonu dağıtılamamıştı. Bunların da Derby Grevcilerine götürülmesi kararlaştırıldı.
21 Şubat Cumartesi günü 8 ton gıda (makarna, yağ, şeker, zeytin, pirinç, kuru fasulye ve mercimek) bir kamyona konuldu. Bir otobüs, iki minibüs ve üç otomobil ile Netaş işçileri Derby Grevi’ni ziyarete gittiler. Bankadaki çekilebilecek 1 Milyon lirayı da Laspetkim-İş yöneticilerine teslim ettiler. Bu sırada Netaş işçileri için bankaya gelen para hemen çekilemiyordu. Yaklaşık 20 Milyon liranın bildirimleri gelmişti ama bunu çekmek için 20-25 günlük süre gerekiyordu. Bu para çekildiğinde yine Derby Grevcilerine verileceği, Netaş İşçileri adına Ümraniye Şube Başkanı tarafından bildirildi.
Son Söz:
Netaş Grevi için açılan bu dayanışma hesabı kapatılmayacak, bundan sonra greve gidecek olan tüm grevcilerin dayanışma hesabı olarak açık kalacaktı. Kısaca bir "BAYRAK" olarak elden ele, grevden greve devredilecektir. Şimdi ilk olarak Netaş'tan, Derby Grevcilerine uzatılıyordu. Oradan da gelecekteki diğer grevcilere aktarılacaktır.
"YAŞASIN İŞÇİ SINIFININ BİRLİĞİ"