Korkut AKIN yazdı: Orhan Veli’nin (Kanık) şiirlerini biliriz. Her ne kadar uzaklaşsa da, üç arkadaşıyla öncülüğünü yaptığı “Garip” akımıyla anıyoruz. Diğer iki arkadaşı Oktay Rifat ve Melih Cevdet Anday, uzun da yaşadıklarından Garip akımından uzak şiirler de yazdılar, belleklerimizde yer aldılar.
“Tarihin beğenerek andığı insanlar daima dönüm noktalarında bulunanlardır. Onlar bir ananeyi (geleneği) yıkıp yeni bir anane kurarlar. Daha doğrusu kurdukları şey içlerinden gelen yeni bir kayıt sistemidir. Ancak ileriki nesillere intikal ettikten sonra anane olur. Büyük sanatkâr nâmütenahi (sonsuz) kayıtların içindedir. Fakat bu kayıtlar, hiçbir zaman, evvelkiler tarafından vazedilmiş (konulmuş) değildir. O, kitapların öğrettiğinden daha fazlasını arayan, sanata yeni kayıtlar sokmaya çalışan adamdır.” Orhan Veli’nin 1941’de yazdığı bir yazıdan alıntıladığım bu cümleler, aslına bakarsanız sadece sanatla değil hayatın her alanıyla bağlantılı. Siz, eğer bir şeyler yaparsanız, bu, yeni bir gelenek olacaktır ileride, çünkü günümüz dünyasında her günümüz “dönüm noktası”.
Fırsatı kaçırmayanlar…
Orhan Veli’nin (Kanık) şiirlerini biliriz. Her ne kadar uzaklaşsa da, üç arkadaşıyla öncülüğünü yaptığı “Garip” akımıyla anıyoruz. Diğer iki arkadaşı Oktay Rifat ve Melih Cevdet Anday, uzun da yaşadıklarından Garip akımından uzak şiirler de yazdılar, belleklerimizde yer aldılar.
Orhan Veli, ne yazık ki, çok genç ayrıldı aramızdan. İşte, belki de o nedenledir ki, telif kısıtlamasından kurtuldu artık. Yani bu da demek oluyor ki, birçok yayınevi telif ödememek amacıyla harıl harıl Orhan Veli basacak, basıyor da… Geçen yıl Sabahattin Ali’nin başına gelen, gelecek yıl Sait Faik’in başına gelecek. Burada, doğal olarak pandeminin de etkisiyle ekonomik kriz nedeniyle okurun ucuz kitaba yönelmesi söz konusu, ama yayınevlerinin titiz ve özenli olması gerekir.
Kitapçılarda pek çok yayınevinden çıkan Orhan Veli şiirleri, hikâyeleri, yazıları bulunuyor. Ben, Can Yayınları’ndan çıkanı tercih ettim. Arka kapakta “Türk şiirine günlük ve güncel hayatı getiren Birinci Yeni’nin kurucularından Orhan Veli, bir şairin duyarlılığına sahip olmasının yanı sıra şiir hakkında konuşan, düşünen ve yazan bir fikir insanıydı. … bu derlemede Orhan Veli, şiirlerinden tanıdığımız muzip ve eğlenceli kimliğini ortaya koyuyor. Bütün Yazıları, yazarı gibi her yıl bir yaş daha gençleşen güncel bir yapıt” deniyor.
Hayatın içinden gelen…
Her şeyin şiiri yazılabilir ve şiirde her şey yer alabilir. Bunun somut örneğidir Orhan Veli’nin şiiri; Süleyman Efendi’nin nasırı, ciğercinin kedisi, Hitler’e vermeyi düşündüğü tereyağı ve diğerleri… Şiir nasıl ki hayatın içinden sıyrılıp gelir ve anlam kazanırsa, sanat üzerine yazılar da sanatın o geniş alanını aşıp hayatın her anına her alanına ulaşır. Orhan Veli’nin aradan 70-80 yıl önce yazdıkları da bugün bizleri aydınlatıyor.
Ağırlıklı olarak sanat ve doğal olarak şiir içerse de gündelik yaşam ve bağlı olarak siyaset de yer alıyor yazılarında. Ama bir noktaya dikkat çekmek isterim; hemen her yazısında şiirlerinden dizeler düşüyor aklınıza. Demek ki, “Bütün Şiirleri” ile birlikte okumakta yarar var. En azından “neydi o dizenin devamı” diye akıl yürütmek zorunda kalmazsınız.
1947’den bu güne…
Zamanın Başbakanı Recep Peker (artık başbakanlık yok, yerine cumhurbaşkanlığı sistemi var… o zamanı “tek adam” sistemi olarak niteliyoruz, bugün de “tek adam” var, yetkili) üniversite öğrencileriyle görüşüyor, onlara ‘nutuk çekiyor’, ardından esnafla konuşuyor, tabii aynı konular çerçevesinde… Başbakanın konuşması milliyetçilik ağırlıklı, Orhan Veli’nin vurguladığı üzere “üzerinde ehemmiyetle duruyor”. Bugünle arasında pek bir fark yok. Orhan Veli’nin aynı yazısı, “Mesela, ‘Hürriyet bizim millete yaramaz’ diyorlar. Başka milletlere yarayan hürriyet neden bizim milletimize yaramıyor” diye soruyor. Arkasından, bugün pek rastlamadığımız bir noktada, “Irkçılar beraat etti. Çünkü ırkçılık kanun nazarında suç değilmiş. Bu beraat kararından iki gün evvel de başbakan ırkçılığın antidemokratik bir ideoloji olduğunu söylemişti. Irkçılığı suç saymadığına göre kanunlarımız mı antidemokratik acaba?” cümleleriyle bitiyor.
Bugün pandemiyle daha da derinleşen ekonomik kriz, KHK ile atılan akademisyenler, mafya liderlerinin tehditleri, haklarını alamayan işçiler, kapıları kelepçelenen üniversiteler, mikrofonlardan yükselen hakaretler, art arda gelen intihar haberleri, LGBTİ bireylerin ve kadın haklarının ayaklar altına alınması günlük olağan işlerden. Birbirlerini darbecilikle suçlayanlar dönüp kendilerine bakmazlar mı?
“Ben söyleseydim…”
Orhan Veli, epeyce de polemiğe girmiş, keyifle okunuyor. Okurken hem gülümsüyorsunuz hem de düşünüyorsunuz ister istemez. 1950’de, Yaprak’ta, dil üzerine, softalarla savaşmaya çalıştıklarını, eski dili isteyenlerin kaf ile kef, hı ile ha arasındaki farkları bilmediğini, (eskiden çoktu ve neyse ki artık yok) kesme iminin kullanılmasıyla bir sözcüğün ne denli anlam değiştirdiğini, bu ayrıntıları bilmeden de doğru dürüst konuşulamayacağını, bunların hep bilgisizlikten geldiğini yazıyor.
Bir yazıda ise Cemil Meriç’le polemiğini aktarıyor. “Fransız Şiiri Antolojisi”nde alıntı yaptığı bir yazar üzerinden Cemil Meriç’in kendisine çattığını söyleyip, Meriç’in kitabı okumadığını, sayı saymasını bilmediğini iddia ederek şaşkınlığını belirtiyor. Ama en ilginci de, kendi tercümesini beğenmediği halde Meriç’in bütün günahlarını affettirecek güzellikte nitelemesine söyleyecek söz bulamaması…
Bütün Yazıları
Orhan Veli
Yazılar
Can Yayınları
Şubat 2021, 399 s.