Alex KÖŞKERYAN Beyrut’tan yazdı: 17 yaşındaki çocuğun eline silahı veren faşist zihniyetliler anlamadı ki halkların dayanışması ve Hrant’ın yaydığı insani fikirlerin sınırları onların dar ve nefret dolu akıllarının sınırlarından çok ve çok daha geniş.
Hrand Dink’e
Güvercinler iknaa ettiler, dediler ki;
Bize ateş etmezler
Hrant inandı. Korkuyor da olsa
O inandı bir güvercin olduğuna:
Ama ateş ettiler.
Öngörmüştü, bir kaç yıl önce demişti bana “Benim ölümüm yatakta olmayacak, ben ayakta gideceğim”.
Nurlar içinde yatsın:
Eğer bize sorsanız, O daima zaferle duracak
Bir güzel heykel gibi.
Zahrad
On dört yıl önce Hrant Dink, Şişli՝de bulunan Agos gazetesi önünde katledildi. Ona ateş edenler sandılar ki Hrant’ı yok etmekle onu ve Agos’unu susturabilirler, hiç tahmin edemediler ki Hrant’ın cenaze törenine Türkiye’de yaşayan bütün milliyetlerden on binlerce insan katılacak; “Hepimiz Hrantız” diye haykırarak, Hrant’a atılan o üç kurşun on binlerce olarak kendilerine dönecek. Hrant’ı vuranlar, evet vuranlar o kadar dar görüşlüydüler ki, bir barış güvercinini vurmak ne büyük bir hata, ne büyük bir günahtı. Bunu göremediler. Barış güvercinini vurmak, sevgiyi ve muhabbeti öldürmek, ancak kast edenlere lanet ve düşmanlık getirir. 17 yaşındaki çocuğun eline silahı veren faşist zihniyetliler anlamadı ki halkların dayanışması ve Hrant’ın yaydığı insani fikirlerin sınırları onların dar ve nefret dolu akıllarının sınırlarından çok ve çok daha geniş
Doğru ki, Hrant Ermeni milletine mensup bir insandı, atalarının topraklarında “kılıç artığı” olarak kalmış, öz halkının soykırımından kurtulan ve baskılara rağmen yaşamını sürdüren bütün insanlar için bir adalet arayışçısıydı: Doğru ki, Hrant Ermeni halkına mensup bir insandı ama O’nun için bütün halklar eşit haklı ve ortak bir vatanda barış ve uyum içinde yaşamalıydı, Hrant’ın davası Türkiye’den daha geniş daha büyük bir coğrafyaya yönelikti. Hrant zulmü görmüş, yaşamış ama yüreği kararmamış, aksine sevgi ve anlayış ortamında aramış çözümleri. Ama ne yazık ki faşizmin, nefretini ve başkasının varlığını inkar karanlığında yaşayan akılları ikna edememiş.
Hrant Dink aynı zamanda kendi halkının da bir kahramanıydı, Türkiye’de yaşayan ve çeşitli baskılara maruz kalan Ermeni halkının cesur ve cüretli sözcüsüydü. 80’li yıllarda Türkçe gazetelerin yanı sıra, Hrant Ermeni Marmara gazetesinde de yazmaya başlar. Yazılarını Çutak (keman) mahlasıyla yazıyor, Ermeni tarihini halka sunarak Türk resmi tarihçilerin yazılarını eleştiriyordu.
1996 yılında Agos’u kurduğunda buradan kendi öz halkının, baskı ve inkara uğrayan halkların sözcüsü, savunucusu oldu. Agos’un geniş perspektifi ve demokratik değerleri savunması; Türkiye’de yaşayan Ermeni halkını ilgilendiren meseleleri ve soykırımı tanıtan makaleleri yüzünden Türkiye Hükümeti’nin ve milliyetçi faşizan güçlerin hedefine dönüşür. 2005 yılında Hrant 6 ay şartlı olarak hapse mahkûm olur. Son bulmayan tehditler, ihanetler Agos’u ve onun idarecilerini susturamayınca canilere bir tek vesile kalır…
Bugün 14 yıl geçmesine rağmen, Türkiye’nin içinde ve dışında bulunan halklardan Dink’in arkadaşları, onun davasını sahipsiz bırakmayacaklar, hak ve adalet yerini bulana kadar da takip edecekler.
Hrant’ın anısı; bütün insan sever, haksever, adalet sever ve halkların dayanışma ve uyum içinde bir arada yaşamak isteyenlerin fikrinde yüreklerinde saygı ve sevgiyle yaşayacak.