Nazım ALPMAN Artı Gerçek için yazdı: Polisler şaşırıyorlar. Sonra da kamera kayıtlarını kontrol ediyorlar. Bir de ne görsünler? Karakol amiri, paraları ve uyuşturucu torbalarının bir bölümünü gizlice alıyor ve gidiyor.
Yüksek cesaret ve kararlılık isteyen güzel gelişme küçük bir haber olarak 16 Aralık 2020 tarihli gazetelerde yer aldı. Ama olay iki hafta önce meydana gelmişti.
1 Aralık 2020 Salı günü İstanbul’da (adı verilmeyen) bir polis merkezinde karakol amiri, adli emanette bulunan para ve uyuşturucuları çalmıştı. Görev devir teslimi sırasında emanette bulunan paraların ve uyuşturucu maddelerin eksik olduğu tespit ediliyor. Tutanak düzenlenirken, karakol amiri “durun” diyor:
-Eksikleri ben kapatacağım, tutanak kalsın!
Polisler şaşırıyorlar. Sonra da kamera kayıtlarını kontrol ediyorlar. Bir de ne görsünler? Karakol amiri, paraları ve uyuşturucu torbalarının bir bölümünü gizlice alıyor ve gidiyor.
Amirin marifeti bununla da sınırlı kalmıyor. Soyunma dolaplarını da “kontrol” ediyor! Mesai arkadaşlarının cüzdanlarını da çalıyor.
Artık amir amirlikten çıkıp doğrudan zanlı haline geldiğinden, ona bilgi vermeden üstlerine durumu bildiriyorlar. Amir gözaltına alınıyor ve tutuklanıyor.
Başında bulunduğu karakolu soyan amir ilk ifadesinde “Ben kleptomani hastasıyım” diyor. Sözlükler Kleptomaniyi şöyle açıklıyor:
Kleptomani kelimesi köken olarak Yunanca hırsız anlamına gelen Kleptes kökünden gelmektedir. “Gerçekte gerek duyulmayan maddeleri çalma dürtüsü” olarak tanımlanan kleptomani kelimesi Türkçeye “Çalma Deliliği” olarak çevrilebilir.
Bu olayda üzülecek, kırılacak, ayıplanacak bir şey olmamalı. Fırsatlar ülkesindeyiz diye düşünülmeli. Kleptomani de sağlık kurumları tarafından “hastalık” olmaktan çıkartılıp, üstün bir insani vasıf olduğu ilan edilmeli.
Sadece bir nokta dikkate alınmalı: Kleptomani sayesinde üstün başarılar elde edenler; kendilerini dudak bükerek izleyenleri, ayıplayan eski kafalıları, içlerinden “ne doymak bilmez aç gözlüymüşler” diye geçirenleri suçlamamalarına özen gösterilmeli! Kleptomaninin rehaveti içinde özgürce yüzebilen kabiliyetli insanlar, aynı başarıyı gösteremeyenleri şöyle itham etmemeleri elzemdir:
-Vatan hainleri, dış güçlerin oyuncakları, iç düşmanlar!..
Hele hele ağızlarını bile açmayıp, sadece başlarını iki yana sallayarak geçip gidenleri gözaltına alıp tutuklamak suretiyle dış dünyaya karşı ülke hakkında menfi düşünceler oluşmasına sebebiyet vermemelidirler…
…Nazım ALPMAN’ın Artı Gerçek’teki yazısının tamamını okumak için TIKLAYIN