Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Enstitüsü (DİSK-AR), TÜİK tarafından açıklanan Hanehalkı İşgücü Anketi Eylül 2014 dönem sonuçlarını değerlendirdi:
Türkiye ekonomisinde büyüme oranlarında yaşanan düşüş devam ederken işsiz sayısındaki artış da sürüyor. Yılı üçüncü çeyreği için Gayri Safi Yurtiçi Hasıla bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 1,7’lik büyüme ile kötü bir performans göstermişti. Ekonomik büyümedeki kötü performans işsizlik verilerine de yansımış görünüyor. Mevsim etkilerinden arındırılmış işsizlik oranı yüzde 10,7 ile geçtiğimiz yıla göre % 1,3 puan artış kaydederken, mevsimsel etkilerden arındırılmamış resmi işsizlik de aynı düzeyde artarak % 10,5’e ulaştı. Tarımdışı işsizlik oranı ise % 12,7 oldu. Resmi işsiz sayısı yeni seriye göre 537 bin kişilik artışla 3 milyon 64 bine ulaştı. Bu veri krizin en ağır şekilde yaşandığı 2009 yılının aynı dönemi için 3 milyon 43 bindi. İşsiz sayısı bu verilere göre kriz dönemindeki sayıyı aşarak Bu dönem verileri esas alındığında rekor kırdı. İş talep edenlerin sayısı geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre 1 milyon 807 bin kişi artarken işsiz sayısındaki artış işgücü artışının yüzde 29,7’si oldu.
Eylül 2014 döneminde resmi işsizlere, umudu olmadığı için ya da diğer nedenlerle son 4 haftadır iş arama kanallarını kullanmayan ve işe başlamaya hazır olduğu halde bu nedenle işsiz sayılmayanlar (umutsuzlar ve diğer) dahil edildiğinde işsizlik oranı yüzde 17,5, işsiz sayısı da 5 milyon 549 bin kişi olarak gerçekleşti. İşinden memnun olmayan ya da daha fazla çalışmak istediği halde düzgün işler bulamadığı için çaresiz kısa süreli işler yapanlar (eksik ve yetersiz istihdam edilenler) ilave edildiğinde işsizler ve çaresizlerin toplam sayısı 6 milyon 588 bin kişiye ulaştı. Bunların istihdam içindeki payı ise % 20,8 oldu.
Kadınlar için ise işsizlik gerçeği daha ağır bir biçimde yaşandı. Resmi işsizlik oranı % 13,6’ya yükselen kadınlar için geniş tanımlı işsizlik oranı % 25,9 seviyesinde gerçekleşti.
Kadınlar resmi işsizlerin yüzde 38’si iken, işsizlik kapsamı dışında tutulan umutsuz ve diğer işsizlerin yüzde 60’ını kadınlar oluşturdu. İşsizlik oranındaki artış kadınlarda daha fazla gerçekleşti. Lise ve üzeri eğitim düzeyine sahip kadınlardaki resmi işsizlik oranı yüzde 20 iken erkeklerde yüzde 8,5 seviyesinde kaldı.
Yüksek öğretim mezunları arasında işsiz sayısı yeni seriye göre Şubat 2014 döneminden bu yana 281 bin kişi artarak 769 bine ulaştı. Buna karşın Şubat 2014 döneminden bu yana resmi işsiz sayısındaki artış 239 bin seviyesinde gerçekleşti. İşsiz sayısı lise altı eğitime sahip olan ya da okuma yazma bilmeyenler için toplamda 61 bin kişi azalırken, meslek, teknik ve düz lise mezunları için 20 bin üniversite mezunları için yukarıda belirtildiği gibi 281 kişi arttı. İşsizlik verilerine yükseköğretim mezunu işsizler damgasını vurdu. Buna göre her dört işsizden biri üniversite mezunu. Özellikle yükseköğretim mezunu kadınlar işsizliğin hedefi olmaya devam etti. Yükseköğretim mezunu kadınlar yeni işsizlerin % 76’sını oluşturdu. Kadın işsizlerin % 37’si yükseköğretim, % 62’si lise ve üzeri eğitim düzeyine sahip.
Gençler için (15-24 yaş) geniş tanımlı işsizlik oranı ise resmi % 19,1 rakamının 9 puan üzerinde yüzde 28 seviyesinde gerçekleşti. Gençler için özellikle tarımdışı işsizlik oranı yüzde 23 ile ciddi boyutlara ulaştı. Şubat ayından bu yana tarımdışı sektörlerde genç işsizlik oranı 3,6 puan artış kaydetti.
Türkiye İstatistik Kurumu Şubat 2014 dönemiyle birlikte yeni bir hesaplama yöntemi ve seri kullanmaya başladı. Uluslararası norm ve standartlar dikkate alınarak veri derleme araçları zenginleştirildi. Ancak aynı zamanda resmi olarak işsiz sayılanların kapsamı da daraltıldı. Önceki uygulamada, referans dönemi içinde “son üç ay” içerisinde iş arama kanallarından en az birini kullanmış ve iki hafta içinde işbaşı yapabilecek durumda olan kişiler “işsiz” olarak değerlendiriliyordu. Yeni uygulamada ise yalnızca “son dört hafta” içerisinde iş arama kanallarından en az birini kullanan ve iki hafta içinde işbaşı yapabilecek durumda olan kişiler “işsiz” olarak ele alınıyor. Yani 1,5-2 ay önce iş başvurusu yapmış olan ve işe başlamaya hazır bir kişi işsiz kategorisi dışına çıkartıldı. Bu kişiler “işgücüne dahil olmayanlar” başlığında, “İş aramayıp, çalışmaya hazır olanlar” kategorisinde “diğer” sınıflandırmasında değerlendirildi. Özellikle iş bulma konusunda sıkıntı çeken kadınların yöntem değişikliği nedeni ile işsizlik kapsamı dışına atıldığı söylenebilir. 2005 serisine göre 2013 yılı eylül döneminde işsizlik oranı yüzde 9,9 iken 2014 serisi için aynı dönemde işsizlik oranı yüzde 9,2 olarak açıklandı.Yöntem değişikliği ile işsizlik oranı 0,7 puan geriledi. İşsiz sayısı ise yeni seride eski seriye göre 304 bin kişi azaldı. TÜİK eski seriye göre güncel verileri paylaşmıyor.
TÜİK yeni serisinde daha önceki seride olan ve anket soru formunda yer alan işin sürekliliği ile ilgili verileri veritabanında açıklamaktan vazgeçmiştir. Geçici çalışanların sayısındaki gelişim istihdamın niteliği açısından son derece önemli bir değişkendir. Bu verinin web sitesinde ve veritabanında artık paylaşılmaması, daha önce kolayca ulaşılan bir bilgiye ulaşmak için bürokratik süreçlere başvurulması zorunluluğu getirilmesi büyük bir eksikliktir.
SONUÇ
TÜİK Hanehalkı İşgücü Anketi Eylül 2014 dönemi verilerine göre işsizlik hem görünen hem görünmeyen boyutlarıyla tehlike sinyalleri vermeye devam ediyor. Bu tehlike sinyalleri en çok da eğitimli ve özellikle eğitimli kadın işgücü üzerinde etkisini gösteriyor. Gelecek dönem açısından eğitimli işgücünün ve kadınların istihdamda yaşadığı problemlerin gerekli önlemler alınmazsa derinleşmesi beklenebilir.
Türkiye haftalık çalışma sürelerinin emsallerine göre çok daha yüksek olduğu bir ülkedir. Avrupa Birliği ülkeleri ile kıyaslandığında haftalık çalışma sürelerindeki fark 12 saati bulmaktadır. Buna göre Türkiye’de 5 kişinin yapacağı işi 4 kişi yapmaktadır. Bir yandan işgücüne katılım oranlarını yükseltirken, öte yandan işsizlik verileri ile mücadele etmenin yegâne yolu, gelir kaybına yol açmaksızın haftalık çalışma sürelerini azaltmaktan geçmektedir. Buna karşın hükümet ve sermaye çevreleri işsizlik verilerindeki artışı, istihdam yapısının niteliğini bozarak, yani yoğun çalışma koşulları altında, daha esnek ve güvencesiz çalışma biçimlerini yaygınlaştırarak durdurmanın reçetelerini topluma sunmaktadır. Hükümet işveren çevrelerinin taleplerini Ulusal İstihdam Strateji Belgesi ile programlaştırmıştır. Ucuz işgücü için, taşeron çalışmayı yaygınlaştırmayı, kıdem tazminatını fona devrederek ortadan kaldırmayı, kölelik bürolarını hayata geçirmeyi hedefleyen bu belge hükümetin uygulama açısından gündemindedir. Nitekim Orta Vadeli Program’da (2015-2017) istihdam başlığında yer alan hususlar bu tespiti doğrulamaktadır.
İşsizlikle mücadeleyi, çalışma koşullarını kötüleştirerek, ücretleri düşürerek çözmeye çalışan bu anlayışa karşı durulmalıdır. Bu stratejinin sonuçları Soma’da, Mecidiyeköy’de, Ermenek’te ve Türkiye’nin dört bir yanında acı bir biçimde görülmektedir. Bu strateji işsizliğin “ne iş olsa yaparım” başlığı altında gizlenmesi, işletmelerin karını insanların yaşamının önüne alma stratejisidir. İşsizlikle gerçek mücadele için;
Haftalık çalışma süresi gelir kaybı yaşanmaksızın 37,5 saate, fazla mesailer için uygulanan yıllık 270 saat sınırı, 90 saate düşürülmelidir.
Herkese en az 1 ay ücretli izin hakkı tanınmalıdır.
Herkes için iş güvencesi ayrımsız bir biçimde uygulanmalıdır.
Sendikal hak ve özgürlükler güvence altına alınmalı, sendikal barajlar kaldırılmalı, herkesin sendika hakkını özgürce kullanabilmesi için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
Taşeronlaşma ve kayıt dışı istihdam engellenmelidir.
Kamu girişimciliği ve hizmetleri istihdam yaratacak şekilde yeniden ele alınmalıdır.
Kamuda personel açığı derhal kapatılmalıdır.
Kadın istihdamının artırılması ve işsizliğinin azaltılması için işgücü piyasalarındaki cinsiyetçi uygulamalara son verilmeli, ev içi bakım hizmetleri devletin gereken nitelikli, yaygın ve ücretsiz bakım hizmetlerini sağlaması ile kadının üzerinden alınmalıdır.