SEÇTİKLERİMİZ – Şebnem korur FİNCANCI Evrensel Gazetesi için yazdı: Salgın egemenlerin tüm o normalleştirme çabalarını da yerle bir etti. Gittikçe daha fazla insan bu eşitsizliklerden, derinleşen yoksulluktan rahatsız…
Salgınla mücadeleyi güvenlik odaklı daracık bir patikaya sıkıştırdık başından beri. Türk Tabipleri Birliğinin diğer sağlık emek meslek örgütleriyle 17 Kasım’da yaptığı açıklamadan sonra dillerini biraz değiştirip kısıtlama deseler de adlı adınca yasak olarak okunması gereken o sokağa çıkma kısıtlamasında önüme çıkan haberler hepimizin yüreğini paramparça ediyor. Vazgeçemedikleri üretimleriyle, tedarik zincirleriyle hafta içini fabrikalara, atölyelere kapatan siyaset, akşam ve hafta sonlarında harekete geçen bir virüsle baş etmenin yolunu cezalarda bulmuş görünüyor. Salgının İçişleri Bakanlığı genelgeleriyle yönetildiği, işsizliğin alıp başını gittiği, hiçbir anlamlı sosyal destek programının hayatlarımıza değmediği aylar boyunca yüzleşmek zorunda kaldığımız insana dair acılar her gün ağırlaşıyor.
Derin bir yoksullukla karşı karşıya kaldık tüm bu salgınla yaşadığımız günlerde, gittikçe daha derinleşen. Bir babanın çocuğuyla arabada yaşamak zorunda kalması, o arabayı parka çektirdiklerinde elinden tuttuğu çocuğuyla yürüyüp giden babanın ardından bakan polislerde nasıl bir etki yaratıyor, merak ediyorum doğrusu.
Sevgili Gaye Boralıoğlu ve Ümit Kıvanç’ın “Haysiyet” üzerine söyleşi kitabında andıkları bir belgesel dizisi vardı. Yönetmenliğini Yann Arthus-Bertrand’ın üstlendiği “Human/İnsan” başlıklı dizide yoksul bir Haitilinin konuşmasını aktarıyorlar: “Ben Yoksulum. Şimdi size yoksulluğu tarif edeceğim, bana göre yoksulluk şu: Okula gitmem gerektiğinde gidememem. Yemek yemem gerektiğinde yiyememem. Uyumam gerektiğinde uyuyamamam.”
Şebnem Korur FİNCANCI'nın Evrensel Gazetesi'ndeki yazısının tamamını okumak için TIKLAYIN