SEÇTİKLERİMİZ- Selahattin DEMİRTAŞ Gazete Duvar için yazdı: HDP’ye yönelik yeniden başlatılan ‘Kobani’ operasyonlarıyla ilgili, “Hükümetin emrindeki dört istihbarat kurumu ve onca güvenlik gücüyle önlemeyi başaramadığı tüm o vahşetin sorumluluğunu, HDP’nin üstüne yıkarak sorumluluktan kurtulacağınızı mı sanıyorsunuz?” diye sordu.
2014 yılında, Suriye ve Irak’ın birçok yerinde olduğu gibi Kobanê’de de IŞİD barbarlığı yaşanıyordu. IŞİD’in kan donduran katliamlarına karşı tüm dünyada ve Ağustos 2014’ten itibaren Türkiye’de de son derece etkili protestolar yapılıyor ve dünya kamuoyunun ilgisi giderek Kobanê üzerine yoğunlaşıyordu. Uluslararası koalisyonun IŞİD’e müdahalesini talep eden sesler, artık dünyanın dört bir yanından duyuluyordu. Türkiye’de 2013 yılında başlayan çözüm sürecinde ise artık PKK’nin silahları tümden bırakacağı, demokratik çözümün gerçekleşeceği aşamaya gelinmişti.
O dönemde benim de eş genel başkanı olduğum HDP, çözüm sürecinin siyasi aktörlerinden biriydi. Sürecin en hassas noktası, tüm tarafların ve kamuoyunun birbirlerine güvenlerinin sağlanması ve şeffaflığa olabildiğince özen gösterilmesiydi. Çözüm sürecine dair eksiğiyle doğrusuyla söylenecek çok şey var ama tüm taraflar ve kamuoyu, bu sürecin içinde iyi niyetle yer almış veya süreci desteklemişlerdi, bunu belirtmekte yarar var.
6 ekim 2014’e giderken durum neydi?
Şimdi bu kısa hatırlatmadan sonra, sözüm ona genişletilen, Kobanê bahaneli siyasi operasyonlara dair birkaç şey söylemek istiyorum. Altı yıldır kesintisiz bir şekilde sürdürülen siyasi, polisiye, yargısal, medya linci şeklindeki operasyonlara gerekçe gösterilen tek delil olan, HDP Twitter hesabından paylaşılan açıklama neden yapıldı? Öncelikle, bunu bir kez daha açıklayayım.
Haftalardır süren protestolara rağmen maalesef IŞİD saldırıları yoğunlaşmış ve Merkez Yürütme Kurulumuzun (MYK) toplantıda olduğu o saatte, artık IŞİD’in Suruç’taki Mürşitpınar Sınır Kapısı’nı ele geçirmek üzere olduğu haberleri basına düşmüştü. Türkiye’den Kobanê’ye giden ve gidecek olan yardımların Kobanê’ye tek ve son giriş noktası bu kapıydı. Daha birkaç gün önce, 1 Ekim’de dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu ile yaptığımız görüşmede, Türkiye’nin Kobanê’ye yardım etmesi konusunda gereğinin yapılacağını, bunun hem iç barışımız hem bölgede yaşayan diğer Kürtlerle iyi ilişkiler hem de çözüm sürecinin başarısı açısından tarihi önemini karşılıklı teyitlerle ifade etmiştik. Çözüm sürecinde diyalog içinde olduğumuz AKP hükümetine de o tarihe kadar HDP Genel Merkezi olarak sert eleştiriler yöneltmemiş, Hükümeti protesto etmemiştik.
Sürekli diyalog halinde, sorunları çözmeye çalışıyorduk. Nitekim Sayın Davutoğlu ile 1 Ekim 2014’te yaptığımız görüşmenin ardından görüşmenin olumlu geçtiğini belirtmiş, Hükümete teşekkür etmiştim. Ancak aradan geçen beş güne ve söz verilmiş olmasına rağmen Hükümet Kobanê’ye yardım için tek bir adım atmamıştı. 6 Ekim 2014 akşamı, Kobanê’de gelinen durumun vahametini ve aciliyetini hem kamuoyuna duyurarak duyarlılığı artırmak istedik hem de ilk defa AKP’yi eleştirip protesto ettik. Bizim MYK olarak o tweet’lerdeki mesajları yayımlarken tek kaygımız, AKP’yi protesto ettiğimiz için çözüm sürecindeki diyalog zemininin zedelenip zedelenmeyeceğiydi. Ama nihayetinde, Kobanê’de bir katliam yaşanırsa bunun çözüm sürecine daha fazla zarar vereceğine karar verildi ve benim de aynı anda Sayın Davutoğlu ile telefon görüşmesi yaparak durumu kendisine de aktarmamın yararlı olacağı kararlaştırıldı. Ben de Başbakan Davutoğlu ile yaptığım 12 dakikalık telefon görüşmesinde, gelişmeleri ve bizim tavrımızı kendisine aktardım. Ne dediğini, arzu ederse ve hatırlıyorsa kendisi açıklar.
HDP’nin 6 Ekim akşamı saat 21.50’de yayımladığı açıklamadan sonra Türkiye’de ve dünyanın birçok yerinde çeşitli gösteriler yapıldı. Ki zaten bu gösteriler Ağustos 2014’ten itibaren yapılan gösterilerin bir devamı niteliğindeydi ve etkili de oldu. Ancak tek bir şiddet olayı, yaralanma ya da ölüm meydana gelmedi. Zaten ertesi sabah hiçbir gösteri ya da olay da yoktu. Her yer sakin ama kaygılı bir bekleyiş içindeydi. Biz HDP olarak Kobanê sınırındaki Suruç’ta kitlesel bir mitingin yapılmasının iyi olabileceğini tartışıyor ve bunun imkanlarını araştırıyorduk…
Selahattin DEMİRTAŞ’ın Gazete Duvar’daki yazısının tamamını okumak için TIKLAYIN