SEÇTİKLERİMİZ – Nebiye Merttürk’ün Sendika.org’taki söyleşisi: Kısa süre önce Halkevleri Genel Başkanlığına seçilen Nebiye Merttürk, “Geleneğimizin gücüne, tecrübemizin yol göstericiliğine, işçi sınıfının ve bu mücadelenin militanlarının devrimci kapasitesine inanıyor, bu özgüvenle öz eleştirel bir yeniden inşa süreci tarif ediyoruz” diyor
Yeni dönem mücadele programını konuşmak üzere 13 Eylül’de Ankara’da bir delege toplantısı düzenleyen Halkevleri, daha sonra mevcut yönetim içerisinde yeni bir işbölümüne giderek Nebiye Merttürk’ü Genel Başkanlığa getirdi.
Pandemi koşullarında öne çıkan toplumsal çelişkiler, siyasal çatışma eksenleri ve halk içindeki direnme eğilimleri üzerine tartışmaların yürütüldüğü delege toplantısının ardından geçen bir ayı hareketli geçiren Halkevleri kısa süre önce de “Yaşamak İstiyoruz” sloganıyla bir kampanya başlattı. Mahallelerde, okullarda, hastanelerde, bakanlık önlerinde, kent meydanlarında anket çalışmaları, propaganda faaliyetleri ve eylemlerle güvenceli çalışma ve insanca yaşam talebini yükseltiyorlar.
Halkevleri uzun bir aranın ardından yeniden “hak mücadeleleri” çizgisine mi dönüyor? Yeni sorunlara eski ezberle mi yanıt arıyor? Yeni olan ne? Geçmiş tecrübelerden ne gibi dersler çıkarıldı? “Yeniden inşa” tartışmasının somut bir karşılığı var mı?
Tüm bu soruları, Halkevleri Genel Başkanı Nebiye Merttürk’e yönelttik. “Biz geleneğimizin gücüne, tecrübemizin yol göstericiliğine, işçi sınıfının ve bu mücadelenin militanlarının devrimci kapasitesine inanıyor, bu özgüvenle öz eleştirel bir yeniden inşa süreci tarif ediyoruz” diyen Merttürk, bu iddianın aynı zamanda bir davet olduğunu belirterek Halkevlerinin yeni dönemini birlikte kurmak için her Halkevi dostunun görüşünü ve katkısını önemsediklerini vurguluyor.
Halkevleri kısa süre önce bir delege toplantısı yaptı ve yeni işbölümünde siz de genel başkanlık görevine getirildiniz. Toplantıda da hem geçmiş döneme dair değerlendirmeler hem de önümüzdeki döneme dair yeni tartışmalar vardı. Sonrasında da dikkat çeken bir kıpırdanma gözlendi. Ne yapıyor Halkevleri, yeni olan ne?
Halkevleri kendini her dönem toplumsal muhalefetin özgün ihtiyaçlarına göre konumlandırmış bir halk örgütüdür. Halkevlerindeki kıpırdanmayı köklerini saldığı toplumsal direnme eğilimlerindeki hareketliliğin bir görünümü ve örgütümüzün, kadrolarımızın, halkın özgücüne olan inancıyla bu direnme eğilimleriyle buluşma, direnme eğilimlerini örgütleme ve halk iktidarını kurmak için mücadele kararlılığının ifadesi olarak özetleyebiliriz.
İçinden geçtiğimiz pandemi koşulları bir süredir yanıt bulmayı ertelediğimiz sorunları çok yaşamsal şekilde karşımıza çıkardı. Örneğin kamusal sağlık hakkı hareketi yıllar önce tıkanmışken, pandemi bu sorunu hem sağlık emekçileri cephesinden hem de ölüme mahkûm edilen halk cephesinden bizlerin gündemine soktu. Pandemi koşullarında ölümüne işyerlerine sürülen işçilerin ve hatta ölümüne çalışma olanağı dahi olmayan işsizlerin yaşamda kalma mücadelesi, sadece sendikal hareketi yapısal krizleri ile yüzleştiren bir sorun olarak çıkmadı karşımıza. Sermayenin kuşatması altındaki mahallerimizin işçileri ve işsizlerinin, emekleri yok sayılan kadınların örgütlenmesi, mahalle örgütlerimizin de zorunlu gündemi oldu. İktidarın her türlü direnme eğilimini bastırmaya yönelen, kendisini kayyumlarla, savaş siyasetiyle var eden çizgisi en ufak bir hak talebinin örgütlenmesinin faşizme karşı mücadeleden ayrı düşünülemeyeceğini, faşizme karşı mücadelenin temel mücadele gündemimiz olduğunu en yakıcı biçimlerde gösterdi. Gerici-neoliberal saldırı altındaki eğitimin yaşadığı büyük çöküntüden pandemi yönetiminin faşist niteliğinin hayatımızdaki çeşitli yansımalarına daha birçok şey sıralanabilir. Bu yakıcı tablo karşısında artık erteleme şansımız yoktu ve birikmiş sorunlarımıza yanıt aramaya başladık.
Toplumsal mücadeleler ve siyaset ilişkisinin ülkemizde eskisi gibi sürdürülemeyeceği ortadaydı. Dolayısıyla geç kalmış bir biçimde de olsa yeni bir adım atma ihtiyacı kendisini dayatmış oldu. Sol, kapanabildiği evlerden adeta bir savaş cephesine, işçilere, kadınlara, doğaya, Kürtlere, Ortadoğu halklarına açılmış savaş cephesine bakarken, belki daha önce kolaylıkla yapılabilen açıklamalar yapılamaz, olağan çözüm önerileri önerilemez oldu.
Türkiye’de bizim de bir parçası olduğumuz sosyalist hareketin uzunca bir süredir siyasette temsil alanının gündemleri, krizleri ve gerilimleri etrafında hareket etmeye çalıştığı ve bu çabayı sürdürdükçe de hareketsizleştiği bir durumla karşı karşıyayız. Ama bir yandan da iktidarın siyasi gündemin dışında tutmak istediği ancak sosyalist hareketin tam da tersini yapabileceği somut toplumsal meseleler var; ekonomik krizin emekçilere kesilen faturası gibi, yoksulluk gibi, işsizlik gibi, kölece çalışmanın dayatılması gibi… Bu meselelerin yarattığı toplumsal çelişkiler bir sol, sosyalist iradenin müdahalesiyle buluşmadığı için de direniş değil toplumsal çürüme eğilimini besliyor. Biz halkın kendi bağımsız çıkarları etrafında kendi hareketini yaratmak ve bu doğrultuda gündelik yaşamın en basit bir sorununu dahi politikleştirerek ilerlemek için sorumluluk almayı önümüze görev olarak koyduk. Örneğin delege toplantısına gittiğimiz süreçte COVID-19 cephesine sürülen sağlık emekçileri, tedarik zincirinde çalışan market, mağaza, kargo işçileri başta olmak üzere sınıfın evde kalamayan kesimlerinin örgütlenmesi noktasında inisiyatif aldık. Bunları yapmakla yeni bir şey keşfettiğimizi söylemiyoruz ancak iktidara karşı bugünün sınıf mücadelesi pratikleri içinden bir siyasal itiraz geliştirmeye çalışıyor bunu da devrimci yenilenme ihtiyacının bir gereği olarak ele alıyoruz…
Nebiye Merttürk'ün Sensika.org'daki söyleşisinin tamamını okumak için TIKLAYIN