SEÇTİKLERİMİZ – Melis ALPHAN Artı Gerçek için yazdı: Kirazlıyayla’da maden tesisine direnen köylüler, “Şirketin izinleri ve ÇED eksik” dediği için terörist diye yaftalanırken, bilirkişi heyeti “ÇED yetersiz” dedi, mahkeme yürütmeyi durdurdu.
Bursa’nın Yenişehir ilçesine 11 kilometre mesafedeki Kirazlıyayla’da faaliyete geçmesi planlanan kurşun, çinko, bakır madeni, zenginleştirme tesisi ve atık barajı nedeniyle bölgede yerel halkın direnişini geçtiğimiz günlerde yazmıştım. 8 Haziran’da köyde yaşayan 5’i kadın 9 kişi gözaltına alınmış; erkeklerin ikisi savcılık kararıyla serbest kalırken, diğer yedi kişi hakkında kontrollü serbestlik uygulanmıştı.
29 Haziran’da köye gelen bilirkişi heyetinin raporu 7 Ağustos’ta belli oldu; 7 kişilik bilirkişi heyeti oy birliğiyle ÇED raporunun yeterli olmadığına karar verdi. İyi haber, Bursa Barosu Çevre Kent Komitesi Başkanı avukat Eralp Atabek’in orman izinlerine yaptığı itirazdan geldi. 3. İdare Mahkemesi, yürütmeyi durdurma kararı aldı. O güne dek alandan hep köylüyü çıkaran jandarma, 14 Ağustos’ta bu kez firmanın çalışanlarını dışarı çıkardı.
Köylüler toza bulanmış o yolları bu kez umutsuzlukla değil, umut, sevinç ve gururla tırmandılar. Alana vardıklarında Yenişehir Çevre Platformu’ndan (YEÇEP) yaşam savunucuları ile aynı mücadelenin insanları olarak kenetlendiler. Güldüler, ağladılar, kucaklaştılar. Henüz mücadelenin sona ermediğini biliyorlardı elbette ama bu yola o kadar küçük bir umutla çıkmışlardı ki, başlangıç noktasından fersah fersah ilerde olmak onlar için büyük bir sevinç kaynağıydı. Ne de olsa, kendilerinden kaçırılan süreçlerin rövanşını almışlardı. Maruz kaldıkları baskı ve iftiralar daha çok kenetlenmelerini sağlamış, birlikte mücadele etmeyi öğrenmişlerdi. Artık mücadeleye daha hazırlar. Kendilerinden eminler; hakları olanı istiyorlar, daha fazlasını değil. “İşlediğimiz toprak, kullandığımız su bizim hakkımız. Bunları madenciye vermeyeceğiz” diyorlar.
Maden şirketi de bunu görüyor. YEÇEP sözcüsü Şafak Şenel Erdem, bilirkişi raporunun açıklanmasının hemen öncesinde şirketin taktik değiştirdiğini belirtiyor: “Çevreci olduğunu söyleyen ve çok bilinen bir çevre örgütünün eski çalışanı bizimle iletişime geçerek görüşmek istediğini söyledi. Görüştüğümüzde esas niyetini açık etti. Firmanın danışmanlığını yapan bu gibi kişiler, yine şeffaflıktan uzak ve gizli gündemlerle pazarlığa girmek istediler. Onlara da dediğimiz gibi, kurulmak istenen tesisin yeri yanlış ve bizim baştan beri muhatabımız şirketler değil, kurumlar. Ne biz ne de köylüler bu göz boyamalara kanar. Bu tip ucuz girişimlere bir daha başvurmayacaklarını umuyoruz.”
En yoğun sulamanın yapıldığı ağustos ayında köylü susuz bıraklıldı
Kirazlıyayla köylüleri, 1. İdare Mahkemesi’nin bilirkişi raporu ışığında karar vermesini bekliyor. Bu süreçte onları en çok üzen, kurumların yanlarında olmaması. “Lehimize olan süreçler yavaş ilerlerken, aleyhimize çıkacak tüm kararların hızlandırıldığını gördük. En son Orman Genel Müdürlüğü’ne açılan davada, ilgili kurum hiç zaman kaybetmeden savunmasını verdi, oysa biz dilekçelerimize aylarca cevap beklemiştik” diyorlar. Bundan sonra karşılaşacakları adaletsizlikler karşısında sessiz kalmayacaklarını söylüyor, madenin çıkarılmasında kamusal fayda varmış gibi davranmalarına rağmen, bu süreçte kurutulan göletler ve toza bulanan köyün bunun tersine işaret ettiğini vurguluyorlar…
Melis ALPHAN’ın Artı Gerçek’teki yazısının tamamını okumak için TIKLAYIN