Kürtlere yönelik ırkçı saldırılar da bu coğrafyanın bir başka gerçeği. Kürt kiracı ya da komşu istemeyenler gündelik dilde bunu çok açık ve rahat bir biçimde ifade edebiliyor, şehrin girişine “İt Girer Kürt Giremez” yazıları yazılabiliyor.
SiyasiHaber
Türkiye coğrafyasında etnik ve dini kimlikleri Türk ve Müslüman olmayanlara yönelik ırkçı saldırılar pogroma dönüşmüş, saldırılara maruz kalan halklar yüzyıllardır yaşadıkları topraklarını terk etmek zorunda bırakılmıştır.
“1934 Trakya Olayları” diye bilinen Edirne Pogromu, “6-7 Eylül Olayları” diye anılan İstanbul Pogromu Yahudi, Rum ve Ermenilere yönelik pogromlar olarak bu coğrafyanın tarihinde yaşanmıştır.
Nihal Atsız’ın Orhun dergisinde yazdığı yazıda “…İkide bir Yahudileri Türkleştirme cemiyetleri kurarak bizi kandırmaya çalışacaklarına namuslu Türk tebaası olarak kalsınlar yetişir. Çünkü biz onların Türkleşeceklerini asla ummadığımız gibi bunu istemeyiz de. Çamur ne kadar fırına verilse demir olmayacağı gibi Yahudi de ne kadar yırtınsa Türk olamaz. Türklük bir imtiyazdır; her kula, bilhassa Yahudi gibi kullara nasip olmaz. Onlara yapılacak ihtar şudur: Hadlerini bilsinler. Sonra biz kızarsak Almanlar gibi Yahudileri imha etmekle kalmaz, daha ileri giderek onları korkuturuz. Mâlûm ya ataların sözüne göre Yahudi’yi öldürmektense korkutmak yektir” ifadelerini kullanır.
Nihal Atsız ve Cevat Rıfat Atilhan’ın Yahudilere karşı ırkçı yazılarının yazıldığı o günlerde 21 Haziran’dan 4 Temmuz’a kadar Edirne, Tekirdağ, Kırklareli, Çanakkale, Uzunköprü, Silivri, Babaeski, Lüleburgaz, Çorlu ve Lapseki'de gibi illerde Yahudilere ait dükkân ve evler yağmalandı, kadınlara tecavüz edildi. Yaklaşık 15 bin Trakya Yahudisi bulundukları şehirleri terk etmek zorunda bırakıldı.
1955 Eylül’ünde Rumlara yönelik pogrom ise 2 gün sürdü. “Atamızın evi bombalandı” manşetiyle ikinci baskısını her zamanki tirajından daha fazla yapan dönemin iktidarı Demokrat Parti yanlısı İstanbul Ekspres gazetesi, Kıbrıs Türktür Derneği üyelerince bütün İstanbul’da dağıtılmıştı. Başka şehirlerden kamyonlarla İstanbul’a getirilen insanlar Rum, Ermeni ve Yahudilere yönelik ev ve iş yerlerine yönelik yağma ve yıkım eyleminde bulundu, kadınlara tecavüz etti. Yüzyıllardır bu topraklarda yaşayan Rum nüfus giderek azaldı.
19 Aralık ile 26 Aralık 1978'de Maraş’ta, 1980 Mayıs ve Temmuz aylarında Çorum’da Alevilere yönelik katliam yapıldı. Maraş’ta 120 kişi öldürüldü, Alevilere ait 200’ün üzerinde ev yakıldı, 100’e yakın iş yeri tahrip edildi. Çorum’da ise resmi kaynaklara göre çoğu Alevi olmak üzere 57 kişi öldü, yüzlerce kişi yaralandı.
Sözü edilen pogrom ve katliamların tesadüf olmadığı, belli güçler tarafından planlandığı sonrasında sürdürülen davalar sonucunda ortaya çıktı.
Kürtlere yönelik ırkçı saldırılar da bu coğrafyanın bir başka gerçeği. Kürt kiracı ya da komşu istemeyenler gündelik dilde bunu çok açık ve rahat bir biçimde ifade edebiliyor, şehrin girişine “İt Girer Kürt Giremez” yazıları yazılabiliyor.
Son olarak Afyon ve Sakarya’da yaşanan saldırılar üzerinden yakın tarihli bir tarama yapıldığında Sakarya’daki saldırının ilk olmadığı, Kürtlerin birçok ilde etnik kimlikleri nedeniyle linç girişimine maruz kaldığı, ölen ve yaralananların olduğu, yaşadıkları yerleri terk etmek zorunda bırakıldıkları görülmekte.
Aşağıda yakın tarihten derlenen birkaç habere bakıldığında, yapılan saldırıların şehrin mülki amirleri tarafından dillendirildiği gibi “münferit olay” olarak değerlendirilemeyeceği, kışkırtılan milliyetçiliğin saldırılarda etkin bir hal aldığı ve sistematikleştirildiği de görülmekte.
“Terörist Kürtler”, ‘Bozkır’da Doğulu istemiyoruz’,
Konya’nın Bozkır ilçesinde inşaatlarda çalışan Kürt işçiler, mermer işçilerini dövdükleri iddiası üzerine ‘Ya Allah, Bismillah Allahü Ekber’, ‘Bozkır’da Doğulu istemiyoruz’, ‘Siz PKK’lisiniz burayı terk edin gidin” sözleriyle yüzlerce kişinin saldırısına uğradı. Kürt işçilerden ikisi yaralandı ve şehri terk etmek zorunda bırakıldı.
Sakarya'nın Akyazı beldesinde yaklaşık 2 bin kişi, fındık toplamak için Diyarbakır’dan gelen Kürt işçileri linç etmek istedi. İddiaya göre MHP'lilerin Kürt işçilere “Sizler PKK'lisiniz”, “Terörist Kürtler” diyerek hakarette bulunması üzerine kavga çıktı. Fındık işçilerinin PKK’li olduğu söylentisinin yayılması üzerine yüzlerce kişi Kürtler aleyhine slogan atarak fındık işçilerine saldırdı. Gerginliğin gün boyu sürdüğü beldede Kürt işçilerden dördü gözaltına alındı. Çoğunluğunun bozkurt işareti yaptığı gözlenen 1500 kişilik grup, Kürt işçilerin gözaltına alındığı karakolun önünde toplanarak, işçilerin kendilerine teslim edilmesini istedi. Karakol önünde toplanan saldırganlar, “Kahrolsun PKK”, “Katil Kürtler”, “Akyazı Kürtlere mezar olacak” sloganları atarken, Akyazı Emniyet Müdürlüğü Adapazarı'ndan ek takviye istedi.
Eskişehir’in Mihalıççık İlçesi’ne bağlı Ömerköy’de yaklaşık 300 kişilik grup, mevsimlik işçi olarak çalışan Kürtlere, bıçakların da kullanıldığı saldırı gerçekleştirildi. Saldırıda 8 kişi yaralandı. Jandarma ve polis güvenlik önlemi aldı. İlçeye Eskişehir’den takviye çevik kuvvet ekipleri gönderildi. Olayların ardından Jandarma ve polis binalarının önünde toplanan grup, Türk bayrağı açarak, İstiklal Marşı okudu.
Eskişehir Tepebaşı’nda bulunan Çamlıca Mahallesi'nde ise bir inşaatta çalışan Kürt işçiler, elinde sopa ve bıçaklar bulunan yaklaşık yüz kişilik bir grubun saldırısına uğradı. İşçilerin çalıştıkları inşaat önüne araba park ettikleri sırada, bölgede bulunan bir kahvehaneden çıkan eli sopalı ve bıçaklı kişilerin saldırısında, işçilerden dördü çeşitli yerlerinden aldıkları bıçak darbeleriyle yaralandı.
Urfa'nın Viranşehir ilçesinden Eskişehir’in Sarıcakaya ilçesine mevsimlik tarım işçisi olarak giden üç Kürt işçi iddiaya göre Sarıcakaya'nın AKP’li Belediye Başkanı Faruk Güler ve ilçe muhtarlarının kışkırtması ile yaklaşık 300 kişilik ırkçı grubun saldırısına uğradı. Kalas ve taşlarla yaralan 3 Kürt işçi linç edilmekten kurtarılırken, yaralanan işçilerin Eskişehir Devlet Hastanesi'ne kaldırdığı öğrenildi.
Afyon'un Sandıklı ilçesinde, bir otel inşaatında çalışan Kürt işçilere, çatıya Halkların Demokratik Partisi (HDP) bayrağı ile PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın fotoğrafını astıkları iddiasıyla bir grup tarafından saldırı girişiminde bulunuldu. Yaklaşık 200 Kürt işçinin çalıştığı inşat önünde toplanan 100 kişilik grup, Türkiye bayrağı açarak “Ne mutlu Türk'üm diyene” sloganları attı. İşçiler kaldıkları barakalara girerken, olay yerine çok sayıda jandarma ve polis ekibi sevk edildi. Dışarıda bekleyen grupla konuşan Kaymakam Arıcan, olayın iddia edildiği gibi olmadığını, Türkiye bayrağı dışında inşaata başka bir bayrak asılamayacağını belirterek, grubun olay çıkarmadan dağılmasını istedi. İşçilerin ilçeyi terk etmesini isteyen grup, bir süre bekleyişini sürdürdü. İşçiler ise iddiaların asılsız olduğunu, inşaatı yaptıran firmanın alacaklarını ödememek için böyle bir söylenti çıkardığını söyledi. Güvenlik gerekçesiyle işçileri inşaattan tahliye etmek amacıyla bölgeye belediye ve otellere ait otobüsler getirtildi. Bölgede toplanan grup da gece yarısından itibaren dağılmaya başladı.
Manisa’nın Demirci ilçesinde ülkücü oldukları belirtilen bir gurup Kürt işçilere saldırdı, saldırı sonucu iki işçi ağır yaralandı. Yaralı işçiler tedavi olmak için gittikleri Demirci Devlet Hastanesi’nde de ırkçı grubun linç girişimi ile karşılaştı.
Çanakkale'de 18 Mart Üniversitesi Hastanesi’nde tedavi gören eşi ile Kürtçe konuşan Ekrem Yaşlı (74), hastanede bulunan başka bir hasta yakını tarafından saldırıya uğrayarak yaralandı. İddiaya göre Ekrem Yaşlı, göz ameliyatı olan eşine refakatçilik yaparken Türkçe bilmeyen eşiyle Kürtçe konuştu. Aynı odada bulunan başka bir hasta yakını Kürtçe konuşmalarına tepki göstererek, “Burası Türkiye Cumhuriyeti Devleti” diyerek odadan çıktı. Soda şişeşi ile odaya geri gelen diğer hasta yakını, Ekrem Yaşlı’ya şişeyi fırlattı. Kafasından yaralanan Yaşlı, aynı hastanede tedavi altına alındı. Aile, İnsan Hakları Derneği (İHD) Çanakkale Şubesi’ne başvurdu. Çanakkale Savcılığı'na suç duyurusunda bulunuldu.
Sakarya’da ırkçı saldırıya maruz kalan 43 yaşındaki Kadir Sakçı yaşamını yitirirken 16 yaşındaki oğlu B. S. de aynı saldırıda ağır yaralandı. İddiaya göre Kürtçe konuşan baba ve oğula "Kürt müsünüz, Suriyeli mi?” diye soran H. U., baba ve oğlun "Evet, Kürt'üz” demesi üzerine "Zaten sizi sevmiyorum” diyerek belindeki tabancayı çıkarıp ateş etti. Baba Kadir Sakçı yaşamını yitirdi. Aynı saldırıda yaralanan oğlu B. S. hayati tehlikesini atlatsa da tedavisi halen devam ediyor.
Sakarya Valiliği, cinayetin ardından "Olay etnik bir nedenden kaynaklanmıyor” açıklamasını yaptı. Olay yargıya taşındı.
13 Ekim’de ise Adapazarı'nda Kürtçe konuştuğu için önce 6 kişi tarafından linç edilen ve sonra başından silahla vurulan 19 yaşındaki Şirin Tosun, yaşamını yitirdi. Bir otobüs firmasında muavinlik yapan ve ailesiyle birlikte fındık toplamak için Adapazarı'na giden Şirin Tosun, 50 gündür yoğun bakımdaydı.
Futbol sahalarında ırkçılık
Irkçı saldırıların kendisine alan bulduğu yerlerden biri de futbol.
Amedspor ve Cizrespor’un ırkçı saldırılara uğradığı yönündeki haberler yakın tarihin haberleriyken 1968’de kurulan Diyarbakırspor, kuruluşundan itibaren ırkçı saldırılara uğrayan bir takım.
Faruk Arcan’ın haberine göre, “Diyarbakırspor kuruluşundan beri gittiği deplasmanlarda etnik ve siyasi saldırılara uğrayan bir takım. Örneğin kuruluşundan hemen sonra ilk defa gittiği Kırıkkale deplasmanında rakip takım taraftarlarınca “Kürtler dışarı” şeklinde karşılanmıştı… İstanbullu taraftarlar Diyarbakırspor maçlarında, Diyarbakır ve kıro sözlerini birleştirerek, “Diyarbakırrooo…” şeklinde tezehüratta bulunuyordu… 12 Eylül 1980 darbesi öncesindeki, “Kürtler dışarı”, “Diyarbakırrooo” gibi aşağılayıcı söylem ve sloganlar yerini, “PKK dışarı” sloganına bıraktı.”
Bursa’da Amedspor’un galibiyetiyle biten maçta Bursa taraftarları “Apo'nun p..leri yıldıramaz bizleri”, “Şehitler ölmez vatan bölünmez” diye tezahüratta bulundu.
Konya Atatürk Stadyumu’nda oynanan ve 0-3 Amedspor’un galibiyetiyle sonuçlanan, Anadolu Selçukluspor-Amedspor karşılaşması sonrasında Amedspor takım otobüsü saldırıya uğradı. Saldırıda otobüsün camları kırıldı.
Sakarya’da oynanan Sakaryaspor-Amedspor TFF 2. Lig karşılaşmasında ise Amedsporlu futbolcular ırkçı saldırıya uğradı. Maç başlamadan önce stadyumda “Ölürüm Türkiyem” adlı şarkının çalındığı, stadyumdaki ekrandan askeri operasyon görüntüleri oynatıldığı ve ortamın provoke edildiği, Sakaryaspor taraftarlarının Amedspor kulübesine saldırdığı, son olarak da takımın soyunma odasına dayandığı aktarıldı.
Aynı takıma bir başka saldırı da İstanbul Sarıyer’de yaşandı. TFF 2’nci Lig maçında bazı Sarıyer taraftarları Sarıyer-Amedspor maçını izlemeye gelen Amedspor taraftarlarına saldırdı.
Cizrespor, Antalya’da oynadığı Serik Belediye Spor maçında, taraftarın ırkçı saldırına maruz kaldı. Taraftarlar sahada “Ölürüm Türkiyem” şarkısı eşliğinde Cizrespor aleyhine ırkçı tezahüratlarda bulundu. Müsabaka sonrası Cizre Spor’un 3 oyuncusu ve kaleci hocası darp edildi.
BDP ve HDK heyetine linç girişimi
Çalışmak, okumak, futbol oynamak için gittikleri yerlerde ırkçı saldırılara uğrayan Kürtlerin yanı sıra Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) ve Halkların Demokratik Kongresi (HDK) temsilcileri de Karadeniz illerine düzenlediği gezilerde linç girişimlerine maruz kaldılar.
BDP ve HDK temsilcilerinin, Sinop ve Samsun’da yüzlerce kişinin linç girişimine maruz kalmaları üzerine heyet Ordu, Giresun ve Trabzon ziyaretlerini iptal etmek zorunda kaldı.
“Kürt nüfusu artışı durdurulsun”
Kapatılan Türkçü Toplumcu Budun Derneği “Kürt nüfusu artışı durdurulsun” diye imza kampanyası başlattı. 6 Mayıs 2006’de İzmir Alsancak’ta masa kurup “Kürt Nüfus Artışı Durdurulsun” pankartı açan dernek üyeleri, “Ey Türk kadını ve erkeği! Türkçülük için bir çocuk daha yap. Çünkü azalıyorsun. Hainler, kapkaççılar, uyuşturucu satıcıları çoğalıyor. Bizi Arap ve batı kültürü arasına sıkışan Türk insanına kendini yeniden sevmeyi öğretecek tek yolun ta kendisiyiz. Biz Kürt ve Çingene çetelerine ve yobazlara hak ettiği cevabı verecek Türkçü Toplumcu Buduncularız” yazılı bildirileri dağıttı.
Çağdaş Hukukçular Derneği tarafından ırkçılık yaptığı gerekçesiyle mahkemeye verilen Dernek başkanı Rıfat Cenk Tozkoporan hakkında “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçundan dava açıldı. Davaya Helsinki Yurttaşlar Derneği ile Avrupa Çingene Hakları Merkezi Vakfı da müdahil oldu. Dava, ‘düşünce özgürlüğü ve eleştiri hakkı kapsamında’ beraatle sonuçlandı.v