Mehmet CAN yazdı – Erivan Radyosu Kürtler için sıradan bir radyo değildir, sadece bir radyo değildir, asimilasyonun, unutturmanın, kendi kültürüne set çekenlere karşı yeni de hatırlamanın ve geleceğe dair umudun adı olmuştur.
Radyo günümüzde her ne kadar bir kitle iletişim aracı olarak eski önemini kaybetse de 1950’ler 1960’lar hatta 1980’lere kadar insanlık için değerini korumuştur. Televizyonun ve internetin insanların gündelik yaşamına yaygın bir şekilde girmediği dönemlerde radyo en önemli kitle iletişim aracıydı. Örneğin 2.Dünya Savaşı’nın önemli olaylarından olan Lili Marleen’in hikayesini insanlar radyodan dinlemiştir, yine Vietnam Savaşı’nı, Küba Devrimi’ni, Dünyayı sarsan Fransa merkezli ‘68 olaylarını, Lübnan İç Savaşı’nı, 1948’de İsrail Devleti’nin kuruluşunu, Şili’de sosyalist Allende hükümetine karşı Amerikan devleti destekli darbeyi, Muhammed Ali’yi kısacası birçok önemli olaylar radyo sayesinde geniş toplumsal kesimlere ulaşabilmiştir.
Kuşkusuz, bu olay ve olguların yaşandığı dönemlerde televizyon da insanların hayatlarına sınırlı da olsa girmişti. Ancak televizyon ne kadar var olsa da özellikle 1980’lere kadar dünyada ağır basan ve yaygın olan kitle iletişim aracı radyoydu. Türkiye’de de radyo “halk davulcuya-zurnacıya” kaçar korkusu ile 1990’ların ortalarına kadar devlet tekelindeydi. Devlet veya devlete egemen olanlar radyoyu kendi iktidarlarını meşrulaştırmanın, iktidarlarını korumanın aracı olarak kullanıp kendi çıkarları doğrultusunda araçsallaştırmışlardı. 27 Mayıs Darbesi’ni yapanlar ilk radyo binasını ele geçirmişlerdir, Milli Birlik Komitesi üyelerinden biri olan Albay Alparslan Türkeş; darbe bildirisini radyodan okumuştur, yine 27 Mayıs’tan sonra gerçekleşen başını Albay Talat Aydemir’in çektiği cunta ilk olarak Ankara Radyosu’nu basmıştır. Radyo; birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de önemli kitle iletişim aracı olarak rol oynamış, Türkiye yakın tarihinde de derin izler bırakmıştır.
Erivan Radyosu ve Kürtler
Radyo unutmamak gerekir ki bir kitle iletişim aracıdır, ancak kimin kitle iletişim aracıdır, zorbaların, despotların elinde olduğu zaman yalanın ve vasatlığın bir aracı olurken, ezilenlerin elinde olduğu zaman özgürlüğün, dayanışmanın, bilimin, aydınlanmanın, ilerlemenin aracı ve sözcüsü olabilmektedir. Tam da bu noktada Kürt toplumu için tarihsel önemi hiçbir zaman yadsınamayacak olan Erivan Radyosu’ndan bahsetmek istiyorum. Erivan Radyosu ezilenlerin, asimile edilmek istenenlerin, yok sayılanların sözcülüğünü yaparak Kürt toplumuna bir nebze de olsa nefes aldırmış, kendi değerlerini-kültürünü hatırlatarak 1950’li yılların baskı ortamında Kürt toplumu için soluk alabileceği bir mecra olmuştur.
Erivan Radyosu Kürtçe yayın yapan ilk radyolardan biridir. Radyo SSCB’ne bağlı olan Ermenistan’ın başkenti Erivan’da yayın hayatına başlamıştır. Erivan radyosu bilinenin aksine sadece Kürtçe yayın yapan bir radyo değildi, günün belirli saatleri Kürtçe yayın yapan, diğer saatlerde ise başka halkların dillerinde yayın yaparak çok geniş bir hinterlanda seslenen bir radyoydu. 1950-60’lı yıllarda 27 Mayıs darbecilerinden biri olan Cemal Gürsel Kürt toplumuna şu şekilde seslenirken “Kim size Kürt diyorsa onun yüzüne tükürün” derken, Erivan Radyosu ise başka bir şekilde Kürt toplumuna seslenmekteydi: Ezilen, baskı gören, dışlanan, asimilasyona uğrayan Kürt toplumunun dilinden konuşmaktaydı.
Erivan Radyosu’nun ortaya çıktığı dönemin dünyasını anlamak, en az, Erivan Radyosu’nun kuruluşunu bilmek kadar önemlidir. Kürt toplumunun özellikle 1960’lı yıllarda politik bir unsur olarak sahne alması, Ortadoğu ve bölge siyasetini büyük oranda etkilenmiş, Kürtler siyasal bir statüye kavuşmasa bile, içinde yaşadıkları egemen devletlerin siyaseti Kürtleri yok sayarak şekillendirmelerine karşı çıkmışlardır. Mustafa Barzani önderliğinde gelişen Kürt ulusal mücadelesi ve bunun Kürt toplumunda bıraktığı etki dönemin bölge siyasetinin şekillenmesinde önemli bir olgu olmuştur. Bu durum ister istemez, SCCB başta olmak üzere bölge ülkelerinin Kürt toplumunu yok sayarak at koşturmalarına, tek bir olgudan hareket ederek kararlar almalarına engel olmuş, Kürtler için sınırlı da olsa bazı hakların gündemleşmesine sebebiyet vermiştir.
Erivan Radyosu’nun Kürtler için önemi
Kısacası Kürt toplumu kendisini verdiği mücadeleyle kabullendirmiştir. Özellikle SSCB’nin 1946 yılında Mahabad’da Kürtleri yalnız bırakması ve hemen arkasından İran Ordusu’nun Mahabad’a girerek Gazi Muhammed yönetimindeki hükümeti devirmesi Kürt toplumunda Sovyetlere karşı bir öfkenin birikmesine sebebiyet vermişti. Kürtler için Sovyetler Birliği merkezli böyle bir açılımın yaşanması tüm eksikliklerine ve yetersizliklerine rağmen özellikle bölge Kürtlerinde büyük bir heyecan yaratmıştı. Dolayısıyla Erivan Radyosu’nun değeri Kürt toplumu için vazgeçilmez bir önemdedir, radyodan çıkan klamlar, stranlar ve bunların Kürt toplumuna ulaşması dönemin dünyası göz önüne getirildiğinde ancak gerçek değeri ve önemi anlaşılır. Kürt toplumu Erivan Radyosu’nun var olduğunu dünyada siyasal birliğini gerçekleştirememiş fakat Erivan Radyosu sayesinde kültürel birliğini ve bütünlüğünü yakalama şansını bulmuşlardır, bu kültürel birlik Kürtlere unutamayacakları bir hafıza bırakırken, kendi değerlerine yabancılaşmalarının da önüne geçmiştir. Erivan Radyosu Kürtler için sıradan bir radyo değildir, sadece bir radyo değildir, asimilasyonun, unutturmanın, kendi kültürüne set çekenlere karşı yeni de hatırlamanın ve geleceğe dair umudun adı olmuştur.