SEÇTİKLERİMİZ – Metin YEĞİN Gazete Duvar için yazdı: “Herkes evlerinde kalıyor ve sağlık görevlilerinin, doktorların şart koştuğu kuralları, hijyen koşullarını ve tedbiren istenilen koşulları yerine getiriyor. Gidiş gelişler, yine yaşamsal temel ihtiyaçların karşılanması herkes için zor…
Korona günlerinde; Oslo, Caracas, New York, Berlin’den sonra Qamışlı. Bir film yönetmeni, Shero Hinde, anlatıyor…
“Korona bütün dünyanın yaşam ritmini etkiledi. Ülkeler, sistemler, toplumlar ve bireyler, herkes bundan zarar görüyor. Burası da bütün dünya gibi ama farklı yöntemler ve farklı korunma biçimleri de oluşturuldu.
Aslında burada, çok önceden alındı tedbirler. Özellikle birçok ülke, sokağa çıkma yasakları uygulamamışken, Rojava’da uygulandı. Yaklaşık bir ay kadar önce başladı bu. Gidilip gelinen, taleplerin iletildiği, bütün kurumların çalışmaları durduruldu.
Birçok sağlık noktası kuruldu. Tabii ki imkanlara göre. Diğer yandan, genel olarak halkın da, bütün bu tedbirlere yaklaşımları çok olumluydu. Biz yıllardır birçok acı çektik, ülkenin ekonomik durumu çok ince bir dengede ve zaten hala kuşatma altında bir yer. Bu yüzden sosyal ve ekonomik durumu çok hassas ve bu yüzden de, toplumun alınan tedbirleri kabul edip, uygulaması da çok önemliydi.
Herkes evlerinde kalıyor ve sağlık görevlilerinin, doktorların şart koştuğu kuralları, hijyen koşullarını ve tedbiren istenilen koşulları yerine getiriyor. Gidiş gelişler, yine yaşamsal temel ihtiyaçların karşılanması herkes için zor. Fakat toplum ve yönetim arasındaki doğal uyum, buna yardımcı oldu. Böylece korunmak daha kolay oldu. Şimdiye kadar Rojava’da koronaya yakalanan olmadı.
Dışarıdan, Qamışlı havaalanına gelen bazı kişilerin hasta olduğundan kuşkulanıldı ama onlar da 14 gün karantinada tutulmaları için sağlık korumasının olduğu bir alana götürüldüler.
Ben film yönetmeniyim. Kültür kurumları, Rojava film komünü de bütün çalışmaları durdurdu. Tam olarak tamamen durdurduk diyemeyiz aslında, evde yapabileceğimiz çalışmaları yapıyoruz. Montaj aletlerimizi getirdik, yine biraz yazılarımız vardı, mesela bir arkadaşımız bir senaryo yazıyor, birkaç gün boyunca yazdıklarının kopyasını bizlere yolluyor ve biz de onu okuyoruz. Görüşlerimizi söylüyoruz. Bizim bir film vardı çektiğimiz, Şengal Dengbejlerinin üzerine, “Evin Beramber Qirkirinê” (Soykırımda Aşk). Onun kurgusunu yapıyoruz şimdi yani evde boş kalmış değilim.
Evde olan veya evden çıkamayan ve farklı yerlerde olan arkadaşlarımızla, film izliyoruz, onların üstüne konuşuyoruz. Böyle bir yöntem geliştirdik…
İnsanların zamanları oluştu, kendilerine yönelebileceği ve kendini değerlendirebileceği. Çalışmanın ritmi ve temposu bazı şeyleri yok edebiliyor. İşsiz kalmanın yoğunlaşması daha farklı. Birçok kişi daha önce kitaplardan söz etmezdi ama şimdi diyorlar ki hangi kitabı okuyabiliriz bize kitap yollayın, hangi filmi önerirsiniz, izleyelim…
Benim evim şehrin dışında zaten. Ben Qamışloluluyum. Küçük bir ev. Küçük bir bahçem var, etrafına ağaçlar ektim. Tavuklarım var onları besliyorum. Muhtemelen sesi duyuluyordur. Köpeklerim de var. Ben bu doğayla yaşıyorum. Bu sıkılmamı da engelliyor. Özellikle şehirlerde yaşayan insanlar, dört duvar arasında daralıyor. Aslında toplumumuz da oradaki yaşama çok alışmış değil. Benim bulunduğum yer geniş, bahçe ekiyorum, baharda yeni birkaç ağaç diktim. Tavuklarım yumurtluyor, civcivleri var, onlara bakıyorum. Bunlarla yaşamın ruhunu hissediyorum ve psikolojik olarak da beni rahatlatıyor.
Metin YEĞİN’in Gazete Duvar’daki yazısının tamamını okumak için TIKLAYIN