SEÇTİKLERİMİZ – Alp ALTINÖRS Artı Gerçek için yazdı: Ham petrol stoku bulunanların zenginlikleri pul olurken, bunlardan kurtulmak için varil başına 40 dolar vermeleri gerekiyor! Batan geminin malları bunlar!
Koronavirüsün küresel kapitalist ekonomide yol açacağı bunalımın tarihte bir eşi-benzeri olmadığına dair veriler birikmeye devam ediyor.
Dün tarihte rastlanmamış bir olay daha yaşandı ve ABD ham petrol piyasasında (WTI) petrolün varil fiyatı önce sıfıra düştü, ancak orada da kalmadı; sıfırın altına düşerek -40 doları gördü. Düşüş oranı %300’ü buldu.
Ham petrol stoku bulunanların zenginlikleri pul olurken, bunlardan kurtulmak için varil başına 40 dolar vermeleri gerekiyor! Kimse almadığı için depolarda aşırı petrol birikmiş. Yani kısacası, petrol alana üste 40 dolar veriliyor. Batan geminin malları bunlar!
Bu çöküşün sebebi, ABD’de ve dünyada pandeminin yaygınlık düzeyi sebebiyle önümüzdeki Mayıs ayında petrol talebinin dibe vurmasıdır. Mayıs ayının petrol varilini fiyatlayan türev piyasasında, bu yüzden büyük bir panik yaşandı. Yarın vadesi dolacak olan Mayıs ayı petrol sözleşmelerinin fiyatı, önceki kapanışta 18 dolar düzeyindeyken, dünkü işlemlerde -40 dolar dolayında seyretti.
Pandemiden dolayı insanlar seyahat etmiyorlar, arabalar garajlarda bekliyor, uçaklar havalanmıyor, gemiler limanlarda kaldı. Petrolü kim ne yapsın?
Petrol fiyatları dünya piyasalarında dibe vurduğu halde, biz ise hâlâ benzini 5 liraya alıyoruz! Benzine 1,43 lira, vergiye 3,5 lira veriyoruz! Benzinin %70’i vergi.
Mesele sistem
Liberal iktisatçılar ısrarla koronavirüs pandemisini “ekonomi dışı bir etken” sayıyorlar. Kriz bittiğinde “mesele virüstü” diyecekler. Fakat gerçekte salgın hastalık ne kadar ekonomi dışıdır?
Sermayenin doğayla kurduğu ilişkinin bedelini ödüyoruz. Vahşi doğanın içine açılan yolların, vahşi hayvan ticaretinin bedelini ödüyoruz. 5,5 milyon yıllık tarihi boyunca hep hayvanlarda kalmış olan koronavirüsü insanlara bulaştırmayı becerecek denli yoğun bir hayvan sömürüsünün bedelini ödüyoruz. Aşırı kentleşmenin, milyarlarca insanın kentlere yığılmasının bedelini ödüyoruz.
Sağlık sistemlerinden çalınarak şirketlere aktarılan kaynakların bedelini ödüyoruz. Salgın hastalıkların araştırılması, bunlara karşı tedbir alınması için ayrılan bütçelerin kısılmasının… Hastanelerin kâr mantığına göre işletilmesinin, yatak sayılarının düşürülerek yapılan tasarrufların bedelini… 2016 yılında, koronavirüs türlerine karşı geliştirilen ve test aşamasına getirilen bir aşının kârlı bulunmadığı için ödenekler kesilerek test aşamasına sokulmamasının… Bu tür bir salgını öngören pek çok bilimsel araştırmanın sümen altı edilmesinin bedelini ödüyoruz.
Kapitalizm sadece borsada inip çıkan rakamlardan ibaret değil. O bir üretim tarzı. O bir toplum biçimi. O bir medeniyet. Kapitalist üretim tarzının, toplum biçiminin, medeniyetin krizine şahit oluyoruz.
Pandeminin ardı daralma
2020 yılında küresel ekonomi, 1929-33 Büyük Buhranından bu yana görülmedik düzeyde daralacak. Salgın hastalık öncesinde de ekonomik faaliyet durma noktasına doğru gidiyordu. Ancak pandemi, bu eğilimi uç noktasına kadar vardırdı. Pandemi sebebiyle ekonomilerin belli ölçüde kapatılması zorunluluğu ekonomik faaliyeti kesintiye uğrattı. Üretimde de talepte de büyük düşüşlere yol açtı. Gelir kaynakları kesilen, tasarrufları tükenen emekçi kitlelerin talebi dibe vurdu. Yatırımlar tamamen durdu.
Küresel reel GSYH’nın 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana ilk kez düşmesi bekleniyor. (tahminen %3-4 düzeyinde) ABD ekonomisinin %10 daralması bekleniyor. Petrol ekonomilerinde büyük sarsıntılar bekleniyor. ABD’de istihdam kaybının 20 milyonu bulması, işsizlik oranının %12’ye tırmanması bekleniyor. ‘Gelişmekte olan’ denilen (çoğu mali-ekonomik sömürge olan) ülkelerde 1951’den bu yana GSYH’nın %1,5 daralması bekleniyor. Ocak’tan beri bu ülkelerden çıkan sermaye 96 milyar dolar düzeyinde. Şimdiden 90 ülke IMF’ye yardım başvurusu yaptı. (Bu paragraftaki verileri, M. Roberts’ın yazısından aldım.)
Türkiye ekonomisinde bu yıl IMF’nin daralma öngörüsü %5 düzeyinde. Ancak ona gelmeden, hemen birkaç hafta içinde döviz fiyatlarındaki yükselmenin tetiklediği bir finansman krizi göreceğiz gibi. Saray çevreleri bu yüzden ne pahasına olursa olsun işçileri üretime sürüyor, krizin bedeli işçi sınıfına ödetiliyor.
Salgın hastalıklar, iklim kaynaklı göçler, savaşlar, kapitalist ekonominin “yeni normali” olmaya başlıyor. Bu dönemin krizleri de klasik ekonomik krizlerden farklılaşıyor. Kapitalizm insanlığa felaketler getiriyor.