SEÇTİKLERİMİZ – Koray DÜZGÖREN Artı Gerçek için yazdı: Hangara çekilen Rus füzelerinin aktive edilmesi kronavirüs nedeniyle belirsiz bir tarihe ertelendi. Ankara Irak, Suriye ve Libya’daki askeri faaliyetlerini de artırmaya devam ediyor.
Koronavirüs salgını, ekonomik krizi giderek daha da derinleştiriyor.
Ben ekonomist değilim ama olan biteni de yakından izliyorum.
Yayınlanan resmi ekonomik veriler dahi, -gerçeği yansıtmayan, tahrif edilmiş veriler de olsa- ülkeyi krizin de ötesinde, büyük ekonomik çöküntünün beklediği gerçeğini gösteriyor.
Sözüne güvenilen uzmanların analiz ve yorumlarına bir göz atmak yeter.
Son bütçe açıklarıyla kırılan rekorların, Merkez Bankası’nın boşalan kasasının ve Türk lirasındaki önlenemez hızlı düşüşün servet vergisini bile gündeme getirebileceğini dile getiren yazarlar var.
İktidar, geçtiğimiz yıllarda çeşitli vesilelerle eline geçen bütün paraları yedi bitirdi.
Vergi affı, bedelli askerlik, özelleştirmeler, kamu arsalarının satışı, Merkez Bankası’nın yedek akçesine kadar ne var ne yoksa bir mirasyedi gibi harcadı.
Nitekim Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde, Kurtuluş Savaşı sırasında, Sakarya Savaşı öncesinde Mustafa Kemal’in başvurduğu Tekalifi Milliye yönteminden söz etmesi boşuna değil.
Tekalifi Milliye, Mustafa Kemal’in 1920’de yayınladığı kanun hükmündeki emirlere dayanarak hiçbir ödeme gücü kalmayan halkın elindeki mal varlığının bir bölümüne, geri ödemek şartı ile el konulması demekti.
Yaklaşmakta olan ekonomik yıkıntı benzeri bir krizi, iktidarın görmemesi mümkün değildi. Erdoğan belki de bugünden Tekalifi Milliye benzeri bir uygulamanın ön yoklamasını yapıyordu.
Yarın, hatta bakarsınız daha önce, İkinci Dünya Savaşı yıllarında gayrimüslim azınlıklara yönelik olarak uygulanan servet vergisi benzeri vergiler de gündeme getirilebilir.
Bu tabloya, ekonomist Seyfettin Gürsel’in, son korona krizi ile yaklaşmakta olan toplumsal çöküntü tehlikesi uyarısını da eklemek gerekir.
TÜRKİYE’Yİ TEHDİT EDEN TOPLUMSAL ÇÖKÜNTÜ
Gürsel özellikle işsizlik sorununa değinerek ocak ayında 4 milyonun biraz üzerinde olan işsiz sayısına en azından 3 milyon işsizin daha katılacağını varsayıyor. Ve uyarıyor:
“Böyle bir durumda işgücünün yerinde sayacağını varsaysak bile işsizlik oranı yüzde 20’yi aşıyor. Daha vahimi, uzun süreli işsizlerin sayısında (bir yıl ve daha uzun süredir iş aramakta olanlar) meydana gelecek sıçrama. 7 milyon işsizin iyimser bir tahminle üçte biri bu duruma gelse uzun süreli işsiz sayısı 2 milyon 300 bine yükselecek demektir.
İşsizlik tazminatından yoksun bu kitleye zaten işsizlik tazminatı alamayan ve sayıları milyonları bulan kayıtlı ve kayıtsız işsizleri bir de sözde işsiz olamayan ama ayda ancak 1.170 TL’ye (ücretsiz izne çıkartılanlara verilecek gelir desteği) talim edecek ‘istihdamdaki işsizleri’ eklersek, Türkiye’yi tehdit eden toplumsal çöküntünün hesabını varın siz yapın.”
Koray DÜZGÖREN’in Artı Gerçek’teki yazısının tamamını okumak için TIKLAYIN