Metin KIYAN ÇİN’den yazdı: Yamalı bohça önlemlerle, virüsün yayılma damarları kurutulmadan, hastalar toplumdan izole edilmeden virüsün yayılmasını durdurmak mümkün değildir. İktidarın tercihi, virüsü bitirmek değil kontrollü yayılmasını sağlamaktır.
Ne demişlerdi hatırlayalım:
"Sağlık sistemimiz bu türden salgınlarla baş edebilecek kadar güçlüdür. Vaka tespiti olursa uygulanacak tüm önlemler önceden belirlendi. Yeteri kadar antiviral ilaç, medikal malzeme gibi ihtiyaçlar depolandı, tedarik zincirlerimiz sağlam. Bu noktada endişe edecek bir durumun olmadığını söylemek istiyorum.” (Sağlık Bakanı – 23 Şubat) [1]
“Türkiye bu sıkıntıyı herhangi bir kayıp vermeden atlatacaktır. Hiçbir virüs bizim tedbirlerimizden daha güçlü değildir” (RTE – 11 Mart) [2]
“Krizi en iyi yöneten Sağlık Bakanı”
“Dünyada koronavirüs vakaları artarken Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca ve ekibi aldığı üst düzey önlemlerle salgını ülke dışında tuttu. Bu başarı tehlikenin erkenden fark edilmesi ve gerekli tedbirlerin alınması sayesinde geldi.” (Yeni Şafak – 11 Mart) [3]
“Çin’deki salgın, tüm dünyayı üretim konusunda alternatifler aramaya itmiştir. Üretimde alternatif denince de ilk akla gelen yerlerden biri Türkiye olmaktadır. Ayrıca virüs salgını ve petrol fiyatlarının düşüşüyle yaşanan gelişmeler ülkemize ilave avantajlar yaşatacaktır. Birkaç haftalık dönemi iyi yönetir, hastalığı sıkı şekilde kontrol altında tutabilirsek, umduğumuzun da ötesinde güzel bir tablo bizi bekliyor.” (RTE – 18 Mart) [4]
“Hastalık Amerika’da 11. haftada, İspanya’da 9. haftada, İtalya’da 8. haftada, Almanya ve Fransa’da 10. haftada, Çin’de 7. haftada, bir haftada görülen en çok vaka sayısına ulaştı. Türkiye’de hastalığın bir haftada en çok vaka sayısına ulaşması 4. haftada gerçekleşti. Yani 4. haftada Türkiye’de vaka artış hızı düşüşe geçti. Virüsün yayılma gücüne karşı şu anki şartlarda yayılma hızını kontrol altına almaya başlamış durumdayız.” (Sağlık Bakanı, 15 Nisan) [5]
“Taramada, erken tanı ve tedavide başarılıyız” (Sağlık Bakanı, 14 Nisan)[6]
Virüsle mücadelede destan yazıyoruz!
Bunlardan daha çok var ama yazmak gereksiz. Türkiye virüs vaka sayısında dünyada ilk yedi ülke içerisinde yer alırken, Çin’deki ve İran’daki vaka sayısını geçtiğimiz haftalarda geride bıraktık. Fakat çok iyi gidiyoruz! Hükümetimiz süreci çok başarılı yönetiyor! Dünyada 7’inciyiz, ama çok başarılıyız. Kolay değil tabi iki yüzün üzerindeki ülke arasında 7. olmak. Seyirciler sevinçli, seyirciler umutlu.
Sağlık Bakanı, Çin’in 7 haftada ulaştığı en yüksek vaka sayısına 4 haftada ulaştığımızı müjdelerken, Çin’den daha iyi neyi yapıp bu sonuçları aldığımızı ise bilmiyoruz. Fakat bütün bunlara rağmen “iyi gidiyoruz”, “her şey kontrol altında”, hükümet hergün yeni bir müjdeyi veriyor, hergün kısa süre içerisinde normale döneceğimizi öğreniyoruz. Kısaca yalanın düzeyi de virüs ile doğru orantılı olarak yayılıyor.
AKP’nin yalanları beyaz değil!
Koronavirüs nedeni ile yaşanan ölüm oranlarının gerçeği yansıtmadığına dair kuşkular, artık kuşku olmaktan çıkarak herkesin bildiği gerçekler haline geldi. PCR testi negatif çıkan fakat klinik bulguları Covid-19 olan ölümlerin dünya sağlık örgütü tarafından belirlenen kodlamaya göre kodlanmadığı, “bulaşıcı hastalık” olarak kaydedildiği biliniyor.[7] Bilim kurulu üyesi Alpay Azap geçtiğimiz günlerde bir itirafta bulunarak PCR testi negatif çıkan fakat klinik bulguları koronayı gösteren hastaların sayılarının açıklanmadığın�� söyledi. Günün birinde bunların bakanın kararı ile açıklanabileceğini de sözlerine ekleyerek aslında veriler üzerinde nasıl bir manipülasyonun yapıldığını gözler önüne sermiş oldu.[8] Başka türden manipülasyonların da gün gün ortaya çıkacağına kuşku yok.
Belirsizliklerden ötürü kaygıların büyüdüğü şu günlerde insanların iyi şeyler duymaya ihtiyacı var. Fakat boş bir iyimserliğin yaşatacağı hayal kırıklığı ve dolayısı ile yaşatacağı yıkım da büyük olur. Biz gelin moral bozmak pahasına duyması güzel yalanlara çomak sokarak gerçeklere bakalım. Çünkü gerçek anlaşılmadığında çözümü bulmak da mümkün değil. Bir yerde olanı başka bir yerde gizleyebilirsiniz, fakat ateşin düştüğü yerde gizleyemezsiniz. Rakamları istediğiniz kadar gizleyiniz, herkes inansa bile virüs bunları dinlemeyecektir. İspanya ve İtalya’nın uzun süre sokağa çıkma yasağı ile ulaşamadığı noktaya Türkiye’nin çalışma hayatını sürdürerek ulaşması eşyanın tabiatına aykırıdır.
AKP bugüne kadar halka yalan söyledi, bundan sonra da aldatmaya devam edecek. Önce şunu tespit edelim. AKP virüsle mücadele edemez. İki nedenden ötürü, birincisi AKP’nin önceliği insan değil, ikincisi AKP bu süreçten mutlu.
AKP’nin önceliği insan değil
Eğer bir şeye karşı önlem alacaksanız, alacağınız önlemleri öncelikleriniz belirler. AKP’nin öncelikleri ne diye sıralamaya kalkarsanız, birinci sıraya iktidarının devamını sağlamayı, ikinci sıraya ülkenin kaynaklarını sömürebildiği kadar sömürerek ve yakın çevresi ile zenginleşmeyi, üçüncü sıraya ekonomiyi yazmak ve buna Ortadoğu’da güç merkezi olup başkalarını boyunduruk altına almayı eklemek gerekir. İnsan sağlığı ise belki bu listede yoktur. AKP bu süreçten neredeyse mutludur. Şu an için istifini bozmasını gerektiren bir durum ortaya çıkmamıştır. AKP yöneticileri dip dipe işçi servislerinde işlerine gitmek zorunda değildir, muhalefeti baskı altında tutmak için yeni bahaneleri vardır, temsilcisi olduğu inşaat sermayesi için durumu fırsata çevirmenin yollarını bulmaktadır. En önemlisi de koltukları korumak için önemli bir olanak ortaya çıkmıştır. Biraz daha yakından bakalım.
AKP virüsle değil muhalefetle mücadele ediyor
İlk günden itibaren AKP önlemlerini virüse karşı değil, muhalefete karşı almıştı. Korona günlerinin ilk icraatı, salgına karşı tedbirler almaya çalışan geriye ne kaldıysa HDP’li belediyelere kayyum atamak oldu. Peşinden CHP’li belediyenin topladığı bağış hesapları donduruldu ve halka IBAN numarası dağıtılarak bağış toplamak iktidarın tekeline alındı. Bir çok insan toplanacak bağışların nereye gideceğinden şüphelendiği için iktidara güvenmiyordu. Toplanan bağışların yakın sermaye çevrelerinin kurtarılması için kullanılacağı açıktı. Öyle ya, daha iki ay önce deprem vergileri sorulduğunda “bundan sonra bu tür şeylerin hesabını vermeye zamanımız yok” diyen Erdoğan iktidarına güvenmek için bir neden bulmak zordu. Halkın kampanyaya destek olmayacağını bilen AKP bağış işini gönüllü olmaktan çıkartıp haraca dönüştürdü. Vatandaşlar her gün mesajlarla taciz edilip bağış yapmaya çağırılırken, birçok kamu çalışanına da bağış yapması için tutar belirten yazılar gönderildi.[9]
Muhalefet üzerindeki baskı bununla bitmedi. Muhalif belediyelerin halka ekmek dağıtması yasaklandı. Adana Büyükşehir Belediyesi’nin açtığı sahra hastanesi mühürlendi. Sahra hastanesi fikri aslında AKP’nin kendi müteahhitlerine şartnamesiz, ihalesiz ihaleler vererek yeni hastaneler yapılmasına çomak sokuyordu.[10] Eğer mevcut binaların pandemi hastanelerine dönüştürülerek hem ucuz yolla, hem de hızlıca salgının ihtiyacını çözecek sağlık merkezleri kurulmasının mümkün olduğu anlaşılırsa, AKP’li müteahhitlerin işleri kesat gitmez miydi? Bu nedenle Erdoğan ulusa seslendiği programlarda bu fikre karşı savaşa girişti.
Maske dağıtımındaki asıl fırsatçı
Bir süre önce, hastalar dışındaki kişilerin maske kullanılmasının gereksiz, hatta zararlı olduğu televizyonlarda propaganda ediliyordu. Bunun aksi ispatlanınca ve Dünya Sağlık Örgütü’nün maskeye bakış açısı değişince iktidarın bakışı da birden değişerek maske kullanılması zorunlu hale getirildi. Bu kararın hemen ardından Ticaret Bakanı maskelerin halkın ulaşılabileceği yerlerden satışa sunulacağını müjdeledi![11] Fakat muhalif belediyelerin halka ücretsiz maske dağıtmaya başlamasının hemen ardından iktidar bir kez daha karar değiştirdi ve maskelerin haftada kişi başı beş olmak kaydı ile ücretsiz dağıtılacağını açıklandı.
Fakat bunun altında bir halk sağlığı hizmeti arayan boşuna arar. Hükümet, ne herkesin maskeye ulaşabilmesini garantiye almak, ne de fahiş fiyatla maske satan fırsatçıları engellemek için bu adımı atmıştı. Hükümet ilk başta buradan kar etmeyi düşünürken, muhalefetin ücretsiz maske dağıtma adımı işi bozmuştu. Bunun ardından iktidar işi başka bir tür fırsata çevirdi. Maskelerine ulaşabilenler gördüler ki maske paketlerinde Recep Tayyip Erdoğan’ın ismi yazıyor ve altında “Hediyedir” deniliyordu. Eğer herkesin yeterli sayıda maskeye ulaşabilmesi hedeflenseydi maske satışları durdurulmaz, fakat fahiş fiyatların önüne geçmek için maske yine ücretsiz dağıtılabilirdi. Fakat iktidar, maskelerin satılmasını, belediyelerin ve diğer kurumların ücretsiz maske dağıtmasını engelleyerek maske tekeli oluşturdu ve bunu Recep Tayyip Erdoğan’ın reklamına/propagandasına dönüştürdü.
Maske üretip halka ücretsiz dağıtanlar (satan değil) gözaltına alınırken[12], Erdoğan’ın lütfu ne yazık ki Türkiye’de bir çok insana ulaşamadı. Bir çok insan kendisine maske için kod ulaşmadığını beyan ederken, Türkiye bir sabah öğrendi ki maskeler ve diğer tıbbi ekipman içeren bir kargo uçağı ABD’ye ulaşmıştı. Derken ikincisi ulaştı[13]. Demek ki, Erdoğan yaptığı “yardım”ın karşılığını vatandaşlardan bulamamıştı, beklediği karşılık ABD’den gelmiş olmalı.
Krizi talana dönüştürmek
Cumhuriyet tarihinin gelmiş geçmiş en büyük talan iktidarı olan AKP korona günlerinde de en iyi bildiği şeyi yapmaya devam etti. Fakat başka hiç bir dönem, koronavirüs günleri kadar AKP’ye olanaklar sunmamıştır. Bir kaç örnek muradımızı anlatmaya yetecektir.
– Kanal İstanbul güzergahı üzerinde yer alan iki tarihsel köprünün, Odabaşı ve Dursunköy Köprüleri’nin yerlerinin değiştirilmesi için Ulaştırma Bakanlığı ihaleye çıktı[14].
– Jet hızıyla ikinci siyanür havuzu. Eskişehir Sivrihisar‘da, TMSF (Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu) yönetimindeki Koza Altın İşletmeleri tarafından yaşam alanlarının yakınına 40 hektar alan içinde 1 milyon 750 bin metreküp kapasiteli atık depolama göleti yapımı için çalışmalar başlatıldı[14].
– İtirazlara rağmen İstanbul’un Şile ile Kocaeli’nin Kandıra ilçesi arasında yapılması planlanan Sungurlu Barajı ve HES projesine Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan ‘ÇED Olumlu’ kararı çıktı[14].
– Salda Gölü’ne Millet Bahçesi inşaatına başladı. Tarihi 3.7 milyar yıl öncesine dayanan beyaz kumlar, ayak basması bile yasak olan kumsala giren iş makinalarıyla taşınmaya başlandı. Millet Bahçesi inşasına en çok karşı çıkan isimlerden biri olan Yeşilova ilçesi Belediye Başkanı ve eşi silahlı saldırıya uğradı.
– Muğla’nın Ula İlçesi Çıtlık Mahallesi‘nde 30 hektar yetişmiş orman alanının endüstriyel plantasyon alanı olarak belirlenmesinin ardından ağaç kesimine başlandı[14].
– Ankara’nın merkezinde bulunan tescilli kültür varlığı ve kentsel SİT alanı olan Saraçoğlu Mahallesi’nde ağaçlar kesildi ve sondaj çalışmaları başladı[14].
– AKP’li Güngören Belediyesi, yardım amaçlı dağıtılacak olan 15 bin gıda kolisi almak için ihaleye çıktı. 2.1 milyon liralık ihaleyi, AKP Zeytinburnu İlçe Başkanlığı’nın eski yöneticisi ve AKP milletvekili aday adayı olan Ayhan Balcı’nın şirketi kazandı[15].
– Çekmeköy Belediyesi’nin “Evde hayat var” sloganı ile ilçe sakinlerine dağıtacağı temizlik seti ve oyun-okuma seti almak için açtığı ihaleler, AKP Çekmeköy İlçe Başkanlığı’nın eski yöneticisi Vahdet Erdoğan’ın büyük ortağı olduğu iki şirket tarafından alındı[16].
Yukarıda sayılanlar bilinenlerden sadece bazıları. Muradımızı anlatmaya yeter. Kısaca korona günlerinde yağma ve talan hiç durmadı, aksine hız kazandı. Fakat yukarıda değinmediğimiz bir tanesi var ki o da kaynakları yağmalamanın, talan etmenin en yalın ifadesi. Atatürk Havalimanı’nın pistlerine inşa edilen sahra hastanesinden bahsediyoruz. Elbette ki iş AKP’nin en gözde müteahhitlerinden birine verildi. Ancak sahra hastanesi için onca hazır bina boş beklerken, bunları hızlıca hayata geçirmek yerine yeni bir hastane yapılmasını kimse açıklayamadı. Belli ki Çin’in Wuhan’ında 10 günlük sürelerde yapılan iki geçici hastaneye özenti ile yağmanın gözden kaçırılabileceği düşünülmüştü. Fark şu ki, Wuhan’da yeni hastanelerin dışında 11 tane hazır bina sahra hastanesine dönüştürülmüş ve bütün bunlar birilerine para yedirmek için değil, sürecin gelişimi ve potansiyel hasta sayıları hesaplanarak planlanmıştı.
Korona günlerinde saldırganlık hız kesmedi
Dünyanın koronaya odaklandığı günlerde askeri düzeyde devam eden gerilimlerin donması beklenirdi. Fakat AKP gerek Suriye’de, gerek Libya’da virüs dinlemedi. Nisan başında Türkiye İdlib’e dikkat çekici miktarda askeri araç ve mühimmat sevkiyatı yaptı, Türk Ordusunun bölgede kurduğu üslenme noktalarının sayısı 8 Nisan itibarıyla 53’ü buldu[17]. Öte yandan Türkiye Suriye’deki cihatçı güçlerin kendilerini fesh ederek düzenli ordu haline getirilmesinin adımlarını atmaya başladı. Suriyeli muhalif kaynaklara göre İdlib’de farklı gruplardan savaşçılar yeni yapılanma için Türk askeri üslerine alınmaya başlandı. Her bir üste 300 kadar savaşçı TSK’ye entegre biçimde hareket edecek[18].
İdlib dışında da askeri hareketlilik devam ediyor. Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi ve Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) koronavirüs önlemlerine odaklandığı, aynı şekilde Türk Ordusunun denetimindeki Tel Abyad (Girê Spî) ve Rasulayn’da (Serekaniye) da koronavirüsün öncelikli gündem olduğu bir dönemde çatışmaların dinmesi beklenirken, SDG güçlerine dönük saldırıların ivme kazanması düşük yoğunluklu sürecek bir savaş stratejisinin habercisi[17].
Libya’da da boş durmayan AKP, 11 Nisan tarihinde Suriye’de desteklediği gruplardan 300 kişiyi Libya’ya gönderdi, böylece AKP’nin Libya’ya gönderdiği savaşçı sayısı 5050yi buldu[19].
AKP virüsle mutlu
Yukarıda özetlemeye çalıştığımız şeyin özeti, virüsün varlığının şu an için AKP’nin işine geldiğidir. Suriye’deki girişimlerin hezimeti ile ülkeyi soktukları ekonomik kriz birden gündem olmaktan çıkmış, AKP’nin eylemleri ile “ilgisi olmayan”, bütün dünyayı tehdit eden bir güç, ana mesele haline gelmiştir.
AKP bu süreci kendisine yönelen eleştirileri dağıtmak, muhalefeti daha da bastırmak, yağma ve talanı son raddesine vardırmak, fırsattan istifade dışarıdaki kirli emellerini sürdürmek üzere kullanmaktadır. Fakat her şey elbette AKP için de sorunsuz değildir.
65 yaş üstü ve 20 yaş altı daha ne kadar evde tutulabilecektir? 65 yaş üstüne ölünceye kadar sabredin, 20 yaş altına da yaşınızı doldurmanızı bekleyin denemeyeceğine göre. Turizm ve eğlence sektörü daha ne kadar oyalanabilecektir? Başka ülkeler, sorunları tek tek çözmeye başlandığında, ülkedeki vatandaşlar verili duruma ne kadar daha razı edilebilecektir? Bunun için iktidarın rakamları manipüle ettiğine ve iyiye gidiyoruz havası yaratmaya çalıştığına şüphe yok. Ancak ortada iyiye giden bir şey de yok.
İkinci dalga söylentileri neden var?
Akıllara AKP’nin gerçek rakamları gizleyerek “sorunu çözüyoruz, çözdük” demesinin mümkün olup olmadığı sorusu gelecektir. AKP medyanın tamamına yakınını kontrol edebilse de, çözülmeyen sorunu çözülmüş gibi göstermesi mümkün değildir. En azından koronavirüs için bu geçerli değildir. Çünkü virüs yayılma damarları ortadan kaldırılmadığı durumda kendini yeniden üretme noktasında fazlasıyla atılgandır ve toplum içerisinde hissedilmemesi mümkün değildir. Sorunu çözülmüş gibi göstermek mümkün değildir fakat seyirciyi bir süre daha oyalamak mümkündür. AKP bir kumar oynamaktadır. Virüsün yayılma hızının yazın düşeceğini varsayarak şimdiden olumlu bir tablo çizip seyirciyi oyalamaya çalıştığı anlaşılmaktadır. Tam burada ikinci dalga söylentileri devreye girmektedir. Bu söylenti Türkiye merkezli olmayıp, dünya genelinde Çin’le bağlantılı olarak üretilmektedir. Virüsle mücadelede başarısız olan ülkeler, başarısızlığın üzerini örtmek için ikinci dalga söylentilerini ortaya atmaktadırlar. Trump’ın sürekli olarak “Çin’deki sayıların ne olduğunu bilmiyorsunuz” demesi de kendi başarısızlığını örtmeye çalışmakla ilgilidir.
Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, Çin’de ikinci bir koronavirüs dalgası olmayacaktır, Çin yönetiminin böyle bir şeye izin verme niyeti yoktur. Çin’de durum tamamı ile kontrol altındadır. Ülkede yurt dışından gelen Çin vatandaşları ve yine bunlarla bağlantılı vakalar ortaya çıksa da, bunlar kontrol altındadır. Bu vakaların çoğunluğu Rusya sınırındaki Heilongjiang eyaletindedir ve Çin yönetimi buradaki iki sınır şehrini hızlıca karantinaya amıştır. Salgının ilk merkezi Wuhan’da ise artık herhangi bir aktif vaka bulunmuyor.
İkinci dalga virüsü bastırmayı başaramayacak ülkelerle ilgilidir. Virüsün içeriden yayılma zeminlerini engelleyemeyen, mevcut vakaları izole etmeyen ülkelerde, havaların ısınması ile yeni yayılmalar azalsa da, sonbaharın gelmesi ile birlikte salgının yeniden ivme kazanması olasıdır. Türkiye’de de bu söylentinin canlı tutulması virüsü bastırmaya niyetli olunmaması ile ilgilidir. İktidar çok başarılı olduklarının propagandasını yapsa da, bir yandan da bilim kurulu üyeleri aracılığı ile uzun süre bu işin bitmeyeceğinin mesajlarını da halka vermektedir.
Dünya’ya kısa bir bakış
Virüse karşı mücadelede ülkeler iki stratejiden birini tercih ediyor, bastırma (surpression) ve yumuşatma (mitigation). Bastırma stratejisi virüsü tamamen yok etmek hedefine dayanırken, “sürü bağışıklığı” olarak da bilinen yumuşatma stratejisinde virüsün yok edilemeyeceği varsayılarak, bunun yerine virüsün kontrollü bir şekilde, yayılacak kimse kalmayıncaya veya aşı bulununcaya kadar, sağlık sistemini çökertmeyecek şekilde topluma yayılması hedefleniyor. Fakat virüsün yayılma dinamikleri, yumuşatma stratejisini uygulamaya çalışan ülkelerin hem insani kayıp anlamında, hem de ekonomik anlamda ağır bedeller ödeyeceğini çoktan gösterdi.
Erken önlem alan ülkeler süreci çok az hasarla yönetebildiler. Örneğin Vietnam’da toplam vaka sayısı 270 ile sınırlı kalırken, ülkede koronavirüs kaynaklı hiç ölüm yaşanmadı. Hong Kong (1040 vaka, 177 aktif, 4 ölüm) ve Tayvan (432 vaka, 102 aktif, 6 ölüm), SARS virüsü döneminden kalan deneyim ve refleksleri ile virüsü az hasarla atlatan ve yayılmasını durduran ülkeler arasında. Çin’in hemen dibindeki bu ülkelerin başarısı azımsanamaz, özellikle Hong Kong’un Çin sınırından günde ortalama 300 bin kişinin geçtiği düşünüldüğünde. Yeni Zelanda ülke çapında uyguladığı karantina ile virüsü fazla yayılmadan engelledi ve ülkede yaşam normalleşmeye başlıyor. Güney Kore, Avusturya ve Avusturalya ise görece daha fazla virüs yayılmasına rağmen, sorunu çözen ülkeler arasında. Norveç, Yunanistan, Çekya, Lüksemburg, Tayland ve başka bazı ülkeler sorunu çözme yolunda umut vaat ediyor.
Yayılma zeminleri kurutulmadan virüsü yenmek mümkün değil
Şu an Türkiye’de alınmış önlemler (testlerin yaygınlaştırılması, maske zorunluluğu, iller arasındaki hareketin kesilmesi vd.) daha virüsün ilk tespit edildiği erken evrede alınmış olsa idi, virüsü kontrol etmek mümkün olabilirdi ve süreç çok daha sancısız çözülebilirdi. Fakat malum nedenlerle bunlar yapılmadı.
Açıklanan rakamların aksine bulaş sayısının bu derece yüksek olduğu bir yerde, şu anki önlemlerin kısa vadede sonuç vermesi pek mümkün görünmüyor. İtalya ve İspanya’nın uzun süreli sokağı çıkma yasağı uyguladığı halde ulaşamadığı evreye Türkiye’nin bu önlemleri almadan ulaşabiliyor olmasına inananlara iyimserliklerinden ötürü saygı duyuyoruz. Yanılmayı çok isteriz fakat biz öyle düşünmüyoruz.
Filyasyon palavrası
İktidar, bu durumun tuhaflığını gidermek için yaptığı açıklamada dünyadan farklı olarak çok iyi filyasyon (yayılma zincirinin taranması) yaptıklarını bu nedenle hızlıca iyi sonuç alındığını açıkladı. Bu derece yüksek sayıda vaka varken geriye dönük temas taraması yapmak imkansızdır, bu konuda söylenenler palavradır. Türkiye’de koronavirüs teşhisi konan hastaların bile dolmuşla evlerine gönderildiklerini düşünürseniz palavranın düzeyini kavrayabilirsiniz.
Sokaklardan, evlerden ölüler toplanacak aşamaya gelebiliriz
Yamalı bohça önlemlerle, virüsün yayılma damarları kurutulmadan, hastalar toplumdan izole edilmeden virüsün yayılmasını durdurmak mümkün değildir. İktidarın tercihi, virüsü bitirmek değil kontrollü yayılmasını sağlamaktır. Fakat bu mümkün olmayabilir. Eğer hükümet aklını başına almazsa durumun daha da kötüye gitme ihtimali söz konusudur. Şu an virüs resmi rakamlara göre ülke nüfusunun %0.15’ine bulaşmış durumda. Bu rakamın kısa sürede %5-10’lar seviyesine yükselmesinin nasıl yıkım getireceğini düşünmek bile ürkütücü. İşler kontrolden çıkarsa evlerden, sokaklardan ölülerin toplandığı, hatta toplanamayıp çürüdüğü bir noktaya gidebiliriz. Ülke savaştan çıkmıştan beter bir hale gelebilir.
Bunları söylerken olacak diye değil, olmaması için söylüyoruz, zira: Kapitalist beyin durmayı kabul edemiyor, ancak işler kontrolden çıkmaya başladığında, mecburiyetten adım atıyor. Her seferinde “biraz daha dayanalım bakalım ne olacak” diyor. Tutamıyor kendini. Kendinden önceki örneklerin vahametini göre göre, bile bile yapıyor bunu. Ülkelerin çoğu meseleyi maalesef bu şekilde ele aldı. Önlemleri son ana kadar geciktirdiler, her geciken dakika bilançoların artması ile sonuçlandı.
İşleri tersine çevirmek için
Şu aşamada Türkiye’de işlerin tersine çevrilmesi için öncelikle verili durumun tüm çıplaklığı ile ortaya konması gerekiyor. Kritik sektörlerin dışında en az bir ay süreli genel sokağa çıkma yasağı ilan edilmesi, bu süreç içerisinde kritik sektörlerde çalışanların aileleri ile değil de başka yerlerde yaşamasının sağlanması, spor salonları gibi yerlerin izolasyon merkezlerine çevrilerek, ciddi olmayan vakaların evlerinde beklemeleri yerine buralarda bakımlarının yapılmasının sağlanması gerekiyor. Fakat AKP hükümeti bunları yapmamak için direniyor, uyarıları dikkate almıyor. Türkiye’nin “kaderi” bir kişinin ağzından çıkacak sözlere bağlı hale getirildi.
Bilim Kurulu denilen ise salgını kontrol etmek için iktidarı yönlendiren bir kurum olmaktan ziyade, iktidarın politikalarını halka anlatma ve kabul ettirme işlevi gören bir memur topluluğuna dönüştü. Bu kuruldaki hiç bir bilim insanı gerçek görüşlerini söyleyemiyor, büyük ihtimalle korkularından da istifa edemiyorlar. Fakat büyük bir suçun ortağı olduklarının farkında değiller.
Bu zamana kadar halka yalan söylediler, bundan sonra da söylemeye devam edecekler. Mesele AKP’ye bırakılmayacak kadar ciddidir. Eğer tek bir kişinin ağzından çıkacak “kader”e razı değilsek, çok daha geç olmadan adım atmak gereklidir.
Yol haritası
Aşağıda sayacağımız önerilerin hayata geçirilmesi halinde, AKP’nin müdahalesi ile karşılaşacağı kesindir fakat “virüs bir gün biter, sonra sorarız hesabını” demekten daha iyidir. Çünkü işler AKP’ye bırakıldığında bu salgının ne zaman biteceği, hangi boyuta ulaşacağı, salgın boyunca hangi saldırılara maruz kalınacağı, salgın bittikten sonra yerine neyin geleceğini bilmek mümkün değildir. Bir şey kesindir, o da iktidar daha da otoriterleşecek, daha da saldırganlaşacaktır. İkincisi AKP vatandaşların can güvenliğini sağlamaktan acizdir. Devletin sağlayamadığı durumda vatandaşın kendi güvenliğini sağlaması temel bir insan hakkıdır.
Her şeyden önce muhalefet siyasi partiler, belediyeler, muhtarlıklar, sendikalar, dernekler, dergi çevreleri, sivil toplum kuruluşları, AKP dışında ne kadar gönüllü varsa yan yana gelip (fiziksel olarak değil) irade beyan etmelidir.
Örneğin denmelidir ki, “biz şu şu kurumlar, kişiler olarak ve bundan sonraki katılımcılara da açık olarak salgınla mücadele konusunun AKP’ye bırakılmayacak kadar hayati ve ciddi bir mesele olduğunun altını çizeriz.”
Denmelidir ki, “AKP bugüne kadar virüsle mücadele etmek yerine, muhalefetle mücadele etmeyi tercih etti. Virüsle mücadele etmek yerine, fırsattan istifade kamu kaynaklarını daha fazla nasıl talan edeceğinin, kendi siyasi iktidarını nasıl pekiştireceğin hesaplarını yaptı”.
Denmelidir ki “AKP’nin bu sorunu çözemeyeceği acı tecrübelerle ortaya çıkmıştır. AKP sayıları manipüle ederek halkı oyalamaktadır. Daha fazla beklemek, işlerin daha da zorlaşması anlamına gelecektir.”
Denmelidir ki, “biz, ülkemizi ve dünyayı tehdit eden bu en büyük sorundan insanlarımızı kurtarmak için, AKP’nin baskı ve engellemelerini göze alarak, inisiyatif üstleniyoruz”
Bugüne kadar yapılmamış böyle bir irade beyanı karşısında AKP şaşkına döner, afallar. Ama bu yetmez. Peşi sıra kurumlar hayata geçirecekleri işleri birbiri ardına açıklayabilirler.
Örneğin, sendikalar, “Gıda, medikal ürün ve dağıtım gibi kritik sektörler dışındaki tüm sektörlerde iş bırakıyoruz, kritik sektörlerde ise hangi önlemlerin alınarak çalışılması gerektiğini ilan edeceğiz ve bunları denetleyeceğiz” diyebilirler. Örneğin TTB, salgınla ilgili bilgileri koordine edeceğini ve nerede ne gibi önlemler alınması gerektiği konusunda yol göstereceğini ilan edebilir.
Halktan ve sağlık çalışanlarından gelen verilerin işleneceği ve halka duyurulacağı merkezi ve yerel bilgi işlem merkezlerinin kurulacağı ilan edilebilir. Bu merkezler tüm sayılara hakim olmasa bile derlediği bilgilerle gerçekçi bir durum bilgisini ortaya koyabilir.
Başta yerel yönetimler ve başka başka kurumlar yerellerde maske ve gıda konusunda üretim ve dağıtımın koordinasyonunu üstleneceklerini duyurabilirler. Belediyeler, spor salonlarını organize ederek, hastalığa yakalananlar için tedavi edilecekleri izolasyon merkezleri kuracaklarını deklere edebilirler.
AKP, İnsanların hayatını kurtarmak için atılacak bu adımlara müdahale edecektir, öte yandan da refleks olarak bu zamana kadar almadığı önlemleri de almaya başlayabilir. Fakat böyle bir müdahale ne kendi toplumsal tabanında, ne de müdahaleyi gerçekleştirecek kolluk kuvvetlerinde destek bulacaktır. AKP daha şimdiden tepesinde Erdoğan’ın bulunduğu, içerde herkesin birbirini suçladığı bir yalakalar toplamına dönüşmüştür. Halkın güvenliğini sağlayamadığı her dakika çevresindeki destek tükenmektedir. Çünkü herkesin hayatı, herkesin ana ve babasının hayatı tehlikededir. Yeter ki durumun ciddiyeti bütün çıplaklığı ile anlatılabilsin.
KAYNAKLAR
[1] Sağlık Bakanı Koca: İran'la sınır kapıları geçici olarak kapatıldı https://www.aa.com.tr/tr/koronavirus/saglik-bakani-koca-iranla-sinir-kapilari-gecici-olarak-kapatildi/1742382, 23.02.2020
[2] Cumhurbaşkanı Erdoğan: Koronavirüs konusunda her türlü önlemi aldık, https://m.turkiyegazetesi.com.tr/gundem/687244.aspx , 11.03.2020
[3] Erdoğan'dan koronavirüs açıklaması: Ciddi sonuçları olacak http://www.haber7.com/guncel/haber/2953734-son-dakika-erdogandan-koronavirus-aciklamasi-ciddi-sonuclari-olacak, 18.03.2020
[4] “Krizi en iyi yöneten Sağlık Bakanı” https://www.yenisafak.com/hayat/krizi-en-iyi-yoneten-saglik-bakani-3529013 , 11.03.2020
[5] Bakan Koca’dan iyi haber: Yayılma hızı kontrol altında https://www.milliyet.com.tr/gundem/bakan-kocadan-iyi-haber-yayilma-hizi-kontrol-altinda-6188991, 15.04.2020
[6] Ve sevindiren gelişme: İyileşen sayısı, vaka sayısını geçti!
[7] TTB: Sağlık Bakanlığı Kovid-19 ölümlerini Dünya Sağlık Örgütü kodlarına göre raporlamıyor.
[8] Bilim kurulu üyesi: Açıklanan vaka kadar testi negatif çıkıp bulguları olan vardır http://www.diken.com.tr/bilim-kurulu-uyesi-aciklanan-vaka-kadar-testi-negatif-cikip-bulgulari-olan-vardir/ , 25.04.2020
[9] Yargıtay, Botaş ve Milli Eğitim'de personellerin bağış kampanyasına katılması istendi, https://t24.com.tr/haber/yargitay-botas-ve-milli-egitim-de-personellerin-bagis-kampanyasina-katilmasi-istendi,870042, 01.04.2020
[10] Önder Algedik Koronayı iktidar nasıl kullanıyor? https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2020/04/20/koronayi-iktidar-nasil-kullaniyor/ , 20.04.2020
[11] Bakan Pekcan: Maskeler halkın ulaşabilir olduğu noktalarda satılacak, https://www.evrensel.net/haber/401324/bakan-pekcan-maskeler-halkin-ulasabilir-oldugu-noktalarda-satilacak, 04.04.2020
[12] Maske dağıtan Halkevleri Şube Başkanı gözaltına alındı
https://www.gazeteduvar.com.tr/turkiye/2020/04/08/maske-dagitan-halkevleri-sube-baskani-gozaltina-alindi/, 08.04.2020
[13] ABD'ye ikinci yardım uçağı gönderildi http://www.haber7.com/guncel/haber/2969408-abdye-ikinci-yardim-ucagi-gonderildi, 30.04.2020
[14] AKP’nin korona fırsatçılığı sıralı tam liste https://yeniozgurpolitika.net/akpnin-korona-firsatciligi-sirali-tam-liste/ , 25.04.2020
[15] AKP’nin korona fırsatçılığı! 2 milyonluk yardım ihalesi yine tanıdığa gitti https://tele1.com.tr/akpnin-korona-firsatciligi-2-milyonluk-yardim-ihalesi-yine-tanidiga-gitti-158591/ , 01.05.2020
[16] AKP’de korona fırsatçılığı! Milyonlu ihale tanıdık isme gitti
https://abcgazetesi.com/akpde-korona-firsatciligi-milyonlu-ihale-tanidik-isme-gitti-102379, 29.04.2020
[17] Fehim Taştekin, Fırat’ın doğusunda silahlar niçin susmuyor http://siyasihaber4.org/firatin-dogusunda-silahlar-nicin-susmuyor, 14.04.2020
[18] Fehim Taştekin, Türkiye milislerden yeni ordu planıyla uzatmaları oynuyor
[19] 300 Turkey-backed Syrian rebels arrive in Libya, http://www.china.org.cn/world/Off_the_Wire/2020-04/11/content_75920341.htm, 11.04.2020