SEÇTİKLERİMİZ – Ali Duran TOPUZ Gazete Duvar için yazdı: Kılıç artığı lafı irkilticidir. Sadece kırımda yok olmamış olanı aşağılayan vahim tarihsel yükü nedeniyle değil, güncel olarak da: Kılıç her an dönüp işini tamamlayabilir. Çünkü kılıç artığı sözü, kılıcı elde tutanın sözüdür. Adaleti değil öfkeyi, gazabı ilke edinmiş bir söz.
Korona virüsü ana gündem, her şeyi belirliyor ama ben dünün gündeminden üç ifadeyi seçiyorum: Açlık grevi, infaz yasası ve kılıç artığı. Hukukla siyasetin, hukukla tarihin, hukukla adaletin sarmaştığı üç başlık. Birbirinden çok uzak görünüyorlar ama aslında o kadar uzak değiller.
Açlık grevinde bir ay içinde iki kişi can verdi. Helin Bölek ve Mustafa Koçak. Helin Bölek, Grup Yorum’a getirilen konser yasağı gibi kısıtlamaların kaldırılmasını istiyordu. Mustafa Koçak, hakkında verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının hukuka aykırı yargılama sonucu oluşturulduğunu söylüyor, adil yargılanma talebinde bulunuyordu. Taleplerine kulak veren olmadı. Şimdi İbrahim Gökçek ölüme doğru gidiyor. İbrahim Gökçek, Helin Bölek gibi Grup Yorum üyesi, talepleri aynı: Grup Yorum üzerindeki yasaklar ve gözaltı/tutuklama/cezalandırma tehditleri kaldırılsın. ÇHD’li avukatlar Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal da adil yargılama talebiyle başlattıkları açlık grevini ölüm orucuna çevirdiler. İki talep kümesi var yani: Adil yargılama ve sanatın özgür icrası. Adil yaşam talebi. Adli ve siyasi otoriteler, ölüm oruçlarına yol açan ilk sözünden başkasını söylemiyor: Hepsi terörist. Dolayısıyla, istediğim gibi yargılarım ölürlerse ölsünler, demeye getiriyor. 12 Eylül karanlığında bile ölüm oruçlarını durdurmak için çare arayanlar vardı, bu sefer adli ve siyasi otoritelerin bütün kapıları duvar.
BAHÇELİ YASASI
Anayasa Mahkemesi yarın infaz yasası hakkındaki ilk değerlendirmeyi yapacak. Yasa, pandemi başladıktan sonra, pandemiye karşı tedbirler kapsamında paketlenerek sunuldu ya aslında MHP lideri Devlet Bahçeli’nin iki yıldır yana yakıla istediği bir düzenlemeydi. Bahçeli’nin kafasındaki formül çok basitti, zaten herhangi bir şeyi gizlemiş de değildi: Komando kampları döneminde silah arkadaşları da olan ikonik ülkücü kriminal şahıslar tahliye olsun, Cumhur İttifakı’nı sevmeyen herkes hapiste ölebilir. Bahçeli’ye kalsa ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun dışarda kalması bile kabahat. Bahçeli gönlündekini ilk dillendirdiğinde AK Parti lideri Recep Tayyip Erdoğan’ı yakından izleyenlerin ihtimal vermediği bir yoldu bu. Öyle ya Erdoğan, kişilere karşı işlenmiş suçlarda devletin af yetkisi olamayacağını defalarca yüksek sesle söylememiş miydi? Fakat Erdoğan’ı daha da yakından izleyenler, siyasal başarı için söylem, ittifak, strateji ve taraf değiştirme konusundaki maharetine atıfla affın ufukta olduğunu görmüştü. Esasen, 2015 seçimlerinden sonraki iktidar partisinin ana stratejisi, MHP’ye dönüşmekten ibaret oldu, istediği bu olmasa bile bu sonuçtan şikayetçi kimse görünmüyor ortalıkta. Hasılı, MHP’nin ideolojik kahramanlarını tahliye etmeyi hedefleyen tasarı yasalaştı ve çıktı. Böylece mala zarar verenler, gaspçılar, beden tamlığını hedef alanlar, insan öldürmeye çalışanlar aramıza hoş gelirken, Osman Kavala, Selahattin Demirtaş, Gültan Kışanak, Figen Yüksekdağ, Aysel Tuğluk, Selçuk Kozağaçlı filan ceza almış olsa da almamış olsa da yatmaya devam edecek.
Ali Duran TOPUZ'un Gazete Duvardaki yazısının tamamını okumak için TIKLAYIN