Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Diyarbakır Şube Eşbaşkanı Şiyar Güldiken, kentteki sağlık çalışanlarının yaşadıkları sorunları değerlendirdi. Güldiken kentte şu ana kadar 400 civarında test yapıldığını aktardı ve “Ancak bu sayı net değil, çünkü şeffaf bir süreç yok maalesef. Çok daha fazla test yapılmalıdır” dedi.
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Diyarbakır Şube Eşbaşkanı Şiyar Güldiken, kentteki sağlık çalışanlarının yaşadıkları sorunları değerlendirdi. Güldiken kentte şu ana kadar 400 civarında test yapıldığını aktardı ve “Ancak bu sayı net değil, çünkü şeffaf bir süreç yok maalesef. Çok daha fazla test yapılmalıdır” dedi.
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Diyarbakır Şube Eşbaşkanı Şiyar Güldiken, kentteki sağlık çalışanlarının yaşadıkları sorunları Mezopotamya Ajansı’ndan Mehmet Şah Oruç’a değerlendirdi. Türkiye’deki sağlık çalışanlarının çalışma koşullarına dikkat çeken Güldiken, daha önce de sağlık emekçilerinin koşullarının düzeltilmesi için eleştirileriyle birlikte taleplerinin olduğunu vurguladı ve “Örneğin Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre bir doktor başına düşen hasta sayısı 341 iken, Türkiye’de 498’dir. Bir hemşire başına düşen hasta sayısı 102 iken, Türkiye’de 431’dir. Bir Diş Hekimi başına düşen hasta sayısı; bin 685 iken Türkiye’de 2 bin 496’dır” dedi. Koronavirüs salgınına dair konuşan Güldiken, “Gelişmelerden yola çıkarak şunu söyleyebilirim; salgın daha da artacak ve dayanışmayan, sadece kendini korumaya çalışan bireyler, toplumlar hatta devletler daha fazla zarar görecek” ifadelerine yer verdi.
Sağlık çalışanın eksikliği olmasına rağmen 2016 yılında 15 bine yakın sağlık emekçisinin ihraç edildiğini hatırlatan Güldiken, 10 binlerce sağlık emekçisinin atama beklediğini ancak güvenlik soruşturmalarından kaynaklı atanmadığını kaydetti.
“Mobing daha da arttı”
Koronavirüs salgını ile birlikte sağlık emekçilerinin iş yükünün daha da artırıldığını ifade eden Güldiken, “Hastanede tedaviye ihtiyacı olan insanların kat kat fazlası insan bu kışkırtılmış sağlık algısıyla sağlık kuruluşlarına gidiyor ve ilaca bağımlı, bu sağlık sistemini besleyen durumda maalesef. Sağlık alanında çalışma süreleri, dünya ortalamasının üzerindeydi. Bu salgınla birlikte daha da arttı ve var olan mobbing daha da fazlalaştı. Ücretler, performansa dayalı döner sermaye biçiminde şekillendiği için emekliliğe yansımıyor. Dolayısıyla bu alanda da bir iyileşmeye ihtiyaç var” şeklinde konuştu.
“Salgın yayılırsa stoklar yetmeyecek”
Salgınla birlikte hayati öneme sahip olan maske, eldiven, tulum, gözlük gibi koruyucu ekipman eksikliğinin olduğunu ifade eden Güldiken, bir an önce sağlık emekçisinin koşullarının iyileştirilmesi gerektiğini söyledi. Hastanelerdeki idareciler ile görüştüklerini kaydeden Güldiken, “Görüştüğümüz her idareci, bu ekipmanların kişi başına az sayıda verildiğini kabul ediyor ve tasarruflu kullandıklarını, salgının artması durumunda var olan stokların yetmeyeceğini ifade ediyor. Oysa sağlıktan tasarruf edilemez diyoruz ve bunun basit bir slogan olmadığı herkes tarafından anlaşıldı” ifadelerini kullandı.
“Sağlık çalışanlarında virüsü bulaştırma kaygısı var”
Güldiken, kentte çalışan sağlık emekçilerinin psikolojilerine de değinerek, “Her bir çalışanın sosyal yaşamı, ailesi, çocukları olduğunu ve sadece kendisini değil herkesi düşünerek hareket ettiğini unutmayalım. Herkes kadar sağlıkçı da bu virüs nedeniyle tedirgin, gelecek planı bozuldu, yaşam rutini bozuldu. Bütün bunların yanında virüsle mücadelede mesleği gereği birebir karşılaşıyor. Birçoğunun evde birlikte yaşadığı kronik hastalığı olan, yaşlısı, çocukları var. Salgın öncesindeki yaşamları gibi bir yaşamları şu anda yok maalesef. Sorumlulukları daha da artmış durumda ve virüsü bulaştırma kaygıları var. Özellikle ekipman eksikliği burada çok büyük bir öneme sahip. Çünkü kendini terkedilmiş, kendi haline bırakılmış ve değersiz hissediyor. Alkış, duygusal olarak güçlendirici ve motive edici bir araçtır ve onaylanmak anlamına gelir. Ancak çalışma koşulları iyileştirilmediğinde, bu alkışın samimi olmadığı duygusu gelişiyor ve kırılma başlıyor” dedi.
“Covid-19 hastasıyla çalışan sağlıkçılar için yurt ayarlandı”
Hastanelerin “pandemi” olarak belirlenen birimlerinde çalışanların evlerine gidemediğini ifade eden Güldiken, “Bazı hastanelerin poliklinik dışında kalan binaları, bazılarının da ayrılmış bölümleri, pandemi birimleri olarak planlanmış durumda. Bu birimlerde çalışmayanlar evlerine gidiyor. Ama birebir Covid-19 hastasıyla çalışan sağlıkçılar için yurtlar ayarlanmış. Diyarbakır’da da böyle bir yurt var ve kalan sağlıkçılar var. Odalarda tek kişi kalınıyor. Ayrıca bir otel de bu dönemde güzel bir dayanışma sağladı. Orada da konaklayan sağlık emekçileri var” dedi.
“Her üyemize bilgilendirme yapıyoruz”
Hiçbir sağlık emekçisinin zarar görmemesi için her gün kurum idarecileriyle görüşmeler gerçekleştirdiğini kaydeden Güldiken, “Salgına dair bakanlık ve idareler tarafından çıkarılan her genelge ve görevlendirmeye ilişkin varsa eleştiri ve önerilerimizi anında ilettik ve bir kısmında düzenleme yapıldı. Tüm üyelerimize ve her sağlık emekçisine güncel bilgilendirmeler yapıyoruz. Sahada karşılaştıkları zorluklara ilişkin bilgi alıyoruz. Her hastanede temsilcilerimiz, aktivistlerimiz var. Yaşanabilecek haksızlıklara karşı hem Genel Merkez hem de Şubemizin hukuk bürosu bilgilendirmeler yapıyor” diye konuştu.
“Daha fazla teste ihtiyaç var”
2019 yılına göre nüfusu 1.756.353 olan Diyarbakır’da şu ana kadar 400 civarında test yapıldığını aktaran Güldiken, “Ancak bu sayı net değil, çünkü şeffaf bir süreç yok maalesef. Çok daha fazla test yapılmalıdır. Dünya deneyimi bize şunu söylüyor; ne kadar test o kadar teşhis demektir. Ve teşhis yaptıkça filyasyon yani bulaşı durumu da daha hızlı kontrol altına alınabilir” dedi.
“Salgın daha da artacak ve dayanışmayanlar daha fazla zarar görecek”
Salgının yayılması durumunda yaşanabilecek olan tehlikelere dikkat çeken Güldiken, “Ekolojik dengeyi görmeyen, her şey insan için diyerek yaptıklarını toplumların gözünde meşrulaştırmaya çalışan zihniyet, tam bir kaos içinde şimdi. Bireysel olarak kendini koruma bir yere kadar işe yarayabilir. Ancak örgütlü bir şekilde hareket edildiğinde, daha büyük dayanışma ve koruma elde edilebilir. Gelişmelerden yola çıkarak şunu söyleyebilirim; salgın daha da artacak ve dayanışmayan, sadece kendini korumaya çalışan bireyler, toplumlar hatta devletler daha fazla zarar görecek. Dünya Sağlık Örgütünün de siyasetten pek fazla bağımsız olduğunu düşünmüyorum. Devlet ve iktidar refleksi, şeffaflığı engelliyor. Bu sürecin halka tüm şeffaflığıyla aktarılması gerekiyor. Son olarak tüm sağlık emekçilerine kolaylıklar diliyorum. Dayanışma ve örgütlenmeyi büyütmek gerektiğini ifade etmek istiyorum” dedi.
Kaynak: Mezopotamya Ajansı