DİSK-AR tarafından yapılan Asgari Ücret ile Yaşam Raporu açıklandı.
Rapor ve açıklama şöyle:
Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Enstitüsü olarak, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İstatistikleri üzerinden yaptığımız hesaplamaya göre, eşi çalışmayan ve iki çocuklu bir asgari ücretli elde ettiği geliri ile gıdaya ancak 9 TL ayırabiliyor. Buna göre asgari ücretlinin üç öğün için kişi başına ayırabildiği tutar 2,25 TL olurken, öğün başına bu tutar sadece 75 kuruş düzeyinde kalmakta. 1 Kasım 2014 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan hükümetin 2015 programında yılın ilk altı ay için ön görülen yüzde 3’lük ücret artışı öğün başına sadece 2,25 kuruşluk bir artışa denk geliyor.
En yoksul yüzde 20’lik kesim yaşamını sürdürebilmek için gelirinin ancak yüzde 29’unu gıda harcamalarına ayırabilirken, eşi çalışmayan ve 2 çocuklu bir asgari ücretli, asgari geçim indirimli aylık 931 TL’lik gelirinden gıda için günlük ayırdığı 9 TL ile hem eşinin hem kendinin hem de çocuklarının karnını doyurmak zorunda.
TÜİK Madde Fiyatları istatistiklerine göre Aralık 2014 tarihi itibari ile ortalama kira bedeli 618 TL’yi bulurken, asgari ücretlinin kira ve diğer konut harcamaları için ayırabildiği tutar sadece 311 TL’dir. Buna göre asgari ücretli en sağlıksız çevrede, kentsel donatı hizmetlerinin en az olduğu, deprem riski altındaki konutlarda yaşamak zorunda bırakılıyor. Sefalet sadece sofrada değil, sağlıksız konutlarda da asgari ücretliyi buluyor.
Asgari ücretlinin, çalıştığı işyerinin servis imkânı yoksa işyerine ulaşımı bile büyük bir sorun. Tek bir belediye otobüs biletinin Türkiye ortalamasında 1,78 TL olduğu koşullarda, asgari ücretlinin ulaşım için ayırabildiği günlük pay sadece 2,8 TL, bu gelirle bulunduğu yerden hareket etmesi bile imkansız. Kültür ve eğlence için ayırabildiği pay toplamda aylık sadece 14,4 TL’yi buluyor. Bu miktar ile sinemaya bir kişi bir kere gidebilirken, tiyatro ya da bir spor müsabakasına gidebilmek mümkün değil. Sinema bileti ortalama 12,51 TL, tiyatro 27, spor müsabakası 20 TL. Isınma, bakım, onarım, temizlik ve hatta kadro eksikliği nedeni ile öğretmen ihtiyacı, kaynak yokluğu bahanesi ile velilerin ödediği katkı paylarına teslim edilen eğitim koşularında, asgari ücretli çocuğuna defter kalem bile alamayacak durumda. Okul tercihleri büyük oranda, yoksul ve kaynak yokluğundan eğitim veremez durumdaki okullar. Yani asgari ücretlinin çocuğunu okutması, aylık çocuk başına 2,9 TL’lik ayrılan pay ile yokluktan dolayı neredeyse mucize.
Asgari ücretlinin ortalama fiyatlı bir buzdolabını alması için, ev eşyası için ayırabildiği 53,1 TL ile başka hiçbir eşya almaksızın 27 ay çalışması gerekiyor.
Özetle asgari ücretliden, kişi başına bir öğün başına 75 kuruşla karnını doyurması, 1 buzdolabı için 27 ay çalışması, 311 TL’ye barınması ve ısınması, çocuk başına 2,9 TL’lik eğitim harcaması ile çocuklarını yetiştirmesi bekleniyor.
Sonuç olarak asgari ücretin bu düzeyde belirlenmesi, sefalette ısrar anlamına geliyor. İşçilerin talebi asgari ücretin, bir işçinin ailesi ile birlikte asgari olarak temel ihtiyaçlarını karşılayacak, işçiyi kimseye muhtaç etmeyecek bir düzeyde belirlenmesi ve sefaletin son bulmasıdır. “Asgari ücretliyi enflasyona ezdirmedik” söylemi, aslında asgari ücretliyi daha da yoksullaştırmadık anlamına gelmektedir. Dünyanın hiçbir yerinde hükümetler ücretlerde erimeye yol açmadık diye övünmezler.
Asgari ücretin ekonomik büyüme ve verimlilik artışından pay almaması, üretilen kaynakların belirli ellerde toplanması anlamına gelmektedir. Gelir dağılımını düzenleyici bir rol oynaması beklenen asgari ücretin, açlık sınırının bile altında belirlenmesi vicdanları zedelemektedir. Asgari ücretin, temel gereksinimleri karşılayacak bir biçimde ele alınması gerekmektedir.
Not: Hesaplamada 4 kişilik bir hane üzerinden yapıldığı için, eşi çalışmayan ve 2 çocuklu bir asgari ücretlinin, asgari geçim indiriminden kaynaklı geliri de hesaba katılmıştır. Evli olmayan bir asgari ücretli için söz konusu ücret 891 TL’dir.
Kaynak: TÜİK 2012 yılı Hanehalkı Tüketim Harcaması Araştırması gelire göre en yoksul % 20 için tüketim kalıbı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İstatistikleri
ASGARİ ÜCRET NET 1800 TL OLMALIDIR!
Türkiye’de kişi başına düşen milli gelir 2014 yılı itibarıyla aylık 1800 TL’nin üzerindedir. 4 kişilik hane için işçilerin payına düşenin sadece birini talep etme en tabi hakkıdır. Hane başına milli gelirden düşen pay aylık en az 7 bin 200 liradır.
Ekonomik değerleri yaratan, tüm zenginliklerin kaynağı emektir. Ancak emeğe yarattığı zenginliklerden pay verilmemektedir. Asgari ücretteki artış 1977 yılından bu yana ekonomik büyüme oranında gerçekleşseydi bugün yaklaşık 1800 lira olacaktı.
2015 Yılı Bütçesi’nde Çumhurbaşkanlığı bütçesinin geçtiğimiz yıla göre neredeyse 2 katına çıkartılması gündemde. Bu ülkede tüm değerleri üretenler için daha düşük bir artış kabul edilemez. Asgari ücret artış oranı, bu dönem için Cumhurbaşkanlığı Bütçesi’nin artış oranına eşitlenmelidir. Bu rakam yaklaşık net 1800 liradır.
4 kişilik bir hane için açlık sınırı bin 283, yoksulluk sınırı 4 bin 57 lira Asgari ücret için belirlenmesi gereken gerçek tutar aslında yoksulluk sınırının üzerindedir. Yoksulluğa mahkum eden ücrete asgari ücret denmez! Asgari ücretlinin İki kişi çalışmasına rağmen çocuklarını yoksulluğa mahkum etmemesi için en az 1800 lira şarttır!
Türkiye’de eğitimden sağlığa her şey AKP hükümeti döneminde paralı hale getirilmiş durumdadır. Bu nedenle asgari ücret için “sosyal haklar şart”. Asgari ücretle çalışanlar için elektrik, su, doğalgaz kullanımı asgari ihtiyaç sınırına kadar ücretsiz olmalıdır. İşe gidiş gelişlerde ulaşım ücretsiz olmalıdır. Eğitimde hiçbir ad altında para alınmamalı, eğitimin okul dışı giderleri devlet tarafından karşılanmalı, sağlık tümüyle parasız olmalıdır. Çalışanların çocuklarını bırakabilecekleri kamusal parasız kreş şarttır. Tüm bu taleplerimizin yanında en önemli taleplerimizden biri de asgari ücretin belirlenme sürecinde işçi sınıfının söz hakkıdır!
Asgari Ücret Tespit Komisyonu yıllardır bir ortaoyununa dönmüştür. Asgari ücretin belirlenmesi süreci bir toplu pazarlık süreci olarak ele alınmalıdır. Görüşmeler kamuoyuna açık hale getirilmeli, anlaşmazlık durumunda işçilerin üretimden gelen güçlerini kullanabilecekleri yasal zeminler oluşturulmalıdır.