Okan KARAKUŞ* yazdı: Her gün önünden geçtiğiniz şantiyede çalışan, “milli gurur” diye paylaştığınız şantiyelerde ter döken, salgın günlerinde herkese “Evde kal” denirken üretim baskısı ve kâr hırsı ile çalıştırılmaya devam ettirilen işçilerden biri idi Hasan Oğuz!
Bu sorunun muhatabı kim mi? Tabii ki şantiye süsü verilmiş mezbelelerde çalışmak zorunda kalan/bırakılan işçiler. Sizler uzaktan seyredip, önünden geçerken “Vay be burası da bitti”, “Bayağı hızlı yaptılar”, “Ama lazımdı, burası iyi oldu” cümlelerinizde yer alamayan gizli muhataplar! İşte o gizli muhataplar çalıştıkları inşaatların bitmiş halini göremiyor! İşte o muhataplar siz bu cümleleri kurarken çoktan yeni bir iş için şantiye aramaya başlamış veya kovulmuş veya ölmüşlerdir. Yapılan işler, açılan şantiyeler sizler için belki bir tabeladan ibaret? Şöyle büyük büyük harfler ile yazılmış tabelalar; hani bakarken gururlandıran cinsten. Peki tabelalara bakıp gururlandığımız kadar yitip giden canlar için ne zaman utanacağız?
Merak etmeyin bu tabelaların altına gömülen işçilerin isimlerini yazmayacağım. Veya hayat hikâyelerini paylaşıp “Ne kadar da zor bir hayatmış” gibi cümleler kurarak vicdanınızı rahatlatmanıza yardımcı olmayacağım. Günümüzde daha da kolaylaştı bu, sosyal medya iyi ki var, değil mi? Gerçi “İş kazasında hayatını kaybeden işçi” diye başlayan haberi birçoğunuz paylaşmayacaktır/paylaşamayacaktır. Ama hemen stres yapmayın, haberini paylaşabileceğiniz bir şeyler bulabilirsiniz; mesela koronavirüs salgını!
Bu salgın ile birlikte hayata dair birçok şey öğreniyor ve yaşıyoruz. Bunların dışında her aksam “Son 24 saatte” diye başlayan bir tablomuz var artık. Bu yazıyı kaleme aldığım sırada bugünün verileri paylaşıldı ve ölüm diye ayrılmış satırın karşısındaki rakamlardan birisi, eğer istatistiğe değer bulup saydıysanız; yoldaşımız, kardeşimiz, dostumuz ve hep gülümseyen arkadaşımız Hasan’a ait maalesef. İşte şimdi paylaşabilirsiniz haberi, içiniz rahat olsun, çünkü ölüm sebebi virüs imiş, değil mi?
Hasan Oğuz ile İkitelli Şehir Hastanesi şantiyesinde tanışmıştık. Bitmek bilmez enerjisi ve gülümsemesi ile karşılamıştı beni. Solunum sıkıntısı vardı Hasan’ın hatta bu yüzden askere dahi alınmamıştı ama şantiyede yapılan solunum testleri her seferinde temiz çıkmıştı, nedense! Şantiyelerde çalışmanıza sağlık probleminizin engel olması düşük bir ihtimaldir, belki de “Nasıl olsa işçi, ne olacak ki?” bakışı etkilidir bunda. Ama muhalif iseniz, yanlış giden şeylere ses çıkarıyorsanız direkt atılırsınız, ki Hasan ile birlikte bunu yaşadık ve aynı anda kovulduk çalıştığımız şantiyeden. Hasta isen çalış, ama sesini çıkaracaksan kapı orada!
Her gün önünden geçtiğiniz şantiyede çalışan, “milli gurur” diye paylaştığınız şantiyelerde ter döken, canınız sıkıldığında “Ne işleri var bunların buralarda?” diyerek küfredip saldırdığınız, salgın günlerinde herkese “Evde kal” denirken üretim baskısı ve kâr hırsı ile çalıştırılmaya devam edilen işçilerden biri idi Hasan!
Şimdi siz karar verin.
Yaşarken ellerimiz ile yükselttiğimiz binaların tabelalarından, borsadaki yükselişlerinden önce aklınıza gelmemiz için daha ne kadar ölmeliyiz?
*Devrimci Yapı İşçileri Sendikası üyesi, inşaat işçisi.