SEÇTİKLERİMİZ – Isabel FREY’in yazısını Universus çevirdi: İngiltere koronavirüse karşı “sürü bağışıklığı” adı verilen mücadele stratejisini izlemekten vazgeçti ancak mücadele stratejisi üzerine tartışma sürüyor. Isabel Frey’in makalesini bu tartışmaya katkı sunması amacıyla yayımlıyoruz.
Isabel Frey’in “Sürü bağışıklığı epidemiyolojik neoliberalizmdir” başlığıyla kalem aldığı makale, 19 Mart 2020 tarihinde The Quarantimes adlı blogda yer aldı. Frey’in makalesi Salih Soysal’ın çevirisiyle uni-versus.org’da 24 Mart’ta yayımladı.
Sürü bağışıklığı epidemiyolojik neoliberalizmdir
Güncelleme: Bu arada Hollanda da kendisini bu yaklaşımdan resmen uzaklaştırdı. Bununla birlikte, bu makalenin amacı, bu stratejinin altında yatan paradigmayı çözmek, etkinliği hakkında bir tartışma yapmak değildir.
Birçok Avrupa ülkesi koronavirüsün yayılmasını durdurmak için tecrit uygulamaya hazırlanırken, birkaç ülke ise değişik bir strateji izlemeyi tercih ediyor: Sürü Bağışıklığı. Olabildiğince insanı test etmek ve sosyal mesafeyi arttırıcı önlemleri uygulamak yerine, virüsün düşük risk altındaki insanlar arasında kasıtlı olarak yayılmasına izin vermek istiyorlar. Böylece nüfusun büyük bir kısmı virüse karşı bağışıklı hale geliyor. Bu görüş sosyal mesafeyi arttırıcı önlemleri uygulamayı reddeden Birleşik Krallık Başbakan’ı Boris Johnson tarafından birkaç gün önce ortaya atılmıştı. İngiltere kendisini bu stratejiden resmen uzaklaştırmış olsa da, Hollanda ve İsveç, Dünya Sağlık Örgütü’nün sert eleştirilerine rağmen bu yaklaşımı sürdürmeye devam ediyor.
Bu ülkeler, sürü bağışıklığının inşasının virüsle başa çıkmak için tek uzun vadeli strateji olduğunu savunuyorlar, çünkü salgın artık sınırlandırılamayacağını ve her zaman yeniden başlayabileceğini düşünüyorlar. Bütün bir ülkeyi tecrite sokmak yerine, salgın halihazırda yayılırken sadece yüksek risk grubundaki nüfusun karantina altına alınması gerektiğine inanıyorlar. Bununla birlikte, sayısız epidemiyolog ve virolog, bu stratejinin çok riskli olması, bilimsel olmayışı ve olası yüksek ölüm oranları doğurabileceği konusunda eleştirilerini dile getirdiler. Londra’daki Imperial College tarafından yakın zamanda yayınlanan bir rapor, Birleşik Krallık’taki hükümet politikasında değişikliğe yol açtı. Bu rapora göre, sürü bağışıklığı stratejisinin Birleşik Krallık’ta 250.000 ölümle sonuçlanacağı tahmin ediliyor. Risk altındaki nüfusu, özellikle virüs yayılmaya devam ettiğinde etkili bir şekilde izole etmek mümkün olmadığından, sağlık sisteminin yetersiz kalması muhtemel ve tamamen çökme riski var.
Epidemiyolojik Neoliberalizm
Neden Birleşik Krallık gibi bir devlet böyle riskli bir yaklaşımı bile değerlendiriyor ve neden diğer ülkeler bu stratejiyi takip ediyor? Nedeni neoliberalizmdir. 1980’lerden beri, devlet odaklı sosyal politikayı, piyasanın özelleştirilmesi ve serbestleştirilmesi ile değiştiren neoliberalizmin politik paradigması tarafından yönetildik. Adaletin piyasaya içkin olduğu inancı, kelimenin tam anlamıyla insana göre kârı önceleyen politik mantığın oluşmasına yol açtı. Ve insanların zihinlerini fakir, güvencesiz veya işsiz olmanın onların suçu olduğuna inandırarak kolonileştirdi.
Neoliberalizmin ironisi ise, sosyal eşitsizlik güçlenirken ve hatta derinleşirken bile, sınıf atlamanın mümkün olduğu yanılsamasını yaratmasıdır. Eğer birisi serbest piyasa koşullarında “başarırsa”, yoksul olmanın halkın kendi hatası olması gerektiğini varsayar. Fakat bu inanç yanlış olmakla birlikte aynı zamanda saldırgandır. Neoliberalizm zenginlerin daha çok zenginleşmesine ve fakirlerin haklarından mahrum kalmasına, güvencesizliğe ve bağımlılığa daha fazla maruz kalmasına neden oldu.”Laissez-faire” politikası gibi görünen şey, zayıflığa karşı otomatik yapısal şiddetin saf ve karmaşık bir sistemidir ve bu da herhangi bir direniş olasılığını paramparça eder.
Sürü bağışıklığı epidemiyolojik neoliberalizmdir. Serbest piyasaya olan koşulsuz inanca benzer şekilde, sürü bağışıklığı, bir salgının en iyi şekilde kontrolsüz bırakılarak üstesinden gelineceği varsayımına dayanır. Fakat tıpkı neoliberalizmdeki gibi, zayıflara ve yoksullara karşı bir şiddet ile sonuçlanır: yaşlı ve engelli insanlar, evsizler, göçmenler ve ciddi sağlık problemleri olan insanlar – yoksulluk ve hastalık arasındaki korelasyon nedeniyle birçoğunun sosyoekonomik durumu daha aşağıdadır. Bunlar, COVID-19’dan ölme riski en yüksek olan insanlardır – özellikle sağlık sistemi yetersiz kalıyor ve doktorlar sadece kurtarabilecekleri kişilere müdahale ediyorlarsa.
Isabel Frey'in Universus'da yayımlanan yazısının tamamı için TIKLAYIN