SEÇTİKLERİMİZ – Ergin Yıldızoğlu Cumhuriyet’e yazdı: “Esas sorun ekonomiktir” demek ise, hâlâ gelişmeye, derinleşmeye devam eden egemen siyasi kültürel şekillenmeyi kabullenmiş olmanın da bir itirafıdır. Sanırım CHP’nin en büyük sorunu da budur!
Siyasal İslamcı entelijansiyanın ciddi bir “realite sorunu” olduğunu biliyoruz. Ancak, “dost acı söyler” özdeyişine sığınarak not etmek istiyorum: CHP’nin de ciddi bir realiteden sorunu var. Geçtiğimiz günlerde, CHP sözcülerinin demeçleri, partinin ülke realitesi ile ilişki kurmakta ne kadar zorlandığını gösteriyordu.
‘Gerçek gündem ekonomi’
Bir CHP sözcüsü şöyle diyor: “Vatandaşın gerçek gündemi ekonomi. Bizim 2020’de de ana söylemimiz ekonomi olacak.” Otobüslere binerek ülkeyi dolaşıp krize karşı çözümleri anlatacaklarmış.
Bir diğerine göre de “Bir ülkede demokrasi yoksa, adalet yoksa, o ülkede ekonomi yoktur, zenginlik yoktur… kuvvetler ayrılığı yoksa cumhurbaşkanı mahkemelere talimat veriyorsa, parlamento çökertilmişse o ülkede ekmek yoktur… boşuna uğraşma… hukukun üstünlüğü yoksa ekmek yok sana.”
Biri esas sorun ekonomi diyor. Diğeri, esas sorun siyasi: Demokrasi, adalet yokluğu, keyfi yönetim… Biri kalkıp “ama diyalektik, bunlar birbiriyle ilişkili filan” diyebilir. İyi de bu “diyalektiği” anlatabilmek için adeta eğitim semineri vermek gerekir. Otobüsle dolaşarak yapılacak iş mi bu?
Anlaşılan birilerinin CHP sözcülerine bir seminer verip propaganda ile ajitasyonun işlevleri arasındaki farkı anlatması gerekiyor. Propaganda: Karmaşık konular küçük gruplara. Ajitasyon: Basit, tek bir konu büyük kitlelere. Demeçler ve otobüs gezileri hangi kategoriye giriyor dersiniz?
İki örnek yararlı olabilir: İngiltere seçimlerinde, “Önce Brexit’i yapalım” sloganına karşı ekonomik krizi aşmaya yönelik önerilerle dolu bir manifesto. Sonucu hep birlikte gördük. 1930’ların ilk yıllarında: Hitler’in seçim stratejisi, bir iki belirgin ama heyecan verici konuyu biteviye tekrarlamak üzerine kuruluydu. Muhalefet partileriyse, karmaşık açıklamalara dayalı kitabi konuşmalar yapıyorlardı. (Paxton: The Anatomy of Fascism, sf. 66)
CHP sözcüsü, Erdoğan İsmailağa cemaatini ziyaret etmeden bir gün önce, “Erdoğan ve ekibi gidici, herkes hazırlığını ona göre yapsın”… “etrafındaki küçücük bir rant grubu” diyor ve ekliyor: “Demokrasi gelirse Erdoğan gider”. “Bu iktidar ve devlet varken demokrasi nasıl gelecek” sorusunun cevabı da besbelli ki CHP’nin aklını aşıyor.
Diğer taraftan, belki, AKP oyları gerçekten geriliyor. Ancak AKP ilk iktidara geldiğinde oyların önemli bir kısmı devletin, “hareketin” dışından geliyordu. Şimdi oyların önemli kısmı devletin ve hareketin içinden geliyor olacak. Eğer bu gözlem doğruysa, bunun pratik sonuçları, seçim sonuçlarını çok aşıyor ve üzerinde ayrıca düşünmek gerekiyor.
Şimdi karşımızda iki olasılık var: Ya CHP ısrarla bizi yanıltmaya çalışıyor. Ya da CHP bu iktidarın sosyoekonomik ve kültürel dayanaklarını, derinliğini, devletin, bürokrasinin yapılanmasının geldiği aşamayı hâlâ anlayamıyor.
Efsanevi bir yaratık
Homo ekonomikus, “ekonomik çıkarları (karnını doyurma, barınma) doğrultusunda, yani biyolojik gereksinimlerine göre, bunları rasyonel biçimde tanıyarak hareket eden” anlamına gelir.
Gerçekteyse insanlar, hayvanlardan farklı olarak, konuşan sosyal yaratıklar olarak biyolojik çıkarlarını, gereksinimlerini, her zaman kültür ve ideoloji içinde anlamlandırırlar. Haz ve acı ikilemine de tutsak olmazlar; bu ikileme tutsak oldukça da insanlıktan uzaklaşırlar.
Üstelik insanın “rasyonel” değil, “bölünmüş” bir yaratık olduğunu, rasyonel yanının ağır bastığı durumlarda bile farklı rasyonalite denklemlerine göre hareket ettiğini de biliyoruz. Örneğin açız diye bağırmak yerine kahrolsun seçkinler, enteller diyebilirler. Ekonomi batarken, Yahudi düşmanı kesilebilirler, şeriat isteyebilirler, göçmenleri suçlayabilirler, hatta “konu vatansa gerisi boştur” filan da diyerek birbirlerini boğazlamaya gidebilirler.
Yeniden vurgularsak: İnsan, salt biyolojik bir varlık değildir, ekonomiyi adalet ve inanç bağlamında konuşur. Bunu kavramadan bir seçim kampanyası kurulamayacağı gibi, sapla samanı, “iyi ile kötüyü” ayırmadan (bölmeden) da siyaset yapılamaz.
“Esas sorun ekonomiktir” demek ise, hâlâ gelişmeye, derinleşmeye devam eden egemen siyasi kültürel şekillenmeyi kabullenmiş olmanın da bir itirafıdır. Sanırım CHP’nin en büyük sorunu da budur!