Partisine bir kez daha ‘içeriden’ eleştiri getiren CHP PM üyesi Cihaner, tezkereye verilen desteği ‘affedilemez büyüklükte bir yanlış’ olarak gördüğünü vurgulayarak, “Bu, Türkiye’nin birliğine, beraber yaşama iradesine de vurulmuş çok büyük bir darbedir” dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Parti Meclisi (PM) üyesi İlhan Cihaner, partisinin Türkiye’nin Kuzeydoğu Suriye’ye dönük operasyonu öncesinde hükümete sınır ötesine asker gönderme yetkisi veren tezkereye “evet” demesini ve bunun sonuçlarını değerlendirdi.
1+1 Forum’dan İrfan Aktan’ın sorularını yanıtlayan Cihaner, partisinin tezkereye destek kararının nasıl verildiğini net olarak bilmediğini belirterek, bu kararın CHP kurullarında tartışılmadan verildiğini söyledi.
Daha önce de partisine ‘içeriden’ eleştirilerde bulunan Cihaner, “Ben Parti Meclisi üyesiyim, en azından PM’de bu karar tartışılmadı. Siyasi partilerin ana hedefi iktidara gelmek ise, kendisini iktidardan bu kadar uzaklaştıracak bir karar verilmesi, ancak başka bir ‘dayanışma’ ihtimalini akla getirebilir” dedi.
İlhan Cihaner, bu ‘dayanışma’nın nasılını ise şöyle izah etti:
“Açıkçası elimde spekülasyonlardan başka bu kararı izah edebilecek hiçbir şey yok. Belki de gündemde olan yeni parti ve oluşumlar üzerinden, kaybedilecek Kürt oylarının telafi edilebileceği hesaplandı.
“Ama bildiğim bir şey var, Kürtlerin yaşadığı bölgelerle Türkiye’nin geneli arasında yaşanan duygusal kopuş… Bu kopuşun önündeki en büyük engel geleneksel CHP tabanı olduğu halde, artık parti elitlerini aşan bir sorun var galiba.
“O yüzden, tezkereye verilen desteği affedilemez büyüklükte bir yanlış olarak görüyorum. Bu, Türkiye’nin birliğine, beraber yaşama iradesine de vurulmuş çok büyük bir darbedir.”
“Entelektüel savunuyu daha ön mevzilere koymamız gerekiyor”
Aktan’ın “Dokunulmazlıkların kaldırılmasına verilen destek de benzer bir darbe değil miydi?” sorusunu da yanıt veren Cihaner’e göre “siyasi iktidarın arkasına dizilmenin bahanesi olamaz”.
“Onun bile rasyonalize edilebilen bir gerekçesi genel başkan ve diğer arkadaşlarımız tarafından öne sürülmüştü. ‘Eğer biz buna destek vermezsek, dokunulmazlıkların kaldırılması konusu referanduma götürülür ve bu süreçte, Türkiye Kürt-Türk ekseninde çok büyük bir gerilim yaşar. Bu da bölünmeye bile yol açabilir’ deniyordu. Külliyen yanlış bir analizdi bu, ama en azından bahanesini yaratmışlardı.
“Son tezkereye verilen destekte böyle bir bahane bile yok! Başından beri eleştirdiğiniz, çökmüş bir liderliğin ve siyasi hareketin arkasına sorgusuz sualsiz bir biçimde dizilmenizin bahanesi olamaz zaten.
“Madem bunu yapıyorsunuz, o zaman Kürt seçmenle aramıza bu kadar büyük bir duvar ördüğünüzü de biliyor olmalısınız. Bazı arkadaşlar, ‘eğer biz bu tezkereye destek vermeseydik, AKP bizi ‘PKK’cı’ diye itham ederdi’ diyor. E sen destek verdiğin halde bunu demedi mi? Harekâtın ertesi günü hem de!
“Sen kendin çözüm üretemeyip bu baskıya göğüs germeyi göze alamadıkça seni daha da sıkıştırıyorlar. Bundan sonra daha da sıkıştıracaklar. O yüzden bizim politik ve entelektüel savunuyu daha ön mevzilere koymamız gerekiyor.”
CHP PM üyesi Cihaner, “entelektüel savunu”dan kastını ise şöyle anlattı:
“Suriye’nin kuzeyine ilişkin, yeni yönetimle Türkiye arasında nasıl bir ilişki kurulabileceğini, ne tür bir birliktelik sağlanabileceğini 2011-2015 yılları arasında, AKP’yle de beraber tartışıyorduk. Bugün bunları konuşamayacak noktaya getirildik.
“Kaldı ki, AKP önderliğinde Esad’la neredeyse bir konfederasyon olduğumuz dönemde, oradaki Kürt nüfus yok muydu? Ne yazık ki muhalefet olarak aldığımız geri pozisyonlar, AKP’nin burayı neredeyse kriminalize bir bölge olarak sunmasına olanak verdi. Kaldı ki, biz CHP olarak çözüme ilişkin tezleri öne sürmediğimiz zaman, bunu söyleyebilecek akademisyenler, sivil toplum örgütleri, gazeteciler de söyleyemez hale geliyor.
“Anamuhalefet partileri kar makinası gibidir. O yolu açtığı oranda arkadakiler de doğruyu bulacak zihinsel üretime geçme olanağı bulabilir. Şu an akademi çökmüş, insanlar en basit fikri bile beyan etmekten ürküyor. Anamuhalefet şimdiki gibi bir pozisyon alarak ileriye dönük kurucu fikirlerin üretilmesinin önünü de tıkıyor.”