SEÇTİKLERİMİZ- ABD iç siyasetini değerlendiren Doç. Dr. Ayşen Candaş: Bağdadi’nin öldürülmesi, seçmen üzerindeki bu etkinin nötralize edilmesini, dengelenmesini, mümkünse ters yüz edilmesini amaçladı.
Şerif KARATAŞ
İstanbul
IŞİD Lideri Bağdadi’nin ABD operasyonuyla öldürülmesine ilişkin konuşan Doç. Dr. Ayşen Candaş, Trump’ın azil sürecini işaret ederek, “Suriye politikasındaki dönüş ve Kürtlere ihanet edilmesine duyulan öfke, ABD içindeki kutuplaşmış muhalefeti bir an için birleştirdi. Bağdadi’nin öldürülmesi, seçmen üzerindeki bu etkinin nötralize edilmesini, dengelenmesini, mümkünse ters yüz edilmesini amaçladı” dedi.
Yale Üniversitesinin Siyaset Bilimi Bölümünde Ziyaretçi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ayşen Candaş’la IŞİD Lideri Bağdadi’nin ABD operasyonu ile öldürülmesi, ABD Başkanı Donald Trump’ın tartışılan Suriye’den çekilme süreci ve Trump’ın azil sürecine ilişkin ABD iç kamuoyunda yansımasına ilişkin konuştuk.
Ayşen Candaş, ABD’deki siyaset gitgide ve ürkütücü şekilde Türkiye’deki muhaliflerin 2007’den bu yana yaşayıp deneyimlemiş olduğu otokratikleşme, hukuk düzeninin kişiselleşip özelleştirilmesi, siyasi gücün, askeri ve ekonomik gücün tekelleşmesi, güvenlik kurumlarının kendi içinde bölünüp karşı karşıya getirilmesi hikayesine benzemeye başladığını söyledi. Aynı süreci ikinci kez gözlemlediğini anlatan Candaş devamla şunları söyledi: “Türkiye’ye özgü sandığımız pek çok şeyin, aslen her ülkede var olan demografik fay hatlarının ‘böl ve yönet’ ve bilinçli kutuplaştırma siyaseti üzerinden harekete geçirilmesi olduğunu düşünmeye başladım. Otokratikleşmeye, siyasi otoritenin kişiselleştirilip özel mülk haline getirilmesine karşı oluşan muhalefetin amaçlı şekilde ve bir mühendis titizliğiyle ne yöntemlerle bölünüp nasıl hedef saptırıldığını, bu ‘böl ve yönet’ taktiğinin her yere uyarlanabilir yöntemleri olduğunu, ikinci kez başka ortamda görünce, insan ilk seferinde -Türkiye’deki süreçte- anladığından çok daha net kavrıyor.”
Bağdadi’nin öldürülme operasyonuyla ilgili Candaş, “Bağdadi’nin öldürülmesi değilse de operasyonun zamanlaması, iç siyasetteki muhalif hamlelere yönelik bir karşı-hamle olarak düşünülmeli. Zira başkanın azil sürecini tartışan, her gün yeni bir hukuksuzluk hikayesinin delillerinin ortaya saçıldığı, muhalefetin sonunda azil yönünde girişim başlattığı bir Amerika söz konusu olan” ifadesiyle değerlendirdi.
Azil sürecei ağır ilerliyor
Trump’ın azil tartışmalarının muhalefeti de böldüğünü anlatan Candaş, “Bir kesimin, azledilmesinin Trump’ın popülaritesini arttıracağı ve ikinci kez seçilmesine sebep olacağı endişesi taşıdığını ve bu sebeple bir süredir azil sürecini yavaştan aldığını eklemeliyim” dedi.
Trumo, 'Mağdur olduğu' iddasını seçmenine 'yedirmeyei' başardı
Donald Trump’ın seçilmeden önce ‘gerçek milleti’ temsil ettiğini iddia eden ve geri kalanı, muhalifleri, kendisini desteklemeyenleri şeytanlaştıran, düşman addeden, ‘İçeri kapattıracağını’ ilan eden bir siyaset izleyerek, toplumu titizlikle parçaladığına vurgu yapan Ayşen Candaş, şu değerlendirmede bulundu: “Ayyuka çıkan hukuksuzlar ve yolsuzluklar da bu tabloyu değiştiremedi. Aksine ‘derin devlet’ söylemleri, sistematik şekilde yalan haber pompalanması ya da siyasi tartışmaların hedefini saptıracak haberlerin çeşitli nötr görünen kanallar aracılığıyla üretilmesiyle, komplo teorilerinin ortalığa saçılmasıyla, kendini destekleyen kesimin daha da konsolide olmasını sağladı. ‘Derin devletin’ kendisini hedeflediğini söyleyen Trump, ‘mağdur olduğu’ iddiasını seçmenine ‘yedirmeyi’ başardı, bu başarısı sürüyor. Tam da mağdur edenlerin, zulmedenlerin ‘asıl mağdur’ olduğunu iddia etmesinin de bu tarz siyasetin olmazsa olmaz bir yöntemi olduğu anlaşılmakta…”
Suriye politikasında 180 derece dönüş
Trump yönetiminin 180 derece bir dönüş sergilediği, Suriye politikasına ilişkin Candaş şunları söyledi: “Suriye’den Rusya, Suriye ve İran lehine çekilen, çekilirken de IŞİD’e karşı müttefiki olan, IŞİD’i büyük ölçüde yok etmiş olan Suriye Özerk Kürt Yönetimini ortada bırakan, Türkiye’deki parti-devletinin bölge operasyonuna, Erdoğan’ın açıkça ifade ettiği ‘Kürt Özerk Bölgesini demografik açıdan değiştirme kararlılığına’ destek olan, yardım eden yeni Amerikan dış politikası; partilerüstü bir şekilde, bölünmüşlüğü aşan bir yerden Kürtlere ihanet edildiğini düşünen ve hisseden halk yığınlarının oluşmasına sebep oldu. Kısacası Trump figürü, söylemleri ve politikalarıyla seçmeni ortadan ikiye bölmüşken, Suriye’de son haftalarda gerçekleşenler, partilerüstü ve halkın birbirine benzemez çeşitli kesimlerinin büyük bir öfkeyle, beraberce, Trump’a karşı bir noktada buluşmasına sebep oldu, muhalefet ivme kazandı. Bağdadi’nin öldürülmesinin bu ana denk getirilmesini işte bu bağlamda incelemek gerekiyor, bu hamlenin şimdi yapılması kuşkusuz muhalefetin yükselmesini ketlemeyi, kitlesini yeniden konsolide etmeyi amaçlayan bir ‘popülist’ adım. Suriye politikasındaki 180 derecelik dönüş ve Suriye’deki Kürtlere ihanet edilmesine duyulan öfke, kutuplaşmayı bir an için aşmış olan muhalefeti birleştirmişti. Bağdadi’nin öldürülmesi ise Trump yönetimine karşı muhalefeti birleştirmiş olan Suriye politikasındaki dönüşümün seçmen üzerindeki etkisini nötralize etmeyi, dengelemeyi mümkünse de ters yüz etmeyi amaçladı.”
Türkiye ile benzerlik
ABD’deki bu süreci Türkiye’nin 2007’den ve 2011’den bu yana yaşadıklarına çok benzediğine vurgu yapan Candaş, “Çünkü öncelikle iç siyaset ile dış siyasetin mesajlarının seslendiği kitleler yoluyla oy arayışının iç içe geçmesine tanık oluyoruz. Amerikan dış siyasetinde bu tarz operasyonlar her dönemde olur, iç siyasette sıkışılan dönemde dışta operasyon yapıldığı bilinir” ifadeleriyle değerlendirdi. Candaş, “Trump’ın bugün Amerika’daki etnik ve dini azınlıkları nasıl titizlikle ikiye böldüğünü, aynı azınlık içinde bir grubu ‘memnun’ ederken diğer grubu nasıl ezdiğini yok ettiğini terörize ettiğini seyrederken, bu siyasetin sandığımızdan daha metodik, bilinçli ve belki küresel bir dayanışma eşliğinde gerçekleştiğini düşünmeden edemiyor insan” ifadelerini kullandı.
Obama ve Trump'ın dış politikası
2008-2015 Barack Obama dönemi dış politikası insan haklarından ziyade kültürel göreceliliğe göre şekillendiğini anlatan Ayşen Candaş şunları söyledi: “Ancak bu sürecin sonuçları ortaya serilmeye başlayınca, 2015’ten itibaren yönetim bu çizgisini değiştirdi, Suriye’de savaşan hepsi ideolojik olarak IŞİD’in çeşitli versiyonları olan ama bir kısmı en azından bir süreliğine Amerika yanlısı gibi, IŞİD’e karşı hareket edebilen, daha ‘ılımlı’ olduğu iddia edilen cihatçı gruplara verilen destek sonlandırıldı. Suriye’deki Özerk Kürt Yönetimiyle askeri iş birliği bu dönemde resmi politika halini aldı ve başarı kazandı. Trump yönetimi işbaşına gelirken dış politikadaki tam da bu 2015 dönüşümünün mimarı olan ekiplere yaslanmış olmasına karşın, zamanla bu koalisyon zayıfladı, yönetimde görev alan askeri kadro istifa ettirildi, yerlerini de Obama’nın 2011-2015 dönemine denk gelen cihatçı grupları desteklemiş olan ekiple aynı görüşte olanlar almaya başladı. Bu altüst oluşlar esnasında, bir yandan Suriye ve Ortadoğu politikaları üzerinden Amerika’daki asker ve istihbarat kuruluşu karşı karşıya geliyor, diğer yandan azil sürecinde de yürütülen soruşturmalar üzerinden istihbarat ve polis ve içlerindeki klikler karşı karşıya geliyor.”
Ayşe Candaş kimdir?
DOÇ. Dr. Ayşen Candaş, Bu Suça Ortak Olmayacağız bildirisine imza attan Barış Akademisyenleri arasında yer aldı. 2019 mayısında Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümündeki görevi sırasında yargılandığı için istifa eden Candaş, geçtiğimiz ekim ayında yargılandığı davada beraat etti Dava daha sonra düştü. Candaş, Mayıs 2017’den bu yana Yale Üniversitesinin Siyaset Bilimi bölümünde Ziyaretçi Öğretim Üyesi statüsü altında dersler veriyor.