SEÇTİKLERİMİZ – Alp Altınörs Artı Gerçek’e yazdı: “Bolivya’da seçimleri Morales’in kazandığına dair bir tartışma hiç olmadı. Tartışılan sadece kaç puan farkla kazandığı idi. Oysa ortaya çıkan sonuç halkın seçmediklerinin silah zoruyla devleti ele geçirmesi oldu.”
Bolivya Çokuluslu Cumhuriyeti’nin seçilmiş devlet başkanı Evo Morales, 20 Ekim’de yapılan seçimleri de %47,8 oy oranıyla, en yakın rakibi Carlos Mesa’nın 10,3 puan önünde tamamladı. Aradaki fark, hiçbir seçim usulsüzlüğüyle açıklanamayacak kadar büyüktü. Sosyalizme Doğru Hareket (MAS) bir kez daha Bolivya’nın en çok oy alan partisi olduğunu ortaya koymuştu.
Ancak seçim kanununa göre, seçimin ilk turda tamamlanması ancak arada en az 10 puan fark olursa mümkündü. Carlos Mesa (ki kendisi bizzat bir halk ayaklanmasıyla 2005 yılında devrilmiştir) %36,51 oy alırken, aradaki fark 10,3 puandı. MAS hem mecliste hem senatoda çoğunluğunu korudu -kısmen gerilemesine rağmen.
Seçimleri kimin kazandığı değil kaç farkla kazandığı tartışma konusuydu
Ancak oylar sayılırken 24 saatlik bir kesintinin yaşanması ve ardından sonuçlar yeniden açıklandığında aradaki farkın açılması, çok yoğun hile iddialarına sebep oldu. Muhalefet seçimin ikinci turunun yapılmasını istedi. Sokaklara inerek gösterilere başladı.
Özellikle Bolivya’nın beyaz çoğunluğa sahip yegâne eyaleti olan Santa Cruz’da ırkçı bir hareket yükseldi. Santa Cruz Sivil Komitesinin başındaki Luis Fernando Camacho, bu şehirde süresiz grev ilan etti. Sokak eylemleri kısa sürede başkent La Paz’a, Cochabamba’ya da yayıldı. Polisin eylemcilerin tarafına geçmesi, alarm zillerinin çalmasına neden oldu. Ayağının altındaki zeminin kaymakta olduğunu hisseden Evo Morales, seçimlerin yenilenmesini kabul etti (ki bu Bolivya tarihinde bir ilkti!). Buna rağmen sıkıca planlanmış darbe süreci durmadı. Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları bir açıklama yaparak ülkede huzurunun korunabilmesi adına Morales’i istifaya davet etti. Bunun hemen ardından Morales’in bakanları bir bir istifa etmeye başladı. Nihayet Evo Morales de istifa ederek iktidarı ırkçı faşistlere teslim etmiş oldu. Başkanlık Sarayı’na elinden düşürmediği İncil ile giren fanatik dinci Camacho, “Tanrı bugün Başkanlık Sarayı’na geri döndü” diyordu.
Camacho ailesinin servetini geri almaya çalışıyor!
Morales 2006 yılında doğalgaz sektörünü ulusallaştırırken, Camacho’nun babası José Luis Camacho’ya ait doğalgaz dağıtım şirketi Sergas’ı da ulusallaştırmıştı. Keza aynı dönemde ulusallaştırılan doğalgaz altyapısı şirketi Socre amcasına, doğalgaz sanayisi kısmına bakan şirket Controgas kuzenine aitti. Yani Camacho, ailesinin servetini kurtarmak için mücadele veriyor!
Sonuçta, polis şefleri, generaller ve Camacho gibi milyarder kapitalistler, seçimle asla alamayacakları iktidarı darbeyle ele geçirdiler. Morales’in ilk turda seçilmeyi hak etmediği iddiasıyla başlatılan darbe hareketi, neticede seçimlerde mağlup olan Mesa-Camacho faşist bloğunun iktidara taşınmasıyla noktalandı.
Bolivya’da seçimleri Morales’in kazandığına dair bir tartışma hiç olmadı. Tartışılan sadece kaç puan farkla kazandığı idi. Oysa ortaya çıkan sonuç halkın seçmediklerinin silah zoruyla devleti ele geçirmesi oldu.
Sokaklarda faşist terör
Sokaklarda ise tam bir faşist terör esiyordu. Morales’in evi çeteler tarafından basılıp yağmalanırken, kardeşinin evi ise yakılıyordu. Pek çok MAS milletvekilinin evleri de aynı akıbeti paylaştı. Morales hakkında yakalama emri çıkartıldı. Yüksek Seçim Kurulu başkanı ve başkan yardımcısı gözaltına alındı. MAS partisinden bir belediye başkanı kadının elleri bağlanıp saçları boyanarak sokaklarda hakaretler eşliğinde gezdirilmesine dair bir video sosyal medyada dolaşıyordu.
Morales’in nerede bulunduğu, bu yazı kaleme alındığı saat itibariyle belirsizliğini koruyordu. Ancak farklı kaynaklar, Morales’in içinde bulunduğu başkanlık uçağına hiçbir komşu ülkenin geçiş izni vermediği, bu yüzden de uçağın Bolivya’ya iniş yapmak zorunda kaldığını öne sürüyordu.
Darbeyi güdüleyen etkenler
Evo Morales, bizzat yerlilerin sosyal hareketleri içinden gelen bir işçi olarak, 2005 yılında, Carlos Mesa hükümetini deviren “Gaz Savaşı”nın ardından yapılan seçimlerle 2006’da iktidara geldi. Evo Morales, aradan geçen 13 yıllık dönemde, 3 milyon Bolivyalıyı yoksulluktan kurtardı, ülkedeki Amerikan üslerinin varlığına son verdi, kurucu meclis tarafından hazırlanan yeni bir anayasa ile Bolivya’nın ırkçı devlet yapısını dönüştürdü -yerli halkların siyasal sisteme katılımını sağladı, ülkeye demokratik özerkliği getirdi, bütün yerli dillerini resmi dil yaptı, ülkenin 1,5 trilyon dolarlık doğalgaz kaynaklarını ulusallaştırdı, bu zenginliği ezilen sınıflara dağıttı.
Evo Morales’in başkanlığa, anayasadaki iki dönem sınırlamasını “yüksek mahkeme kararıyla” aşarak üçüncü kez aday olması kuşkusuz ki önemli bir politik hataydı. 2016’da dönem sınırlamasını referanduma sunduğunda bu reddedilmişti. Öyleyse yola kendi hareketinden başka bir adayla devam etme cesaretini sergileyebilmeliydi. Morales hükümette kaldığı sürece (Chavez’in aksine) hiçbir zaman gerçek devlet iktidarına yaklaşamadı bile. Ekonomide emtia (özellikle doğalgaz) ihracına dayalı model ekonomik büyüme getirdi ama bu modelin sınırları da vardı.
Ama Morales’in askeri darbe ile devrilmesinin sebebi bunlar değildir. Bunlar, ancak Morales’in başarısızlığının sebepleri arasında sayılabilir. Darbeyi güdüleyen, yerli halkların elde ettiği konum, doğalgazın ulusallaştırılması, ABD üslerinin kapatılması gibi etkenlerdir.
Henüz son söz söylenmedi
Ancak darbenin başarılı olması, olağanüstü sınıf mücadelesi gelenekleriyle Bolivya işçi sınıfının ve yerlilerinin teslim olacağı anlamına gelmiyor. Başkent La Paz’ın işçi-yerli varoşu El Alto’da kurulan barikatlar, yapılan darbeye direniş çağrıları, atılan “iç savaş-hemen şimdi!” sloganları yeni bir duruma işaret ediyor. Evo direnmeksizin kenara çekilmiş olabilir. Ama Bolivya halkı direnmeksizin sahneyi ırkçı darbecilere bırakmayacak gibi görünüyor. 2005’teki büyük halk ayaklanmasının deneyimine sahip işçiler ve yerliler yeni mücadelelere girişmeye hazırlanıyor.