Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Güzel Sanat Sanatlar Fakültesi’nde sular durulmuyor. Depreme dayanıksız olduğu iddiasıyla Rektörlük için hazırlanan binaya taşınacak olan Fakültenin öğrencileri nitelikli sanat ve eğitim hakkı için mücadele ediyor.
Siyasihaber / Emek Kılınç
1998 yılında Alsancak’taki depreme dayanıksız olduğu gerekçesiyle aniden yıkılan yerleşkesinden Narlıdere’deki yeni yerleşkesine geçen Fakülte yine bir ‘depreme dayanıksız yapı’ derdiyle karşı karşıya.
Üniversitenin Mühendislik Fakültesi’nce yapılan testte depreme dayanıksız olduğu iddiasıyla taşınmasına karar verilmişti. Ocak ayında tebliğ edilen karara ise öğrenciler ve akademisyenlerin tepki göstermesi üzerine Dekanlık, “taşınma yok” açıklaması yapmıştı.
Ancak Rektörlük, geçtiğimiz günlerde Dekanlık’a binanın boşaltılması gerektiğini bildirerek Temmuz ortasına kadar süre verdi. Dekanlık ise “geçici bir süreç” diyerek DEÜ’nün ana yerleşkesi olan Tınaztepe Kampüsü’nde Rektörlük için tasarlanan yeni binaya taşınacağını açıkladı.
Dekanlık, boşaltma kararının ardından öğrencilerin sert tepkisiyle karşılaştı.
24 Haziran’da fakülte bahçesinde protesto için toplanan öğrenciler, deprem testinin güvenilir olmadığını vurgulayarak, taşınılacak binada bölümlere uygun altyapının yetersiz olacağını ve eğitimin aksayacağını ifade etti.
Fakülte Dekanı Prof. Dr. Hacı Yakup Öztuna ise öğrencilere yaptığı açıklamada taşınmanın ‘geçici olduğunu’ iddia etti. Öztuna “Elimizde bir rapor var. Buranın depreme dayanıksız olduğuna kanaat getiren bu rapora uyulmaması halinde suç işlemiş oluruz. Yarın öbür gün muhtemel bir depremin neden olacağı olumsuz sonuçlara karşı önlem almak zorundayız. Taşınma işlemi geçici işlemdir, 2 sene sonra yine yerimize döneceğiz” dedi.
“Şımarık öğrenciler gibi görünmek istemiyoruz”
Öğrencilerden Mertcan Titiz, taşınılması öngörülen binanın kendilerine kaliteli bir eğitim sunmayacağını ifade etti.
Müzikoloji bölümünden Titiz, “Bizim ille de Narlıdere'de kalalım gibi bir derdimiz yok. Tüm bölümleri kapsayan nitelikli sanat eğitimini nerede alabileceksek oraya gitmeye hazırız. Ancak bizi götürmek istedikleri bina rektörlük için yapılmış ve çoğu odası gidip gördüğümüz kadarıyla ofis şeklinde. Kayıt stüdyosu, çini fırını, heykel ve resim atölyeleri, dokuma tezgahları olmayan bir yerde Güzel Sanatlar'ın ne işi olabilir. Ama buna rağmen dekan çıkıp dalga geçer gibi ‘binada elektrik, su var. Odalarda klima var’ gibi abes açıklamalar yapıyor. Taleplerimizin altını boşaltmak dışında hiçbir çaba göstermiyor” ifadelerini kullandı.
Binanın 2. kez depreme dayanıksız yapılmasını eleştiren ve testlerin yetersizliğini ifade eden Titiz, “Bununla ilgili rektörlük o zaman yapan firmanın peşine kendi düşmeli. Bu zaten bizim gündemimizde olamaz. Şu an var olan bina yerinde güçlendirme ile depreme dayanıklı hale getirilebiliyor. Ama Dekan daha maliyetli olacağı için bunun tercih edilmeyeceğini belirtiyor. Bizi Tınaztepe'deki o elverişsiz binaya taşıyıp 2 yıl sonra geri geleceğimizi ifade ediyorlar. Ama buna dair bir sözlü ifade dışında bir güvence de vermiyorlar” dedi.
Deprem testi raporunun kamuoyuyla paylaşılmasını talep eden Titiz, “Bu alelacele taşıma çabası da kimilerimizin aklına ister istemez Narlıdere Metro çalışmasının hız kazandığı bu günlerde fakültenin konumu itibariye bir rant meselesi olup olmadığı sorusunu düşürüyor. Biz Narlıdere Kampüsü’nden çıkmak istemeyen şımarık öğrenciler gibi görünmek istemiyoruz. İstediğimiz tek şey sanat üretimine olanakları tam olan nitelikli bir eğitim alanı” şeklinde konuştu.
Pazartesi günü, demokratik kitle örgütleri ve sanat kurumlarının da desteğiyle idarenin kararını protesto etmeye hazırlanan öğrenciler, bir bildiri yayınlayarak nitelikli koşulların sağlanana kadar mücadele edeceklerini vurguladı.
“Mesele bina değil eğitim”
Sanatçılar, siyasetçiler ve akademisyenlerin destek verdiği öğrenciler, düzenledikleri forum sonrası Dayanışma Ağı kurarak nitelikli sanat ve eğitim hakkı için mücadele ediyor, İzmir’in sanat kurumları ve demokratik kitle örgütleriyle yan yana gelmeyi planlıyor. İdareye “Neden başka okullara da deprem testi yapılmıyor” diye soran öğrenciler, #meselebinadeğileğitim sloganıyla change.org’dan imza ve Twitter’dan sosyal medya kampanyaları düzenliyor.
Alsancak’taki yıkılan binanın yerine AVM ya da otopark yapımı endişesi şimdi de dillendiriliyor: Narlıdere’deki binanın çok yakınından geçmesi planlanan yeni Metro hattının bu bölgeyi sanat ve eğitimden çıkarıp rant alanına çevirme şüphesi kafalarda soru işareti bırakıyor.
“GSF’nin ölüm fermanı”
“Eğitim, öğrenim hakkının kısıtlanmaması ve sanatın, sanatçının korunmasının anayasal hak olduğunu belirtir, bu hakların ihlal edilmesinin suç olduğunuda tüm DEU GSF öğrencileri adına hatırlatırız” ifadeleri kullanılan bildiride idarenin öğrenci ve akademisyenlerin eleştirilerinin önemsenmediği ifade edildi.
Bildiride, “Bizler, DEÜ Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencileri olarak eğitim hayatımızı sekteye uğratacak ve imkânların mevcut olmadığı rektörlük için tasarlanan binaya taşınmayı açıkça reddediyoruz” ifadeleri kullanıldı.
Bildirinin tamamı şöyle:
BU ACİL BİR DESTEK ÇAĞRISIDIR!
Yarım yüzyıla yakın süredir Türkiye’nin ve İzmir’in kültür-sanat yaşamına büyük katkıları olan okulumuz Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, yıllar önce Alsancak’tan Narlıdere’ye taşınmıştı. Şimdi de Narlıdere’de kök salmış geleneğinden koparılarak sanat eğitiminin imkânsız olduğu, rektörlük için tasarlanmış bir binaya taşınmak isteniyor. Bu düşünce, Güzel Sanatlar Fakültesi’nin ölüm fermanından başka bir şey olamaz. Türkiye’nin en büyük Güzel Sanatlar Fakültesi olma özelliğini taşıyan Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, içinde barındırdığı 11 bölüm ve 1 enstitü ile birlikte ülkemize sanatçı yetiştiren köklü bir kuruluştur.
11 bölümün bünyesindeki anasanat ve anabilim dalları müfredatı %20-%30 kuram, %70-%80 uygulamalı eğitime dayalı ilerlemektedir. Bu yüzden her bölümün kendi ders programına uygun atölyeleri, stüdyoları, laboratuvarları ve bunlara uygun araç gereçleri vardır. Örneğin; sahnesiz tiyatro eğitimi yapılamaz, çünkü sahne bu eğitimin yüreğidir. Stüdyosu olmadan sinema eğitimi olamaz, fırınları olmadan seramik eğitimi yapmanın olanağı yoktur. Resim, grafik, heykel bölümleri için geniş alanlar, geleneksel el sanatları için dokuma tezgâhları gereklidir. Müzik Bilimleri bölümü için müzik aletlerine ve kayıt stüdyolarına gereksinim vardır. Rektörlük için projesi çizilmiş ve yapılmış olan, taşınmamızı istedikleri yapı bunların hiçbirine uygun değildir ve eğitimin sürdürülebilir olması için gerekli imkânları sağlamamaktadır. Tüm bunların yanı sıra, bizlere olduğu söylenen fakat hiçbir şekilde kamuoyuna sunulmayan, mevcut binamıza ilişkin deprem raporunun bizlerle ve kamuoyu ile açıkça paylaşılmaması kuşkularımızı artırmaktadır.
Elbette can güvenliğimiz her şeyden daha önemli fakat alternatif olarak bize sunulan yer taleplerimizi hiçbir şekilde karşılamamaktadır. Sanat eğitiminin sürdürülmesi aynı zamanda kent hayatına katkı sunmaktır. Bu nedenle bu duruşumuz aynı zamanda bir kent hakkı savunmasıdır. Bizler, DEÜ Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencileri olarak eğitim hayatımızı sekteye uğratacak ve imkânların mevcut olmadığı rektörlük için tasarlanan binaya taşınmayı açıkça reddediyoruz. Öğrencisini ve akademisyenlerini muhatap almayan bir yönetim anlayışını kınıyoruz. Alternatif arayışlar için talep edilen önerilerin ve sanat eğitimi için gerekli şartların sağlanması konusundaki ısrarımızı da sürdürüyoruz ve bu işin peşini bırakmayacağımızı üstüne basa basa tekrarlıyoruz. Eğitim, öğrenim hakkının kısıtlanmaması ve sanatın, sanatçının korunmasının anayasal hak olduğunu belirtir, bu hakların ihlal edilmesinin suç olduğunuda tüm DEU GSF öğrencileri adına hatırlatırız. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
DEÜ GSF Öğrencileri