Mersin Büyükşehir Belediyesi bünyesindeki taşeron firmalardan işten çıkarılan 2000’e yakın işçi için 5 Ekim günü bir yürüyüş düzenlendi. Genel-İş Mersin Şubesi’nde saat 12.00’de toplanan işçiler şehir merkezinde bir yürüyüş gerçekleştirdi. Yürüyüş esnasında bildiriler dağıtıldı. Mersin Büyükşehir Belediyesi Binası önünde bir basın açıklaması düzenleyen işçiler işe dönme taleplerini bir kez daha dile getirdi.
Basın açıklamasını DİSK Genel Başkanı Kani Beko okudu. Basın açıklamasına DİSK ve Genel İş Genel Başkanı Kani Beko, Toplu Sözleşmeler Daire Başkanı Mehmet Güleryüz, Genel-İş Sendikası Adana 1 ve 2 No’lu Şube, Hatay Şube ile Gaziantep 1 ve 3 No’lu Şube Başkanları, şube sekreterleri ve yöneticilerinin yanı sıra KESK’e bağlı sendikaların Şube Başkanları, Türk-İş Bölge Temsilcisi ve Türk-İş’e bağlı Sendika Şube Başkanları ile birçok siyasi parti ve meslek örgütü başkanları ve yöneticileri katıldı.
Kani Beko’nun Mersin Büyükşehir Belediyesi işçilerinin basın açıklamasında yaptığı konuşmanın tam metni:
30 Mart 2014 yerel seçimlerinin ardından Mersin’de bir işçi kıyımı yaşanıyor.
Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Burhanettin Kocamaz’ın ilk icraatı yaklaşık bin 893 işçi işten çıkarmak oldu.
Belediye yönetimi bu işçi kıyımını soranlara diyor ki “ihaleler bitti.”
İhaleler bitti de Mersin’de Büyükşehir Belediyesi’nin vereceği hizmetler de mi bitti? Mezarlıkları, spor tesislerini mi kapatacaksınız? Sokakları pislik mi götürecek? Yeni asfalt dökmeyecek misiniz? Parkları bahçeleri yıkıp alışveriş merkezi mi dikeceksiniz? Kanalizasyonları iptal mı edeceksiniz? Evlere su vermekten vaz mı geçeceksiniz? Belediyenin güvenliğini kimlere emanet edeceksiniz? Mersin için yeni projeler üretmeyecek misiniz? Yoksa siz belediyecilik yapmayacak mısınız?
“İhaleler bitti” diyenlerin özürleri kabahatlerinden büyük. Çünkü bu hizmetleri görmek için işçiye ihtiyaçları olduğunu kendileri de biliyorlar. Ancak AKP’nin kurduğu Taşeron Cumhuriyeti’ne sırtlarını dayayarak işçi kıyımı yapıyorlar. İşçinin ekmeğini, işini ihaleyle elinden alamazsınız!
İhaleyle aldığınız araç-gereç değil, çimento değil, demir değil, otobüs değil, insan bunlar insan. Bu ülkede ihale ile işçi alıp satıyorlar! Bunun adı kölelik değil de nedir? Bunun adı düpedüz insan ticaretidir! Ve Belediye bu insan ticaretinin orman kanunlarını gerekçe göstererek işçi kıyımına girişiyor.
Biliyorsunuz belediyelerdeki, hastanelerdeki, karayollarındaki taşeron işçiler binlerce dava açtı. Ve bu davaları kazandılar. Mahkemeler dedi ki “Bu işçiler asıl işverenin, yani kamunun işçisidir”. O zaman Mersin’de de işçiler asıl işverenin yani Belediye’nin işçisidir ve Başkan bunu kabul etmek zorundadır. 2015’e kadar imzalanmış toplu sözleşmeleri yok saymak hukuk dışıdır.
Belediyenin tutumu sadece hukuk dışı değil aynı zamanda insanlık dışıdır. İşçi arkadaşlarımızın büyük bölümü Kurban bayramından hemen önce işten çıkarıldı. Soruyorum size! Bu hangi vicdana sığar, hangi ahlaka sığar, hangi inanca sığar! İşçiler ailesiyle, çocuklarıyla, eşleriyle, büyükleriyle, dostlarıyla bayramlaşmayı ümit ettiği günlerde işsizlikle, açlıkla yüz yüze bırakılmıştır. Mersin Belediyesi’nin sahip çıktığı taşeron düzeni, bayram, seyran dinlememiştir.
Daha sonra okullar açıldı. Peki bu işçi kardeşlerimiz okula giden çocuklarına nasıl defter, kitap, çanta aldılar, Belediye yönetiminin aklının ucuna bu soru geldi mi?
Seçimlerden önce “İşine gelip giden kimsenin ekmeğiyle oynamayacağız” diyen bir aday seçilir seçilmez arkadaşlarımızın işiyle, ekmeğiyle oynadı.
Arkadaşlarımızı işten çıkaran Büyükşehir Belediyesi yerel yönetimler yasasından habersiz mi? Bildiğiniz gibi artık Büyükşehir Belediyesi Yenice’den Anamur’a kadar çok daha geniş bir alana hizmet verecek. Her yer hizmet bekliyor. Bu hizmeti de işçiler ile yapmak zorundasınız. Ancak siz yıllardır aynı işte çalışan, işinde tecrübeli, nitelikli arkadaşlarımızı işten çıkarıyorsunuz. Bu kararınız Mersin halkına götürülen hizmeti de tehdit etmektedir.
Kente su hizmeti sağlayan, kanalizasyon borusu döşeyen bu işçilerdir. Her gün geçtiğimiz sokakları temizleyen, asfaltları döken bu işçilerdir. Bu arkadaşlarımız Belediye binalarındaki güvenlik görevlileridir. Nefes aldığımız parklara bakan, altında soluklandığımız ağaçları diken, görünce mutlu olduğunuz çiçekleri sulayan bu işçilerdir. Bu işçi arkadaşlarımızın yıllardır ne denli fedakârlıkla hizmet verdiğini Mersin halkı bilmektedir.
Soruyorum size, bu işçilerin kadrolu işçilerden farkı ne? Onların yaptığı işin farkı ne? Onlar bu ülkenin yurttaşı değil mi? Onlar insan değil mi?
Burada sadece işçi kardeşlerimizin çocuklarının geleceği söz konusudur. Bu nedenle Mersin Belediyesi’ndeki işçi kıyımı bir sosyal cinayettir. Ve burada işlenen sosyal cinayete derhal son verilmelidir.
Bizler arkadaşlarımız işbaşı yapana kadar mücadeleye devam edeceğiz. Başta Genel-İş ve Güvenlik-Sen sendikalarımız olmak üzere DİSK olarak onlarla kol kola omuz omuza olacağız. Bedeli ne olursa olsun bu onurlu mücadelenin sonuna kadar yanında olacağız. Bu işçi kardeşlerimizin hakkını yedirtmeyeceğiz.
Yeter mi? Yetmez! İşçi arkadaşlarımızın güvenceli bir şekilde çalışmalarını istiyoruz. İşveren istiyor ki işçiye gel dediğinde gelelim, git dediğinde gidelim. Biz bu taşeron köleliğine son vereceğiz! Biz taşeronu bu ülke topraklarından söküp atacağız!
Biz hanlar, hamamlar, saraylar değil işimizi, ekmeğimizi geri istiyoruz. İşçi kıyımına son! Atılan işçiler geri alınsın!