MONA ELTAHAWY’nin New York Times’daki yazısı: “Burada mesele erkeklerden daha iyi olmak değil, erkekleri ölçüt olmaktan çıkarmaktı. Feminizm, erkekleri tutarak ‘İşte tam da böyle olma hakkı istiyorum’ diye sarstığında kendi kuyusunu kazıyor. Feminizm daha fazlasını istemeli.” Çeviri: Mustafa Kemal Ersöz
MONA ELTAHAWY
Kadınlar Dünya Kupası’na ilk defa 2015 yılında Montreal’de katıldım. Almanya’nın çeyrek finalde Fransa’yı yenmesini izledim ve ardından ABD yarı finalde Almanya’yı yenerek finale ilerledi. Ardından ABD kazanmaya devam etti. Tribünler tamamen ayrık kişilerle doluydu: Bebekli kadınlar, yüzlerini tuttukları takımın renklerine boyamış genç kadınlar ve yalnız erkekler. Hepimiz bir erkeklik biçiminin taklit edilmesi gerekliliğine ve erkek maçlarındaki bilet fiyatlarının uygulanmasına alışmakta zorlanıyorduk.
Erkekler Dünya Kupası’nı ilk defa 1978 yılında babam ve erkek kardeşimle birlikte televizyondan izlemiştim. Ve burada en sevdiğim sporun dünya kupasını canlı izliyordum. Nihayet kadınlar da sahneye çıkmışlardı. Bugüne değin erkek maçlarının sürekli bir şiddet tehdidi içerdiğini düşünerek büyüdüm. Oyuncular faul yapıldığında kavga etmeye, hakemle tartışmaya, karşılaştıkları faulün neticelerini abartmaya hazırlardı. Ve taraftarlar da sıklıkla tribünlerde ve maç sonrasında şiddete başvururlardı.
Kadınlar Dünya Kupası’nda ise oyuncular sahada bu performansları sergilemekten kurtulmuştu. Kadınlar zamanlarını böyle işlerle geçirmek değil, oynamak istiyorlardı. Bu ruh hali tribünlere yansıyordu; etrafımda genç kadınlar doluydu, televizyonda yayınlanan erkek oyunlarında nadiren gördüğüm bir demografiydi bu.
Eğer queer, heteronormativitenin zıttıysa, bu tanık olduğum en queer spor ortamıydı. Ve bundan dolayı çok neşeliydi. (Kadınların oyununun, gay oyunculara açıklık konusunda erkeklerin oyununun henüz yetişemediği bir geçmişe sahip olduğunu hatırlamakta fayda var.)
Bu harikaydı; çünkü burada mesele erkeklerden daha iyi olmak değil, erkekleri ölçüt olmaktan çıkarmaktı. Feminizm, erkekleri tutarak “İşte tam da böyle olma hakkı istiyorum” diye sarstığında kendi kuyusunu kazıyor. Feminizm daha fazlasını istemeli. Kadın futbolunu sevdim; çünkü bana bu sorunu çözdüğümüz bir alan gibi göründü.
Ancak Çarşamba günü, bu Dünya Kupası’nın ilk turunda son dünya şampiyonu ABD kadın takımının turnuvanın en zayıf takımlarından Tayland ile oynadığı maçı izledim. Bu maç, kadınların oyunuyla ilişkilendirdiğim tüm hasletlerin inkârı gibiydi. Tüm bu hasletlerden mahrumdu.
Amerikalılar 13-0 kazandı ve her golü sanki insanlık tarihinde atılan ilk gol gibi kutladılar. Kimse Tayland’dan dünya şampiyonlarını yenmesini beklemiyordu. Ancak Amerikan ekibinin daha az maaş ve kaynağa sahip bir takımın küçük düşürülmesini kutlaması, liberal feminizm olarak adlandırdığımız şeyin en üst seviyelerinden biriydi: Erkekler rakiplerini küçük düşürebilirlerse, biz de yapabiliriz! Bu hepimizi baskı altına alan sistemi ve kurumları çözmek için birlikte mücadele etmekten ziyade kadın düşmanlığına karşı bireysel kurtuluşa odaklanan bir feminizm biçimidir.
Daha zayıf bir rakibin küçük düşürülmesini kutlamanın kadın sporuna sağladığı yarar nedir? Amerikan kadın takımı, ciddiye alınmak için savaşmak zorunda olmanın nasıl bir şey olduğunu bilir. Erkek takımıyla eşit ücret hakkına ve eşit kaynak kullanımı hakkına sahip olmak için ABD Futbol Federasyonu’na dava açmışlardı.
Bu yıl Dünya Kupası’nda oynayan tüm kadınların eşit haklar için mücadele etmenin nasıl bir şey olduğunu bildiğini düşünüyorum. İlk FIFA Kadınlar Dünya Kupası’nın ancak 1991 yılında organize edilebildiğini hatırlayın. Fakat George Orwell’in dediği gibi, belki de bazı takımlar diğerlerinden daha eşittir.
Bunun kadınların birbirlerine karşı “iyi” olmaları gerektiği konusunda ısrar etmekle ilgili olmadığını açıkça belirteyim. Kadınları ve kızları, olmamamız gerektiğini söyledikleri her şey olmaya teşvik eden bir kitap yazmayı yeni bitirdim: öfkeli, dikkat çekici, saygısız, hırslı, güçlü, şiddetli, şehvetli.
Öyleyse, “iyi” olmakla ilgili değilse, bu maç nasıl görülmeli? Amerikan kadın ekibinin, dünya şampiyonları olmanın güveni ile oynamasını istedim. Daha sonra ise erkeklerin yargılayıcı dedektörleri altında erkeklerin kendine güvensiz kötü taklitleri gibi davranmamalarını bekledim.
Kendime, erkek takımı daha zayıf bir rakibini küçük düşürerek eğlenseydi ne düşünürdüm diye sordum. Erkekler benim ölçütüm değil. Her şeyden önce, Amerikan erkek takımı dünya futbolunda hiçbir zaman kadın takımı kadar baskın olmadı. Kadın yurttaşlarının aksine, Dünya Kupası’nı asla kazanamadılar. Fakat daha önemlisi, Amerikalı kadın ekibinin erkeklerden daha iyi olmasını istemiyorum. Erkeklerden beklenenlerden kurtulmalarını istiyorum. Bu Kadınlar Dünya Kupası’nın 2015’te göz kırpan o queer alan olmasını istiyorum.
Mona Eltahawy, Arap ve Müslüman meseleleri ve küresel feminizm üzerine fikir üreten bir yazar ve konuşmacıdır. “Başörtüsü ve Kızlık Zarı: Ortadoğu Neden Cinsel Devrime İhtiyaç Duyuyor” ve çıkmak üzere olan “Kadınlar ve Kızlar için Yedi Gerekli Günah” başlıklı kitapların yazarıdır.
Çeviren: Mustafa Kemal Ersöz